Abdullah Karakuş

Abdullah Karakuş

akarakus@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Libya ile yapılan anlaşmanın iki ülke için de çok kazançlı olduğunu belirten Volkan Bozkır, İsrail ve Mısır’a gönderme yaparak, “Büyük kayıpları ortaya çıktıkça tüm ülkeler anlaşmalarını gözden geçirmek isteyecektir” diyor.

Doğu Akdeniz’deki gelişmeler açısından, Yunanistan, GKRY, Mısır ve İsrail kaybedenler tarafında. ABD ise S400 alımımız nedeniyle bazı yaptırımlara gidiyor. Türkiye buna sessiz kalmayacağını ve karşılık vereceğini açıkladı.

Bölge yine ısınacak gibi gözüküyor. TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır ile Libya başta olmak üzere Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri ve ABD’nin yaptırımları çerçevesinde Türk-Amerikan ilişkilerini değerlendirdik.

Haberin Devamı

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Bozkır Milliyet’e konuştu: Akdeniz’de yeni anlaşmalar olabilir

Libya ile yapılan anlaşmanın iki ülke içinde çok kazançlı olduğunu belirten Bozkır, “Bu belki de Doğu Akdeniz’de şimdiye kadar imzalanan bütün anlaşmaları da gözden geçirtecek bir adımdır.

Nedir mesela? Mısır şayet Türkiye ile böyle bir anlaşma imzalamış olsaydı, bugün Güney Kıbrıs Rum yönetimi ile imzaladığı anlaşma ile elde ettiğini zannettiği alanın, neredeyse yarısı kadar daha fazla bir alana sahip olacaktı. İsrail’in de Lübnan ve Güney Kıbrıs ile imzaladığı bir anlaşma var. Ama Lübnan ile bir anlaşmazlık konusu bir bölge nedeniyle tam geçerliliği yok. Dolayısıyla Güney Doğu Akdeniz’deki yeni tabloyu bu Libya anlaşması ile yeniden değerlendirmek, yeniden çizmek gerekecektir. Bölgede yeni anlaşmalar da olabilir. Böyle büyük bir kayıp olduğu ortaya çıktıkça tüm ülkeler bunu gözden geçirmek isteyecektir” diyor.

- Libya Anlaşmasının sonuçları ne oldu?

Doğu Akdeniz ve Libya konusu Türkiye’nin Akdeniz’deki ekonomik haklarını korumak ve münhasır ekonomik bölgesini tescil etme yolunda atılmış çok önemli bir adımdır. Denizler de mavi vatandır. Deniz sahalarımızın da sınırlarını belirleyip haklarımızı gasp edecek bir durum ortaya çıkarsa bunun önlenmesi lazım. Libya ile atılan bu adımın önemi bu. Bu şekilde Akdeniz’de hakkımız olan münhasır ekonomik bölgeyi ilk defa resmi bir anlaşmayla gösterdik. Bu bölgenin, artık başka hakkı olmayan ülkeler tarafından kullanılması, burada sondaj izinleri verilmesi, bu bölgeyle ilgili tasarrufta bulunulması imkânı ortadan kalkacaktır. Hem Libya hem Türkiye bakımından çok kazançlı bir anlaşmadır. Bu belki de Doğu Akdeniz’de şimdiye kadar imzalanan bütün anlaşmaları da gözden geçirtecek bir adımdır. Nedir mesela? Mısır şayet Türkiye ile böyle bir anlaşma imzalamış olsaydı, bugün Güney Kıbrıs Rum yönetimi ile imzaladığı anlaşma ile elde ettiğini zannettiği alanın, neredeyse yarısı kadar daha fazla bir alana sahip olacaktı. İsrail’in de Lübnan ve Güney Kıbrıs ile imzaladığı bir anlaşma var. Ama Lübnan ile bir anlaşmazlık konusu bir bölge nedeniyle tam geçerliliği yok. İsrail bakımından da bu çok önemli olacak. Dolayısıyla İsrail doğal gazını ya da petrolünü Girit üzerinden Avrupa’ya nakletme planları vardı ama bu hatlar Türk münhasır ekonomik bölgesinden geçeceği için Türkiye ile istişare etmek, Türkiye’den izin almak mecburiyetinde kalacak. Dolayısıyla ‘ne işimiz var Libya’da’ diyenlerin aslında bu kadar önemli bir anlaşmayı ve getirisini görememeleri onlar için büyük kayıptır. Bu çok önemli bir adımdır. Ve Türkiye’nin gelecekte uzun süre konuşulacak ve yeni dengelerde yerini aldığı bir adımıdır.

Haberin Devamı

- Mısır ile yakınlaşma olur mu?

Haberin Devamı

Mısır ile tarihi ve çok önemli kültürel ilişkilerimiz var. Ama maalesef orada seçimle başa gelmiş bir cumhurbaşkanının askeri darbe ile devrilmesi sonrasında Türkiye haklı bir tutum aldı. Askeri darbe ile gelmiş bir Cumhurbaşkanı olması ve düşük katılımlı bir seçimle seçilip bunu tescil etmesi nedeniyle, Türkiye bakımından hala Mısır’da demokrasinin tecelli etmesi beklentimizi sürdürüyoruz. Ama tabiatıyla bu tür önemli konularda Mısır yetkilileriyle şayet ihtiyaç hâsıl olursa temas kurmak için çeşitli mekanizmalar olabilir.

Dolayısıyla D. Akdeniz’deki tabloyu Libya anlaşması ile yeniden değerlendirmek, gerekirse, bu mekanizmalar devreye sokulabilir. Bölgede yeni anlaşmalar da olabilir. Her ülke kendi çıkarlarını gözetir. Dolayısıyla böyle büyük bir kayıp olduğu ortaya çıktıkça, tüm ülkeler bunu gözden geçirmek isteyecektir.

DERDİMİZİ ANLATAMADIK

- ABD’nin yaptırım kararlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye kendini korumaya yönelik bir füze savunma sistemini, yaklaşık 10 yıldan beri çaba sarf ediyor. Çin, ABD (Patriot), Fransız-İtalyan ortaklığı ve Rusya (S400) teklif verdi. Rusya, hem fiyat olarak, hem teknoloji transferi bakımından Türkiye’nin arzu ettiği şartlarla bir teklif verdi. Biz S400 alma kararı aldık. ABD’ye ‘patriotları bizim talep ettiğimiz şartlarda verirseniz, onu da alırız’ dedik. Ama ABD ile ilişkilerimiz burada sıkıntıya girdi. ABD Kongresinde maalesef Türkiye aleyhtarı güçlü bir akım var. Şu andaki tabloda şayet Türkiye S400’leri alırsa ve kullanırsa yaptırım uygulanması ile ilgili bir karar geçirdiler. Biz F35 işine alıcı değil ortak üretici olarak girdik. F35’in çok sayıda parçası Türkiye’de üretiliyor. Ama Türkiye’ye F-35’leri kesinlikle vermeyeceklerini söylüyorlar. Bu tabiatıyla anlaşılması son derece güç bir tablo ortaya çıkarıyor.

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Bozkır Milliyet’e konuştu: Akdeniz’de yeni anlaşmalar olabilir

TÜRKİYE KARŞI ADIMLAR ATAR

- ABD ile ilişkiler ne olur?

Biz ABD ile ilişkimizde bütün bu gelişmelere rağmen karşılıklı çıkarlarımız doğrultusunda ilişkilerimizin iyi bir şekilde sürdürülmesi için elimizden gelen tüm çabayı sarf ediyoruz. Çünkü ABD’nin veya Türkiye’nin birbirleriyle iyi ilişki sahibi olmama lüksü yoktur. ABD’nin bölgedeki, Türkiye’deki, dünyadaki birçok çıkarı, aslında Türkiye ile doğrudan bağlantılıdır.

ABD’nin Türkiye’yi kaybetme lüksü, kırma lüksü hakikaten yoktur. Türkiye bakımından da ABD önemli bir ülkedir. Ticaret hacmimiz için 100 milyar dolar hedefleniyor. 23 trilyon dolarlık dünyanın en büyük ekonomisine sahip bir ülke ile Türkiye de kötü ilişkiler içinde olmayı yeğlemiyor. Ama tabii ki bunun da bir hududu var. Şu anda Başkan Trump ile Cumhurbaşkanımız arasında karşılıkla anlayışa dayalı bir diyalog ve bu ilişkilerin daha kötüye gitmesini önleyen bir anlayış var. Ümit ediyoruz ki ABD yönetimi kongrede ve senatoda ortaya çıkan bu Türkiye aleyhtarı tabloyu önleyebilecek güce sahip olacaktır. Şayet bu gerçekleşirse o zaman Türkiye mecburen bazı karşı adımlar atmak mecburiyetinde kalabilecektir. Sözde Ermeni tasarısını da Kongre’den geçirmeleri Türkiye’yi üzmüştür. Bunun Türk-ABD ilişkilerine yansıması olacaktır. Türkiye’yi üzelim zihniyeti içindeki hareket giderek daha da başka unsurlara yayılmaktadır.

LİBYA’DA BİRÇOK ÜLKENİN HESABI VAR

- Rusya’nın Libya tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sovyetler Birliği dönemini düşünürsek Libya’nın en büyük silah tedarikçisi Sovyetler Birliğidir. Kaddafi’nin ölüm süreci ile ilgili gelişmeler Rusya bakımından büyük bir hayal kırıklığı teşkil etti. ‘Beni aldattınız, bu böyle olmayacaktı. BM Güvenlik Konseyi kararı bunu kapsamıyordu’ diyerek aslında uzun bir süre Suriye ile ilgili BM’nin kararlarını bloke etti. Yeni tabloda Libya çok karışık. Libya aslında bir kabileler koalisyonudur. Libya ile ilgili olarak birçok ülke bazı hesaplar içinde. BM’nin yasal olarak kabul ettiği şu andaki yönetime karşı bir başka koalisyon tarafından bir operasyon yönetiliyor. Yönetim devrilmek isteniyor. Bunun arkasında Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri var. Avrupa’daki Fransa, İtalya gibi ülkeler de var. Rusya’nın resmen ve görünür şekilde değil ama bazı güvenlik birimleriyle Libya’da çalıştığı ortaya çıktı. Türkiye olarak böyle bir konumda bizim, “Libya’da ne olursa bizi ilgilendirmez” diyebilme lüksüne sahip değiliz. Bir defa tarihi bir birlikteliğimiz var. Türkiye’nin zor anlarında bize yardım etmiş bir Libya var. Kaddafi’nin 40 yıl bir arada tuttuğu ülke dağılma noktasında iken Türkiye’nin buna uzaktan bakma lüksü yok. Mutlaka ve mutlaka bizim oluşacak yeni tablo ile ilgili olarak bütün diplomatik çabaların içinde olmamız lazım. Türkiye böyle tutum aldığı içindir ki dışlama imkânına sahip olamadılar. Bizim Libya’ya en sıkıntılı anlarında yardım etmemizden tabi hiç bir şey yoktur.

İMKÂNLAR SAĞLANINCA SURİYE’YE DÖNECEKLER

- Suriye’de güvenli bölge çalışmaları ne aşamada?

Suriye bizim için güvenlik bakımından en önemli ülkelerden biridir. Yıllarca o bölgede terör örgütleri hüküm sürdü. Türkiye olarak oraya 3 harekât yaptık ve tüm Orta Doğu’nun geleceğini yeniden yazdıracak, belki de Akdeniz’in şu andaki tablosunu değiştirecek harekâtlardı bunlar. Tarih bunları hep hatırlayacaktır. 5 gün içerisinde dünyanın iki büyük süper gücü ABD ve Rusya ile burayla ilgili olarak bir anlaşmaya varabilen belki dünyada başka hiç bir ülke olmayacaktır. Şimdiye kadar da olmadı. Eğer bu güvenli bölge olursa Türkiye’den, misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizden, 1-2 milyonu oraya taşıyabilirsek, o zaman hem Suriye yaşanabilir hale gelecek, hem Suriye belki tekrar toprak bütünlüğü ile ortaya çıkma şansına sahip olacak. Bazıları diyor ki “Türkiye’ye gelen Suriyeli Suriye’ye niye dönsün?” Oysa bu insanlar Türkiye’ye iş aramaya gelmediler, bunlar savaştan kaçtı. Huzur bulacaklarını hissedince ülkelerine geri dönerler. Onlara evler verilecek. Bu insanlar Türkiye’de çok iyi şartlarda yaşamıyorlar. İmkânlar sağlanırsa kesinlikle yurtlarına dönerler. Donerler Konferansı talebimiz olumlu karşılandı, bir hareketlilik olacak. Eğer böylece Suriye’de biz barışı ve huzuru sağlayabilirsek, bütün bölge terörden arındırıldığı gibi, göçü de önleriz.