Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu “iyi hal indirimi” denen şey artık kötü bir şakaya dönüştü. Zaten hayatın en büyük kaybıyla sınanan insanların acısını artıran, tutundukları tek dalı kıran bir şaka. Senin çocuğun, gözünden sakındığın varlık sözüm ona aşk uğruna gitmiş evlenmiş ve evlendiği adam tarafından da yine o aynı aşk nedeniyle katledilmiş. Daha yirmili yaşlarının başında. Daha büyüyüp de hayata başlayamamış, artık bir geleceği de yok. Sen bir tek umuda tutunuyorsun: Adalet yerini bulacak, en azından kızımın hayatını elinden alan katilin de bir geleceği olmayacak, hapisten çıkamayacak. Mahkeme diyor ki “İyi hal indirimi”. Nedir, işte pişman olmuş, tasarlamamış da kendini kaybetmiş, meşhur “haksız tahrike” kapılmış, gözü dönmüş, şeytana uymuş vs vs.

Haberin Devamı

En son dün sonuçlanan davada mahkemenin “iyi hal indirimiyle” ağırlaştırılmış müebbet talebini müebbede çevirdiği katil boşanma aşamasında olduğu 22 yaşındaki karısını defalarca tehdit eden, kadının son günlerini can korkusuyla yaşamasına sebep olan, en sonunda da başından vurduktan sonra iki saat herhalde öldüğünden emin olana kadar arabada dolaştırıp öyle teslim olan bir adam, Eren Erdoğan. Tutuklandıktan iki gün sonra sosyal medyadan elinde bıçaklı fotoğrafı yayınlanmış, altında “Geri döneceğim” yazıyor. Hangi iyi halden söz ediyor olabiliriz?

Fatma Erdoğan’ın annesi Kıymet Alyar’ın isyanı hak verilmeyecek gibi değil. “Bir canın bedeli bu mu yani?” diye soruyor, “Benim kızımın geleceği oldu mu ki onun da geleceği olsun? Yüce mahkeme dediğimiz, bir katilin bir kravatına mı bakar? Niye benim giydiğim kara yaslara bakmıyor? Eziyet gibi gözümün önünde kızımın Azrail’i ile karşı karşıya durdum, benim duygularımı neden bu mahkeme heyeti göz önüne almadı da bir katilin kravatını aldı?”

Artık “kadın cinayeti” ile “iyi hal indirimi”nin aynı cümle içinde kullanılamaması gerekiyor. Hepimiz biliyoruz çünkü o indirimin nasıl elde edildiğini, bunun için ne yapmak, ne söylemek gerektiğini. Katiller de biliyor. “Elime sağlık iyi ki öldürdüm, planladım, tasarladım, gene olsa gene yaparım” diyenine rastlamıyoruz hiç. Hepsi pişman, hepsi âşık, hepsi mağdur.

Kimler gelmiş, kimler geçmiş

Sayfalarını çevirirken kiminde “Ah, burada ben de vardım” dediğiniz, kiminde durup “Keşke ben de olsaymışım” diye gıpta ettiğiniz ama en sonunda mutlaka “Ne kadar güzel günlermiş. Bir daha ne zaman böylesi olacak acaba?” diye iç geçireceğiniz bir kitap. “Söz ve Müzik İstanbul 2”. Muhsin Akgün’ün 10 yıl içerisinde İstanbul’da gerçekleşmiş 199 konserde çektiği fotoğraflardan oluşuyor.

Kadın katilleri hep pişman, hep mağdur


Haberin Devamı

Muhsin Akgün’ü en çok stüdyosunda çektiği ünlü fotoğraflarından tanıyoruz, bir de tek kareye melodisiyle, ritmiyle, ruhuyla bütün bir atmosferi sığdırmayı başaran konser fotoğraflarıyla. Yola gazetecilikle, foto muhabirliğiyle başladığı için konser fotoğrafları da bu derece kanlı canlı diye düşünüyorum. Sahnedeki adamdan kadından ibaret değil sayfada gördükleriniz. Gerçekten bir ruhu var her karenin. Bir de tarihi tabii. İnsanın burnunun direği sızlıyor. İnanın önümde cep telefonunu kaldırıp konser yerine kendi çektiği videoyu izlemeyi tercih eden insanı bile özler durumdayım.

Haberin Devamı

Madonna’dan Lady Gaga’ya, Iron Maiden’dan Patti Smith’e, Marianne Faithfull’dan Damon Albarn’a kimler gelmiş kimler geçmiş İstanbul sahnelerinden. Gene gelir, gene geçer, umudu ayakta tutmak lazım. Yeniden konser salonlarını, stadyumları endişesiz dolduracağımız o güne kadar Derya Bengi editörlüğünde çıkan kitabı da başucumuzda.