
Bazı filmleri hemen değil de zaman geçtikçe, bir sözü, bir ayrıntısı aklınıza geldikçe sevmeye başlıyorsunuz. Filmekimi’nin açılış gününde izlediğim “Baba Anne Kız Kardeş Erkek Kardeş” benim için böyle oldu. Jim Jarmusch’un Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan alan filmi, aile ilişkilerini ele alan üç bölümden oluşuyor. Ama ne aileler, yeni tanıştığınız bir yabancıyla ilişkiniz daha samimi olabilir.
İlkinde iki kardeşin (Mayim Bialik ve Adam Driver) New Jersey’de göl kenarında yalnız yaşayan babalarına ziyaretini izliyoruz. Baba da bütün karizmasıyla Tom Waits ve aralarında gayet yapmacık, akmayan bir diyalog var. İkincisinde Dublin’de yaşayıp senede bir kez çay saatinde bir araya gelen bir anne ve iki kızının (Charlotte Rampling, Cate Blanchett, Vicky Krieps) buluşmasına, üçüncüsünde ise uçak kazasında kaybettikleri anne babalarının evine son kez ziyarete giden ikiz kardeşlerin (Indya Moore, Luka Sabbat) anılara yolculuğuna tanık oluyor izleyici. Üç hikâye arasında ilişkilerdeki mesafeli hâllere dair ortaklıklar, kimi benzer replikler ve duygular var. Bir de her taşın altından çıkan Rolex saat. Filmi Filmekimi’nin İstanbullu izleyicisi Çarşamba günü Kadıköy Sineması’nda, Pazar City’s’de, Cumartesi konan ek seansla da Paribu Art’ta izleyebilecek. Ankaralılar da Cuma günü Kült Kavaklıdere’de.

İKSV’nin sinemaseverlere sonbahar sürprizi Filmekimi, 2002 yılında Emek Sineması’nda düzenlenen bir festival olarak başlamıştı. Bu yıl Paribu sponsorluğundaki etkinlik 24 yaşında ve İstanbul’un iki yakasına yayılmakla kalmadı, başka şehirlere de sıçradı. 12 Ekim’e kadar İstanbul’da Atlas 1948, Cinewam City’s Nişantaşı, Kadıköy Sineması ve Paribu Art’ta, 9-12 Ekim’de Ankara’da, 16-19 Ekim’de Eskişehir’de, 23-26 Ekim’de İzmir’de Filmekimi zamanı. Çoğu filme bilet çabucak tükendi, bazılarına ek seanslar kondu ama festival müdavimleri bilir ki kapıda her zaman bir şans vardır. Program çok renkli, öne çıkan birkaç filme değinelim.
Ne yapalım da sinema sezonunun en çok konuşulan filmlerinden bihaber kalmayalım derseniz, işe “Sırat” ile başlamanız gerekiyor. Oliver Laxe’in bir babanın oğluyla beraber Fas’ın güneyindeki dağlarda kaybolan kızının izini sürmesini anlatan filmi The Hollywood Reporter’a göre “Tekno ruhuyla işlenmiş bir meditasyon, kıyametin gölgesinde bir bilimkurgu”.
Joachim Trier’in Norveç’in Oscar adayı filmi “Manevi Değer” iki kız kardeşin bir zamanlar ünlü bir yönetmen olan babaları ile karşılaşmaları ve su yüzüne çıkan travmatik anılar üzerine.
İranlı yönetmen Cafer Panahi’nin Altın Palmiyeli filmi “Görünmez Kaza” bir adamın hapishane günlerinden işkencecisi olduğuna inandığı bir adamla karşılaşmasını, içine düşen şüpheyi, intikam olgusunun ahlaki boyutlarını ele alıyor. Panahi filmi resmi izin almadan çekmiş ve “Genç yönetmenlere bir sinemacıyı durdurmanın imkânsız olduğunu göstermek istemiş”. Fransa’nın Oscar adayı olan filmi de bu cesaretten bağımsız değerlendirmek imkânsız.
Yorgos Lanthimos’un “Bugonia”sı en merakla beklenenlerden. “Ölmekte olan modern dünyaya yönelik keskin bir eleştiri; sıradışı, sürprizli, çılgın, yoğun Lanthimos öğeleriyle dolu eğlenceli bir gerilim-bilimkurgu” diye tanımlanan filmde tabii gene Emma Stone var.
Pelin Esmer’in en son Altın Koza’dan sekiz ödülle dönen “O da Bir Şey mi”si, Gürcan Keltek’in başrolünde Cem Yiğit Üzümoğu’nu izlediğimiz çarpıcı filmi “Yeni Şafak Solarken” ve Rezan Yeşilbaş’ın Nazmi Kırık’a İstanbul ve Adana’da En İyi Erkek Oyuncu ödülleri getiren “Uçan Köfteci”si, Can Evrenol’un dünya prömiyerini yapan kara komedisi “Cam Sehpa” ve Ceylan Özgün Özçelik’in kısa filmi “Ada” Filmekimi programında Türkiye sinemasından yer alanlar.