Yazarlar Aya İrini’den Sultanahmet Kötfecisi’ne...

Aya İrini’den Sultanahmet Kötfecisi’ne...

27.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Aya İrini’den Sultanahmet Kötfecisi’ne...

Aya İrini’den Sultanahmet Kötfecisi’ne...


Üzeyir Garih’in Aya İrini’de düzenlenen anma töreni davetiyesini aldığımda içimde bir merak uyandı:
Aya İrini 25 Ağustos akşamı bana ne diyecek?
Sıradan değildi. Müslüman, Musevi ve Hristiyan alemini buluşturan bir sahneden içimize doğru derin bir yolculuğa çağrıydı...
Genellikle davetlere, üçüncü bir göz olarak katılırım; aykırı değil ama dışarıda duran hali giyinirim.
Bu kez öyle yapmadım. Fil kolyemi, üzerinde "Allah" yazılı yüzüğümü taktım. Yas değil, törenin taşıdığı ağırlık beni siyaha götürdü, pantolon ve ceket giydim. İçimdeki bluz "Dünya dönmeye devam edecek" desin istedim. Saçlarımı özenle taradım, renkleri bahara vuran hafif bir makyaj yaptım.
Üzeyir Bey fil taşırdı yanında, dini inançlara saygısı ve ilgisi büyüktü, hayatın devamlılığını, her anından bir öğreti çıkarmayı bilirdi. Davet sahibine değer verir, orada olurdu.
Akşama hazırlanırken kendiliğinden biraraya geldi, "yanında olmak" duygusu...

Ortada "adi" bir cinayet öyküsü duruyor ve "garip" bir Allah’ın evladı hançerliyordu yaşanası ömürün dik başlı yürüyüşünü... Dramitikliğin sonu yoktu, acıyı ağıtla dağlamanın bir başka yoluydu, "olgun hüznü" beyine işlemek. İbranice Tavavvufi ilahiler okuyan Maftirim İlahiler Korosu, İstanbul Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği, Galata Mevlevileri Sema ve Tasavvuf Topluluğu, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde geçen sessiz haykırışları kimse duymadı. Semanzenler döndü, biz derinlere indik...
Anma konserinde eş ortağı ve dostu İshak Alaton ve kızı Dalia Garih Herzikowitz’in konuşmaları azdı, özdü, koca salonda bir - iki heyacana kapılanın dışında ne alkış, ne de nefes duyuluyordu...

Davetlilere, son bir yılda söylenmiş, söylenmemiş anıların derlendiği "Dr.Üzeyir Garih" kitabını armağan ettiler. Sayfalarının her birinde adeta hayat okulunun sırları gizli duran kitapta, iki bölüm ilgimi çekti.
Can Kıraç ile Garih’in röportajına yer veren 1 Eylül 2001 tarihli Türkiye gazetesinden alınmış.
"1951 yılında İTÜ’yü ikincilikle bitirdikten sonra Prof.Selim Palavan’ın kürsüsüne asistan oldum. Palavan, Necmettin Erbakan’ın da profesörüydü. 33 günlük asistanlık devremde, babam vefat etti. Ailemi gecindirmek zorunda olduğum için özel şirkette, 4 misli maaşla iş bulunca asistanlığı bıraktım. Necmettin Hoca beni sever ve başarılı bulurdu. Motor sınavında en başarılı öğrenci olmuştum. Otomobil kullanmayı da, Hürriyeti Ebediye Tepesi’nde, bana Erbakan hoca öğretmişti. Hoca o zaman da dindardı. Gayrimüslim olduğum için bana hiçbir zaman ayrıcalık yapmamıştır..."

"Şimdi, İslam’a inandığımı açıklasam, herkes benim riya yaptığımı sanır. Halbuki, inanıp Müslüman olsam, bunu kimseye açıklama gereği duymam, nüfus kağıdımdaki "Musevi" ibaresini de sildirmem. Kaldı ki, nüfus kağıtlarında dinin belirtilmesini çağdışı buluyorum. Türkiye’de, birlik ve dirlik içinde yaşamak, insanlar arasında bütünleşmeyi, bu ayrımcılığı ortadan kaldırmak istiyorsak, her insanın kendi ırkını, dinini açıkça söylemekten gurur duymasını temin edecek bir ortam yaratmalıyız. Atatürk; "Ne mutlu Türküm diyeni" demiştir. "Ne mutlu Türk doğana, Türk olana" dememiştir... "Ben Museviyim arkadaş, fakat Türküm" diyebilmeliyim..."

Aynı kitapta Gülbence dergisinde yazı yazan Gülben Ergen’e ait anı da işadamının Eyüp çevresi ile bağlantısın ortaya koyuyor.
Ergen, dergisinin kokteylinde Garih’in kendisine armağan ettiği mavi boncuğu takanken söylediği, "Eyüp Sultan Camii’nden aldım, Allah mahçup etmesin seni" sözlerine yer vermiş.
Dün elime ulaşan gazeteci Faruk Mercan’ın "Boğaz’ın Şövalyesi/Üzeyir Garih’in Son Randevusu" kitabından oğlu İzzet Garih’in anlatımı...
"Babamın ölümünden sonra çalışma odasındaki masasının yanında bulunan küçük dolabın içinden çıkan kırmızı cüzdanın içindeki iki fotoğraftan biri Eyüp Sultan Mezarlığı’nda ziyaret ettiği Mevlana Küçük Efendi’ye, öbürü müritlerinden Mehmet Nuri Efendi’ye aitti."

İş kadını Leyla Üstel Çağatay, Nazire Dedeman ile kızı Özlem Önal, Şanver Dedeman, Amerika’da yaşayan ünlü tıp adamı Mehmet Öz gibi kalp doktoru babası Prof.Mustafa Öz eşi ve kızı ile Alarko Holding yöneticilerinden Oktay Varlıer Aya İrini’yi terk ettik. İçimizdeki neonların işaret ettiği yerde; Sultanahmet Köftecisi’nde geceyi noktaladık.
Ağzımızda irmik helvasının tadı kaldı; tatlı ve paramparça!