Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Devletin ve bürokrasinin dili, ciddiyet, ölçülülük ve temsil bilinci bakımdan önemlidir. Devlet diliyle sokak dili arasında görünmez ama derin mesafe yalnızca üsluptaki farktan ibaret değil elbette, bu üslup farkı devletin vakarını, temsilin ağırlığını ve kamu adına konuşmanın sorumluluğunu da içerir.

Bu dil bugün sosyal medya çağında büyük ölçüde değişti:

Bürokratın ve siyasetçinin dili, sokağın diline teslim olurken, kurumların ciddiyeti trol jargonunun içinde giderek kayboluyor.

Kısa bir süre önce ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın, Lübnan’da kendisine soru yönelten gazetecileri “hayvan gibi davranmayın” diyerek aşağılaması,

Haberin Devamı

Beyaz Saray’ın bir başka gazetecinin sorusuna alaycı bir ifadeyle “Annen” yanıtını vermesi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bir milletvekilinin Meclis Başkanı’na yönelttiği “PKK sevdanız nereden geliyor, anlamıyorum” diyerek hakaret etmesi… O eski mesafeli bürokratik dilin büyük ölçüde ortadan kalktığını gösteriyor.

★★★

Bugün siyasilerin hem birbirleriyle hem de medyayla olan ilişkisinde sadece dilde biçimsel bir dönüşüm yaşanmıyor. Üslup değişirken içerik de değişiyor.

Söylemlerde hakaret, alay, küçümseme artık siyasetin de sıradan unsurları haline geldi. Öyle ki, dünyanın hemen her yerinde devlet temsilcileri, basın açıklamalarıyla ölçülü biçimde verdikleri mesajları artık 280 karaktere sığdırarak dili basitleştirmekle kalmadı, öfke, nefret ve aşağılamayı da teşvik eder hale geldi.

Laf sokmak, alay etmek, aşağılamak, had bildirmek yeni bir siyasi performansa dönüştü. Bürokrasi, uzun süre halktan kopuklukla suçlandı. Ama aynı bürokrasi bugün sokağın diliyle konuşmaya çalışıyor. Ne var ki “sokağın dili” olarak benimsenen şey, çoğu zaman sosyal medya trollerinin saldırgan söyleminden ibaret. Yani siyaset halkla yakınlaşmaya çalışırken, nezaketini yitiriyor.

★★★

Devletin dili, tarihsel olarak bir otorite biçimidir ve bürokrasinin dili o otoritenin inşasında belirleyici olandır.

Örneğin, Osmanlı’nın son döneminde dahi “Devlet-i Aliyye” ifadesi, devleti kişisel değil, kurumsal bir kudret olarak tanımlardı. Cumhuriyet bürokrasisi de uzun yıllar bu ruhla bu dili mesafeli ve kontrollü bir şekilde korudu.

Haberin Devamı

Oysa bugün siyasetçilerden bürokratlara, devletin sözcüleri dahi toplumsal tartışmalara sosyal medya refleksiyle katılıyor. Bu da “tepki verme” hızının, “temsil etme” ciddiyetinin önüne geçtiğinin bir göstergesi.

Yani sosyal medya iletişim aracı olduğundan beri, siyaset artık bir diyalog değil, bir karşılıklı laf yetiştirme zeminine dönüştü. Böylece devlet dili, hakikati temsil eden bir araç olmaktan çıktı, tepki üreten bir refleks haline geldi.

★★★

Burada kritik soru şu: Bürokratik dil gerçekten bozuldu mu, yoksa değişen iletişim biçimlerine mi uyum sağlıyor?

Bütün bu süreç, belki de kurumsal bir iletişim stratejisinin parçası.

Dijital çağın ritmine ayak uydurmaya çalışan devletler, yeni iletişim dillerini meşru bir modernleşme adımı sayabilir. Klasik devlet dili fazla ağır, fazla mesafeli ve hatta fazla geri kalmış görünebilir. Ancak bu süreç iyi yönetilemediğinde kamusal otoritenin sınırlarını ortadan kaldırıyor.

Haberin Devamı

Oysa devletin ciddiyeti, dildeki mesafeden bağımsız düşünülemez. Dili hafifleyen bir devlet, kendi meşruiyet zeminini de hafifletir.

Kötü olan bu dilin, Türkiye’de derin bir kutuplaşma zemininde yeniden üretiliyor olması.

Sokağın dilini kullanmak belki bu çağın bir gereği fakat o dil, öfkenin, küçümsemenin ve trol kültürünün taşıyıcısı haline geldiğinde; devletle toplum arasındaki mesafe kapanmaz, aksine kabalaşır.

Elbette devlet dili halkın dili olabilir ama bu sokak jargonuyla yüzgöz olma hali, bilinçsiz bir saldırganlığa da indirgenmemelidir.