Yazarlar Beşiktaş A.Ş.

Beşiktaş A.Ş.

30.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Beşiktaş A.Ş.

Beşiktaş A.Ş.

Şahin ALPAY

Futbol üzerine yazmanın haddim olmadığını biliyorum. Ama "tribünlerden bir ses" olarak yılda bir iki kez, belki bir sezon ortasında bir de sonunda, Türkiye'de milyonların tutkusu Beşiktaş 'ın hal ve gidişinden hareketle, dünyada milyarların tutkusu futbol hakkında birkaç gözlemde bulunabilirim diye düşünüyorum. Belki de en çok okunan yazılarımın bunlar olduğunu bildiğim için.
Son zamanlarda Beşiktaş kulübünün gidişatı ile Türkiye'nin gidişatı arasında, "istikrar" kavramında odaklanan bir parallelik görür gibiyim. Önderlik açısından bakıldığında Beşiktaş, tıpkı Türkiye gibi müthiş bir istikrar gösteriyor: Türkiye'nin liderleri ve Beşiktaş'ın başkanı kolay değişmiyor.
Ancak burada önemli bir fark var: Türk milleti ancak askeri darbelerle veya doğal son ile yerlerinden ayrılan; ülkeyi badireden badireye sürükledikleri, başarısızlıktan başarısızlığa koştukları halde koltuklarını terketmeyen liderlerden, tam anlamıyla bıktı, usandı. Biz Beşiktaş taraftarları ise uzun yıllardır kulübün başkanlığını yapan Süleyman Seba 'dan memnun, ona müteşekkiriz. Hele benim gibi orta yaşlı taraftarlar Seba'nın Beşiktaş kulübünü nereden nereye getirdiğini, kulübe kazandırdıklarını çok iyi biliyor. Tamamlaması gereken işleri bitirip, yerine bu göreve layık biri bulunabildiği zaman elbette Seba'nın heykeli dikilecek.
Son zamanlarda Beşiktaş futbol takımı ile Türkiye arasında, "önderlikte istikrar" yanında "performansta istikrarsızlık" gibi bir benzerlik de ortaya çıktı. Türkiye'nin ekonomik ve siyasi performansının ana karakteri nasıl istikrarsızlık ise, Beşiktaş futbol takımının son yıllardaki performansına da böylesi bir özellik musallat oldu. Hele bu yıl... Büyük maçları aldı, küçük maçları verdi... Hiç umulmadık zamanda mükemmel oynayıp kazandı; hiç beklenmedik bir sırada olağanüstü kötü oynayıp kaybetti. İlk kez katılma fırsatını yakaladığı Şampiyonlar Ligi 'nde bir parladı, bir söndü...
Takım her maçı kazanacak, her yıl şampiyon olacak değil. Dokuz puan geride olsa da, lig henüz bitmiş değil... Ama tıpkı Türkiye'de olduğu gibi, Beşiktaş'ta da büyük ihtiyaç, istikrar: İstikrarlı yönetim ve teknik kadro; başarılı performansta istikrar.
Ve bundan çok daha önemlisi, Beşiktaş'ın (ve tabii öteki kulüplerimizin), popüler deyimle, "vizyon" sahibi olması. 24 takımın katılacağı ve hafta ortalarında oynanacak maçlarla sürecek "Avrupa Süper Ligi" artık ufukta göründü. Beşiktaş gözünü orada Türkiye'nin değişmez temsilcisi olmaya dikmeli.
Peki bu "vizyon" nasıl gerçekleşebilir? Bunun yolu, öncelikle, ekonomiden geçiyor. Şimdilerde Avrupa'nın bütün büyük kulüpleri, anonim şirket haline gelip borsaya çıkarak; güçlü (gerekirse yabancı) yatırımcıları cezbederek; dünyanın en iyi teknik adamlarını ve en iyi futbolcularını kadrolarına katabilecek mali gücü edinme yarışı içinde.
Artık büyük kulüplerin hepsinin gözü Avrupa Ligi'nde... Saygınlık da, para da orada kazanılıyor. Futbol kulüplerinin birer dernek olmaktan çıkıp şirketleşmesinin belki en büyük yararı ise, kulüp yönetimlerinin (genellikle "kara") para babalarının "tasallutundan" kurtulması. En ünlü örnek Barcelona kulübü. "El Barca" şirketleşerek "mafya babalarının" tahakkümünden kurtuldu ve "global futbol kulübü" oldu.
Kulüplerimizi yönetenler arasında Avrupa kulüplerinin dünya çapında rekabet gücüne kavuşmak için neler yaptıklarını merak edenler varsa, bir başlangıç olarak İngiliz Financial Times gazetesinin geçen ay (28 Kasım) yayımladığı tam sayfa "Avrupa Futbol Kulüpleri" dosyasını okuyabilirler.

Yazara Email S.Alpay@milliyet.com.tr