Yazarlar Biz Kim miyiz pekiyi?

Biz Kim miyiz pekiyi?

20.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Biz Kim miyiz pekiyi?

Biz Kim miyiz pekiyi

Umur TALU

KİM 9 yaşındaymış o zaman; ben 15'imdeydim herhalde.
12 Mart olmuştu; o zamanlar varillerden müteşekkil çöplükte, "toplanan" kitapların yakıldığını görmüştüm.
Daha sonra duyup göreceklerimin hafızama kazınan ilk görüntülerinden...
ABD'nin müttefiki olarak, ülkeyi komünizme karşı korumak için, ABD'nin "bizim çocuklar" dedikleri kendi gençlerini, kendi aydınlarını avlıyorlardı, ülkenin zaten kıt olan düşünce varlığının parçaları olan kitaplar yanıyordu.
Gece karanlığıydı ve pencereden alevleri görüyordum.
Hiç unutmadım.
. . .
Kim ise "soğuk savaş"ın Vietnam kıyametinde ABD napalmlarının alevini yanan sırtında duymuştu o sıralarda.
Hiç unutmadı.
Televizyon yoktu bizim buralarda ama bir fotoğraf, acıyla haykıran Kim çocuğu tüm dünyaya ulaştırmıştı.
ABD'yi napalmlarıyla filan oradan süpüren kamuoyu yenilgisinin köşe taşlarından biri o fotoğraf olmuştu.
Tarih, "unutulmak" istemiyor ve tarihi bazen, unutulmayanlarla unutmayanlar da belirleyebiliyor.
Kim hiç unutmadığı ve unutulmadığı için, haberler arasında gördük ki, o yıllar önceki köy saldırısının başındaki ABD'li yüzbaşı Plummer'in bugün yargılanması gündemdeymiş.
Yargılanır, yargılanmaz, bir sonuç çıkar, çıkmaz...
Asıl önemli olan, insanlığın ortak belleği.
Bu bazen bir toplumun unutmadıkları, bazen de ülkeleri aşan bir duyarlılığın yıldan yıla, kuşaktan kuşağa devrettiği bir "hatırlama gücü".
. . .
Hatırlamak, çoğu zaman huzursuz olmaktır belki.
Ama insanlığı diri tutan da bu huzursuzluktur.
Unutmak, huzurlu olsa da, ölümdür. "Keyifli" yaşarsınız belki, ama "insanlık mirası"nın ve "insan olma mücadelesi"nin içinde bir ölüsünüzdür.
. . .
Biz kimiz ya da Kim miyiz?
Her şeyi unutarak nasıl bir tarihimiz olacak? Geçmişimizi neleri unutarak hatırladığımızı zannedeceğiz, geleceğimizi neleri hatırlayarak belirleyebileceğiz?
Unutturulmak istenenleri hatırlamak için, hiç unutmamak ve bir gün hesabını sorabilmek için, sırtımızda napalmın yakıcılığı, mutlaka acıyla kıvranmış olması mı gerekiyordu her birimizin?
Ortak belleğimiz, "şahsi "gibi görünen acıları ne zaman kucaklayacak da zihnimizin hücreleri diri kalacak?
Tarihimizi, salt kahramanlık menkıbeleri ve böbürlenmeler dışında, ne zaman toplumsal acıları hiç unutmadan ve geleceğimizi artık daha "insani" kılmak üzere yeniden yazmaya koyulacağız?
Birileri ne zaman yüreklerinde korku ve endişeyle hissedecek, bu ülkede de bir şeylerin hiç unutulmadığını, unutulmayacağını?
Hafızanızın albümlerini karıştırıverin.
Dikkatli ve duyarlı bakarsanız, mutlaka bir "Kim" fotoğrafı bulabilirsiniz, size de, kendi ülkenizle ilgili bir hatırlatma yapacak...

Yazara Email umur.talu@milliyet.com.tr