Tansa Mermerci Ekşioğlu, Zeynep Öz ve Laura Carderera sanat eğitimi ve yapımına destek olmak için geçen yıl Spot Projects’i kurmuştu. Şimdi Spot daha da büyüyor, ‘Uluslararası Güncel Sanat Seminerleri’ne başlıyor. Bakalım 17 Mart’taki ilk seminerin konusu ne?
17 Mart’taki seminerin konuşmacısı eleştirmen ve yazar Louisa Buck.
Güzel şeyler de oluyor. Birkaç ay önce yazmıştım, Spot’tan neler öğrendiğimi. Spot Projects, çağdaş sanat koleksiyoneri Tansa Mermerci Ekşioğlu’nun küratör arkadaşları Zeynep Öz ve Laura Carderera ile birlikte kurduğu bir platform. Amaç, sanat eğitimi ve yapımına destek olmak. Sanat derslerinden elde ettikleri gelirle genç sanatçılara kaynak yaratacaklar.
‘Owning Art’ın yazarı Louisa Buck geliyor
Dün Spot’tan yeni haberler geldi. ‘American Express - Spot Uluslararası Güncel Sanat Seminerleri’ne başlıyorlar. İlk seminerin konu başlığı ‘Doğru Sanat Koleksiyonerliği: Koleksiyonerin El Kitabı’. Konuşmacıysa yazar ve eleştirmen Louisa Buck.
Çağdaş sanatla ilgilenenler aslında Louisa Buck’ı yakından tanıyor. ‘Owning Art: The Contemporary Art Collectors’ Handbook’un (‘Sanat Hamiliği: Güncel Sanat Koleksiyonerinin El Kitabı’) yazarı. Ayrıca The Art
Paris Moda Haftası’nda Alber Elbaz, Lanvin’de 10’uncu yılını kutladı. Peki ama 123 yıllık Fransız modaevinin sahibinin 70 yaşında Çinli bir iş kadını olduğunu biliyor muydunuz?
“Bir erkek arkadaşım 30 yıldır bu modaevinden giyiniyordu. Bu marka benim olursa onun benimle ne kadar gurur duyacağını düşündüm ve markayı satın almaya karar verdim.”
Bahsettiğimiz marka 123 yıllık Fransız modaevi Lanvin, sahibiyse 70 yaşında Çinli bir işkadını Shaw-Lan Wang. ‘Made in China’ yazısını hep kalitesizlikle eş gördük. Fransız, İtalyan markaların nedense hep daha kaliteli olduğuna dair inancımız tamdı. İşte bu yüzden Financial Times’da Fransız modaevi Lanvin’in sahibinin Çinli bir iş kadını olduğunu görünce şaşırdım.
Lanvin denince aklımıza modaevinin 10 yıldır kreatif direktörlüğünü yapan Fas doğumlu, İsrail asıllı Alber Elbaz geliyor. Oysa markanın bu hale gelmesinin asıl nedeni Shaw-Lan Wang. Çünkü 2001’de Lanvin’i L’Oreal’den satın aldıktan sonra Alber Elbaz’ı bizzat kendisi işe alıyor.
Elbaz, Gucci grubunun Yves Saint Laurent’i satın almasıyla işini Tom Ford’a kaptırınca bir süre dünyayı geziyor. Lanvin’in satışını duyunca yeni sahibini arayıp, kendisiyle görüşmek istediğini
Hem Tony-Karen Hill ikilisinden sağlıklı beslenme ve fit olma tüyoları almak, hem de Çağdaş Eğitim Vakfı’na (ÇEV) destek olmak mümkün. 19 Mart’ta düzenlenecek semineri şimdiden not alın!
Bir gününüzü Kıvanç Tatlıtuğ’un baklavalarını ortaya çıkaran, onu ve daha birçok ismi hiç olmadıkları kadar fit hale getiren spor eğitmeni Tony Hill ve holistik beslenme uzmanı Karen Hill’le geçirmek ister misiniz? Onları sadece Kıvanç Tatlıtuğ’la sınırlandırmamak lazım. Biri 30, diğeri 20 yıldır bu işin içinde. Teklifim, bu engin tecrübelerden faydalanmak, fit olmanın sırlarını öğrenmek isteyenlere. Üstelik bunu yaparken sadece kendinize değil imkanı olmayan çocuklara da fayda sağlayacaksınız. Sayenizde tam 100 çocuk burs alacak. Nasıl mı?
19 Mart’ta kimseye söz vermeyin
Vakıflar, dernekler artık yardım baloları düzenlemek yerine farklı organizasyonlar peşinde. Amaç, daha çok kişinin ilgisini çekmek. Bunun için vakıf yönetimi yaratıcılıklarını kullanıyor ve daha önce yapılmamış etkinlikler düzenliyor.
Tanıdığım en çalışkan ve en üretken vakıf gönüllüsü, Berrin Yoleri. Çağdaş Eğitim Vakfı’nın bursiyer sayısında ciddi bir düşüş görünce daha fazla çocuğa burs vermek için ne
Marni’nin H&M’e hazırladığı koleksiyonu showroom’da inceledim. Cartier’nin 165 yıllık serüvenini anlattığı müthiş filmi ağzım açık izledim. Vogue Türkiye’nin Angelina Jolie kapağını anlata anlata bitiremedim
8 Mart’a gün sayıyoruz. Hayır, Dünya Kadınlar Günü için değil, moda ve alışverişle ilgili birçok kadını da erkeği de ilgilendiren bir koleksiyon için. Marni’nin H&M için hazırladığı koleksiyon 8 Mart’ta satışa çıkıyor. Şanslı davetlilerse 7 Mart’taki H&M ve Vogue partisinde Marni tasarımlarını kapışma fırsatı bulacak. Bu hafta bu özel koleksiyonu showroom’da görme fırsatım oldu. H&M’in diğer markalarla yaptığı işbirliklerini de takip eden biri olarak yine aynı şeyi düşündüm, modaevlerinin tasarımcıları H&M’e koleksiyon hazırlarken daha çok heyecanlanıyor ve ortaya çok iyi bir iş çıkarıyorlar. Ne de olsa, amaç daha çok kişiye ulaşmak. Koleksiyonda Marni desenlerinin yanı sıra düz renkler de var. En çarpıcı olansa aksesuarlar. Kolyeler, bilezikler, güneş gözlükleri, şapkalar gerçekten çok güzel. Fiyatlar 19.95 TL’den başlıyor. Peki ama nerede satılacak? İstinye Park, Marmara Forum ve Ankara Gordion AVM’de. Mağazalar her zamanki gibi 10.00’da açılacak, ama AVM’ler bu
Ödüller hakkında söyleyecek bir şey yok. Hiçbirimize sürpriz olmadı. Bu yıl Angelina Jolie’nin duruşunun yanında her şey sönük kaldı. Yine de kılık kıyafetler hakkında daha söyleyecek çok şey var
* Gecenin en şıkı: En çok işlemeli beyaz Elie Saab elbisesiyle Milla Jovovich ve Givenchy elbisesiyle Ejderha Dövmeli Kız Rooney Mara’yı beğendim. George Clooney’nin sevgilisi de Marchesa elbisesiyle şıktı. Bu arada bir hatırlatma yapalım; Marchesa, Hollywood yıldızlarının kırmızı halıda sık sık tercih ettiği bir marka. Bunda ünlü yapımcı Harvey Weinstein’in eşi Georgina Chapman’ın markası olmasının da payı büyük.
* Gecenin olayı: Angelina Jolie’nin siyah kadife Atelier Versace elbisesi çok ağır gelmiş olmalı ki sürekli sağ bacağını elbisenin arasından çıkardı. Eli belinde ve sağ bacağı önde pozu Angelina Jolie’nin sağ bacağı adlı bir Twitter hesabı kurulmasına ve tam 20 bin takipçiye ulaşmasına neden oldu. Duruş işe yaradı, Jolie Oscar’a aday olmasa da bu yıl Oscar’da en çok konuşulan şey olmayı başardı. Jennifer Lopez’in göğüs dekoltesinden ve Bradley Cooper’ın bıyıklarından da çok konuşuldu. Ödül verdiği isimlerden biri taklidini yaptı ama Jolie istifini bozmadı.
Artık bir
Bazı hayat hikayeleri okudukça daha da ilgimi çekiyor. Tıpkı François Gilot’unki gibi. Gilot, 90 yaşında hâlâ her gün atölyede çalışan bir ressam.
Karşımdaki fotoğrafa uzun uzun bakıyorum. 70’lerinde gibi görünen bir kadın. Belli ki gençliğinde çok güzelmiş. Şimdi 90 yaşında bir ressam ve hâlâ her gün resim yapıyor. Mayısta New York’ta Madison Avenue’daki Gagosian Gallery’de bir sergisi açılacak, hem de Picasso’yla birlikte.
Bahsettiğim kişi Fransız ressam François Gilot. Picasso’nun 10 yıllık hayat arkadaşı. Sadece sevgilisi değil, ilham kaynağı ve sanat eleştirmeni de aynı zamanda. Picasso’nun ilk eşi boşanmayı kabul etmediği için hiçbir zaman evlenemiyorlar. Ama iki çocukları oluyor, biri Tiffany & Co.’ya yaptığı mücevher tasarımlarıyla tanıdığımız Paloma Picasso diğeri de Picasso Vakfı’nın başkanı Claude Picasso.
Piccasso ile fırtınalı yıllar
Gilot, Picasso’yla tanıştığında 21 yaşında, Picasso’ysa 61 yaşında. 10 yılın sonunda Gilot Picasso’nun deliliklerine daha fazla dayanamıyor ve iki çocuğunu alıp onu terkediyor. Piccasso da ona hayatı zindan etmek için elinden geleni yapıyor. O zaman iki ressam aynı galeriyle çalışıyorlar, Picasso önce Gilot’nun galeriden
Günün anlam ve önemi belli, bu gece hepimiz Oscar’lara kilitleneceğiz. Bakalım, ödül töreni öncesinde yaptığım tahminler tutacak mı?
Büyük gün geldi. Bu gece Oscar’lar sahiplerini bulacak, bu da demek oluyor ki, sabahlayacağız. Sadece sinemasever olmak gerekmiyor, modaya, trendlere biraz merakı olan herkes bu anı bekliyor. Kırmızı halıyla başlayacağız, kıyafetlere bakıp bir nev-i Melis Alphan’ın ‘Ayna’sını oynayacağız. Sonra da tahminler tutmuş mu hep birlikte göreceğiz.
Oscar’lara bizden de damga vuran biri var, Demet Akalın. Herkes her filmi beğenmek zorunda değil, tabii ki filmlerin yarısında çıkmak da serbest. Ama yer gök bir sessiz filmle inlerken, sinemaya kadar gidip de ne izleyeceğinin hiç farkında olmamak, bir de üzerine “Konuşma bile yok, paramı geri isterim” diye tutturmak başka bir şey. Bu durumda en iyi film Oscar’ını ‘The Artist’ alırsa şaşırmamak lazım. Çünkü bu zamanda siyah-beyaz bir sessiz filmle ‘The Artist’in yarattığı gibi bir etki yaratmak kolay değil.
Benim adaylarım
En iyi yönetmen Oscar’ı, çoğu zaman en iyi film ödülünü kazanan filmin yönetmenine gidiyor. Bu yıl ‘Hugo’nun yönetmeni Martin Scorsese ve ‘The Artist’in yönetmeni Michel
Dergilerin yaşaması önemli çünkü hayatımıza renk katıyorlar. İşte bu yüzden GQ Türkiye’nin ilk sayısının çıkması son derece sevindirici bir gelişme
Yeni bir dergi daha hayatımıza girdi, GQ Türkiye sonunda çıktı. Bu kadar heyecanlanmamın nedeni GQ Türkiye’nin de Vogue gibi bir Conde Nast dergisi olması ya da Türkiye’de bir erkek dergisi eksikliği olması değil. Türkiye’de dergicilikte uzun zamandır yapılamayan bir şey yapılıyor, müthiş bir ekip bir araya getiriliyor, masraftan kaçınılmıyor ve her dergicinin hayalini gerçekleştirme fırsatı tanınıyor. İşte bu yüzden dergicilikten gelen biri olarak çok heyecanlıyım.
Ekipte Begüm Soydemir, Ali Tufan Koç, Ceren Şehirlioğlu, Seda Ercan ve Eray Makal gibi birlikte çalışma şansım olmuş isimler var. Ebru Çapa, Kanat Atkaya, Tarık Bayazıt-Savaş Ertunç, Kaan Sezyum gibi güçlü kalemler de. Genel yayın yönetmeni televizyondan tanıdığımız Mirgün Cabas. Tabii dergide Neyyire Özkan etkisi de hissediliyor.
Gelelim derginin ilk sayısına. GQ Türkiye’yi oku oku bitmiyor. Tony Parsons’ın ‘Erkeklere hayat rehberi’ ve Yiğit Karaahmet’in parti izlenimlerine çok güldüm. Bir de moda tasarımcısı Tolga Turan’ın cool fotoğrafının yanına Ali Tufan