Venedik Bienali’nde artık sanatçı ve mimarlarımızı ağırlayacak kalıcı bir Türkiye pavyonu var. İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı bu konuda “Sabit bir mekana sahip olmamız ülkemizin uluslararası alanda bilinirliğine önemli katkılarda bulunacak” diyor
Venedik Bienali’ne 2005’te ilk kez gittiğimde ne kadar etkilendiğimi unutamam. Hüseyin Çağlayan’ın “Olmayan Varolma” adlı video çalışmasını Palazzo Levi’de izlemiştik. Oyuncu Tilda Swinton o zaman daha bu kadar popüler değildi. Serginin küratörü Beral Madra, koordinatörü ise Murat Pilevneli’ydi. Daha sonra hep birlikte diğer ülke pavyonlarını büyük bir heyecan ve kıskançlıkla gezmiştik. Aradan yıllar geçti. Sonunda bu yıl İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ve
21 destekçi sayesinde Türkiye, Venedik Bienali’nde 20 yıl süreyle kalıcı bir pavyona kavuştu. Bu önemli gelişmenin perde arkasını İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’dan dinledim.
Hiç bilmeyen birine Venedik Bienali’ni nasıl anlatırsınız?
Venedik Bienali dünyanın en önemli güncel sanat etkinliklerinden biri. Yüzyılı aşkın bir süredir düzenleniyor. Venedik Bienali örneği bize,
eski mekanları kültür-sanat faaliyetleri için kent hayatına kazandırmanın ve farklı disiplinleri sanatseverlerle buluşturmanın, kentin marka değerini ne kadar artırdığını ve ekonomisine büyük katkılarda bulunduğunu gösteriyor. Bienal farklı disiplinlerdeki festivalleriyle uluslararası arenada İKSV’ye en çok benzeyen kurumlardan biri. Sadece Uluslararası Sanat Sergisi’ni yapmakla kalmıyor; müzik, film, tiyatro, dans festivalleri ve mimarlık sergisi de düzenliyorlar. Bu nedenle bundan böyle 20 yıl boyunca Türkiye Pavyonu’nun Venedik Bienali’nde sabit bir mekana sahip olmasının ülkemizin uluslararası alandaki bilinirliğine önemli katkılarda bulunacağını düşünüyorum. Venedik Bienali’nin önemi hiç azalmayacak gibi görünüyor. Hatta güncel sanatın dünyada
ne kadar keskin bir çıkış içinde olduğu göz önüne alınınca önemi daha da artaracak.
“Kiralanan geçici mekanlarda etkili olmak zor bir iş”
Ne kadar zamandır takip ediyorsunuz Venedik bienallerini?
Son 10 senedir izliyorum.
Her seferinde bienalin ne kadar farklı bir sanat olayı olduğunun bilincine varıyorum çünkü çok üst düzeyde bir çizgisi var. Hep “Keşke Türkiye burada daha iyi yer alsa” özlemini çekmişimdir. Bu sene mimariyle başlıyoruz. Mimarlık Bienali’ne Türkiye resmi olarak ilk defa katılıyor.
O da ayrı bir serüven bizim için. Eylülü heyecanla bekliyorum.
Venedik Bienali’nde kalıcı bir pavyona nasıl sahip olundu? İKSV’nin girişimleri nelerdi?
Türkiye 1991 yılından bu yana Beral Madra’nın kişisel çabaları ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle Venedik Bienali’ne katılıyor. 2003’te Dışişleri Bakanlığı’nın da desteğiyle bir mekan kiralanarak Venedik’te ulusal bir pavyonla yer almaya başladık. Ancak kalıcı bir pavyon olmaması nedeniyle, her bienal için ayrı bir yer kiralanması gerekiyordu.
İKSV koordinasyonu üstlendiğinden bu yana mekan sorununa bir çare arıyordu.
İki senede bir kiralanan geçici mekanlarda etkili olmak oldukça zor bir iş. Türkiye’nin Venedik Bienali’nde de kalıcı bir pavyona sahip olması kaçınılmazdı. Ancak her isteyene kalıcı bir mekan tahsis edilmiyor. Bienal yetkilileriyle iletişime geçerek kalıcı bir yer imkanını sürekli araştırdık. 2010’da bienalin ana sergi mekanlarından Arsenale’de bienal yönetiminin tarihi binalardan birini restore
ederek sergilere ayırma kararı aldığını öğrendik. Sonrasında da hemen bu binada kalıcı bir pavyon sahibi olabilmek için girişimlerimize başladık.
“İzleyici sayımızı üç yılda yüzde 75 oranında artırdık”
Arsenale’de başka hangi ülkelerin pavyonları var?
Vatikan, Arjantin, Güney Afrika ve Peru pavyonlarının bulunduğu binadayız. Türkiye Pavyonu, C Blok olarak adlandırılan ikinci binanın
birinci katında, yaklaşık
500 metrekarelik bir alanda.
Kültür-sanat alanındaki son dönem gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanırım ülkemizde tüm sanat kurumlarının üzerinde buluştuğu ortak ideal, en başta kültür-sanat izleyicisinin sayısını olabildiğince artırmak, sanatı mümkün olabilen en geniş tabana yaymak. Bunun için de özel sektör ve kamu kuruluşlarıyla el ele vererek çaba harcamak durumundayız. İKSV 2013 yılında, İstanbul’un dört bir yanındaki 30’u aşkın mekanda 900’ü aşkın sanatçıyı ağırladı, etkinliklerle 600 bini aşkın
izleyici sayısına ulaştı. Böylelikle üç yılda izleyici sayımızı yüzde
75 oranında artırmış olduk. Kuşkusuz bunlar çok sevindirici rakamlar ama yeterli mi, hayır! Gidilecek daha çok yolumuz olduğu bir gerçek.
“İşadamlarına mektup yazdık”
Bu projenin bütçesi neydi? Destekçiler nasıl bulundu?
Binanın tadilat bütçesinde Türkiye Pavyonu’na düşen katkı payı toplam 2.4 milyon avro oldu. Türkiye’deki sanatsever işadamlarına mektup yazarak,
bu önemli etkinliğin parçası olup olmak istemediklerini sorduk. Her birinden olumlu yanıt aldık.
21 destekçimiz sayesinde Türkiye 20 yıl boyunca Venedik Bienali’nde kalıcı bir mekana sahip oldu.
Bunun Türkiye için nasıl bir önemi var?
Venedik Bienali, Türkiye sanatının tanıtılması için çok önemli bir alan. Türkiye’deki mimari ve tasarımı uluslararası arenada tanıtmak için de yeni
bir kanal açılmış olacak.
“İstanbul bienalleri ücretsiz olacak”
“Türkiye’de de güncel sanata ilgi artıyor. Çok sevindirici bir gelişme. Bugün toplumun yaratıcı işler yaptığının bir kanıtı çıkıyor ortaya. Bizim zenginliklerimiz sadece geçmişte kalmış şeyler değil. Dünya standartlarında yaratıcı bir sanatçı kuşağın ortaya çıktığını görebiliyoruz Türkiye’de. Bu, toplumun hâlâ yaratıcılık dinamizmini koruduğunu gösteriyor. İstanbul Bienali’ni ücretsiz yaptık, 400 bine yakın kişi gezdi. Güncel sanat ve tasarım bienallerinin ücretsiz yapılması kararını aldık. Çok iyi olacak çünkü bienaller herhangi bir sergiye benzemiyor. Bienaller o günün sanatının en uç örneklerini getiren, yeni ufuklar açan etkinlikler. Sanatın gittiği yönü gösteriyorlar. O nedenle daha geniş kitlelere ulaşması önemli.”