Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

The House Cafe grubu doğduğu Atiye Sokak’ta yeni bir konseptle karşımızda: Nopa Grill.
Salı günü açılacak mekanın deneme yemeğine katıldım. Ve ilk izlenimlerim...

Tam 11 yıl önce Atiye Sokak daha kendi halinde, dolmuşların sokağı olarak anılırken The House
Cafe bir apartman dairesinde açıldı. O zaman ne komün masalar
vardı İstanbul kafelerinde ne de üniversite öğrencilerinin servis
yaptığı kafeler.
The House Cafe hızla büyüdü, kısa zamanda bir zincir haline geldi, The House Hotel’ler de eklendi.
Her zaman The House markasına sahip çıktılar, başka teklifleri kabul etmediler. Şimdi ilk defa zincirlerinin doğduğu Atiye Sokak’ta yeni bir konseptle karşımıza çıkıyorlar.
The House Cafe ile Salomanje arasında kalan binayı alıp yeniden yaptılar. Binanın girişinde yeni
bir ızgara restoranı açıyorlar. Adı son anda belli oldu: Nopa Grill.

Cam tavan komple açılıyor
İlk izlenimimi sorarsanız, Atiye Sokak’ta böyle bir yerle karşılaşacağınızı hiç düşünmüyorsunuz. Kafelerin arasından şık bir restorana giriyorsunuz. İstanbul’da büyük eksikliği olan dev bir bar karşılıyor sizi. Bar için özel bir kokteyl menüsü hazırlanmış. Mekanda yeşil ön planda,
barın ardından duvarlarda dikey bahçeler dikkat çekiyor. Yarı kapalı yarı açık bir alanda buluyorsunuz kendinizi. Pekala Roma’da ya da New York’ta da olabilirsiniz.
Tepede cam bir tavan var. Tavan tam
18 saniyede sonuna kadar açılıp kapanıyor. Belli ki sigara ve puro içenler unutulmamış, içen olursa tavan anında açılıyor. Mum ışığında, beyaz örtülü masalarda şık kahverengi koltuklarda oturuyorsunuz. Dekor The House Cafe’lerde de olduğu
gibi Autoban mimarlık imzalı.
Konsept değişmiş ama ekibe sadık kalınmış. Menü The House Cafe’lerin şefi Coşkun Uysal’a emanet. Restoranda doğal malzemeler kullanmayı tercih ediyorlar. Hatta bunun için The House grubu Tekirdağ’da kendi seralarını da kurmuş, sebze ve meyveleri kendileri yetiştiriyorlar.

Menüde neler var?
Menüye gelince, başlangıçlarda burrata, biftek tartar, ızgara ahtapot, yengeç kek, dana carpaccio, ızgara kalamar, pancar-votka somon gravlax, trüf yağlı peynirli makarna dikkat çekiyor. Soğan ve balık çorbasıyla başlamak da mümkün.
Ana yemeklerde ise marine ve kuru dinlendirilmiş etler var. T-bone steak ya da antrikot gibi etlere isteğe göre mantarlı, tane karabiber ve konyaklı, rofor ya da bearnaise sos eşlik ediyor. Spesiyaliteleri ise 12 saat fırınlanmış dana kaburga ve iki kişilik kuzu kol. İki yemeğin de hazırlanması 25 dakika sürüyor. Tüm ızgaralar meşe odun ateşinde pişiriliyor. Etlerin yanı sıra
dil balığı, deniz levreği, jumbo karides ve fırınlanmış tavuk seçenekleri de var. Hamurişlerinden dana yanak pappardelle ve ıstakoz ravioli de menüde öne çıkanlardan. Öğle yemeği ise biraz daha salata ağırlıklı olacak.
Yemeklerden çok tatlılar ilgimi çekiyor. Ananas carpaccio ve kireçte pişmiş çıtır kabak çok başarılı. Bir de çikolata severleri mest edecek bir tatlı var. Kişi başı fiyatların bir kadeh şarap ile birlikte ortalama 100 liranın üstüne çıkmaması planlanıyor.
Daha tam açılmadan Baran Süzer’den Bülent Büyükuğur’a gece hayatının önemli isimlerini ağırladı. Şimdilik başka şubesi olması düşünülmeyen restoran-bar bir aksilik olmazsa salı günü açılacak. Nişantaşı’nda yeni bir yer arayışında olanları sevindirecek. Kısa bir süreliğine de olsa nerede olduğunuzu unutturacak. n