Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yeni kontrollü normalleşme dönemi başladı. Bir yanımız sevdiğimiz mekânlara koşup sosyalleşmek istiyor, bir yanımız olabileceklerden korkuyor ve kendi güvenli alanımızdan çıkmak istemiyor. İşte son bir yılın üzerimizdeki etkisi

2 Mart itibarıyla yeni kontrollü normalleşme dönemi başladı; mekânlar açıldı, peki ya biz? Tam bir yıldır kapalıyız evlerimizde, mekânların açılmasını iki farklı ruh haliyle karşılıyoruz ister istemez. Bir yanımız sosyalleşmeye hasret, daha ilk günden kahvaltı programları yapıldı, uzun öğle yemeklerine koşup özlediğimiz mekânları doldurduk, yarı kapasiteleriyle tabii.

Haberin Devamı

Evet, HES kodumuzu mekânlara bildirdik, ateşimizi ölçtürdük, azalan masa sayılarına hüzünle baktık, ama sonuçta sosyalleşebildiğimiz için mutluyuz. Her ne kadar ilk sosyalleşmelerde elimizi kolumuzu nereye koyacağımızı bilemesek de…

Sosyalleşme  ikilemi


Unutmak mı kolay hatırlamak mı?

Bu bir yıl içinde Kovid -19’dan iyi korunanlardansanız, sosyalleşmeyi unutmuş olmanız çok doğal. Antikoru olmayanlardansanız, sarılarak, öpüşerek, el sıkışarak selamlaşmaktan “little little in the middle” yemek düzenine unuttuğumuz çok şey var. Evet, bir yanımız hatırlamak istiyor ama bir yanımız bocalıyor. İlk defa bu kadar yorgunuz, çalışan çalışmayan 7’den 70’e kiminle konuşsak yorgun!

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada durum aynı. Avrupa’dan ABD’ye tüm gazetelerde pandemi yorgunluğuyla mücadele etme tüyoları listeleniyor. Yine de mekânlar daha açılır açılmaz sosyalleşmeye koşanlarla sosyalleşmekten korkanlar ikiye ayrılıyor. Bir yandan mekânların çok kalabalık olmasını istemiyoruz, çünkü biliyoruz ki bu virüs çok tehlikeli ve her an yine evlerimize kapanmak zorunda kalabiliriz, bir yandan da hak vermeden edemiyoruz, artık daha fazla sosyalleşmeden duramayanlara.

Sosyalleşme  ikilemi


Geçecek mi bu travma?

Akıl ve ruh sağlığımızın önemi giriyor bu noktada devreye. Bir yandan da görüyoruz, özellikle çocuklar ve gençler sosyalleşmekten korkuyor, hatta evden dışarı çıkmak istemiyor. Maskeli, dezenfektanlı, sosyal mesafeli hayattan izole olmayı tercih ediyorlar. Kendi güvenli alanlarında kalmak istiyorlar, bu durumda mekânların açılmasını çok riskli bulanlar ve gidenlere hayret edenler de var. İlginç olan, kendi çevreme baktığımda daha çok gençlerin böyle olduğunu görüyorum ve düşünmeden edemiyorum ne kadar zamanda geçecek bu travma diye.

Sosyalleşme  ikilemi


Haberin Devamı

Şehir rehberleri  yeniden yazılacak

Elbette, son bir yılda ayakta kalabilmek için büyük mücadele veren yeme-içme sektörünün yeniden eski güzel günlerine dönebilmesini hepimiz çok istiyoruz. Ama ne yazık ki, şimdilik bu saat kısıtlamalarıyla restoranların eski güzel günlerine dönmesi çok zor. Akşam 19.00’da kapanan restoranların sadece öğle servisiyle ayakta kalabilmeleri, paket servisiyle ayakta kalmaya çalışmaları kadar zor ve hatta imkânsız. Güçlüler ayakta kalacak, ama sevdiğimiz birçok mekânla zaten vedalaşmak zorunda kaldık ve daha da çok vedalaşmak zorunda kalacağımız mekân olacak. Hatta sadece yeme-içme mekânları değil, sanat merkezleri, sanat galerileri, müzelerin bile bir kısmı ayakta kalamayacak.

Haberin Devamı

Bu durumda şehirler değişecek, basılmış şehir rehberleri güncelliğini kaybedecek, rehberler yeniden yazılacak. New York dergisi, Aralık 2020’de New York’ta kapanmak zorunda kalan sevilen mekânları kapağına taşımıştı. Çok hüzünlü bir kapaktı, New York’u New York yapan mekânların yok olmasını görmek. İstanbul’da da durum farklı değil, şehrin simgelerinden, sevdiğimiz birçok mekânla vedalaşıyoruz.

İşte biraz da bunları düşünerek kendimizi sevdiğimiz mekânlara atıyoruz bu hafta. Mümkün olduğunca sosyal mesafeyi, kendimizi ve başkalarını koruyarak tabii…