Tam 6 yıl önce Washington DC’de Smithsonian Enstitüsü’nde Türkiye’den gelen bir serginin açılışına katılmıştım.
ABD’de bugüne kadar gerçekleşen en büyük Kuran-ı Kerim sergisi, ‘Kuran-ı Kerim Sanatı: Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nden Hazineler’di.
Koç Holding’in Smithsonian Enstitüsü ile 2005’ten beri devam eden bir iş birliği var, Türk kültürünü dünyaya tanıtmak için.
2005 yılında gerçekleşen ‘Stil Ve Statü: Osmanlı Türkiye’sinden Saray Kıyafetleri’ sergisi de bunun başlangıcı olmuş, Mevlana yılı için de bir sergi yapılmış.
Smithsonian Enstitüsü nasıl kurulmuş?
Smithsonian Enstitüsü, Amerika’ya hiç ayak basmamış bir Avrupalı bilim adamı olan James Smithson’ın bağışlarıyla 1846’da kurulmuş.
Bugün dünyanın en büyük müze ve araştırma enstitüsü.
156 milyon objeden oluşan bir koleksiyona sahip.
Şu anda tam 19 müzesi, araştırma merkezleri ve hatta bir hayvanat bahçesi bile var.
Geçtiğimiz yıl 28 milyondan fazla ziyaretçiye ev sahipliği yapmış.
Amacı, topluma tamamen eşit ve ücretsiz hizmet verebilmek.
İlk kurulduğu yıllardan kalan topluma hizmet ilkesini hiç değiştirmemişler, zaman zaman maddi zorluklar yaşansa da.
Smithsonian’ın Doğa Tarihi Müzesi’nde ise dinozor kalıntılarından meteor kalıntılarına geniş bir koleksiyon var.
Ayrıca müthiş bir mücevher koleksiyonu da...
O zaman aralarında en çok dikkatimi çeken, 2. Abdülhamid’in kemer tokası olarak kullandığı 75.47 karatlık zümrüt olmuştu.
Bu zümrüt, 1911’de bir açık artırmada Tiffany & Co. tarafından satın alınmış ve daha sonra tekrar satışa çıkmış.
1977’de ise Janet Annenberg Hooker tarafından müzeye bağışlanmış.
4 milyon dolarlık bağış
Şimdi ise Smithsonian Enstitüsü, Amerikan Tarihi Müzesi’ne yapılan yeni bir bağışla gündemde.
Napa’da şarap üretimi yapan Winiarski ailesi müzeye 4 milyon dolarlık bir bağış yaptı.
Müzenin kadrosuna yeni bir yemek ve şarap tarihi küratörü alabilmesi için.
1996’dan beri yaptıkları bağışlarla Amerikan Yemek Tarihi Projesi’ni başlatan Winiarski ailesi yemek ve şarap konularını inceleyerek tarihi anlamak üzerine çalışmalar yapılmasını ve bu çalışmaların sergilenmesini destekliyor.
Daha önce ünlü şeflerle de sergiler için iş birlikleri yapmışlar.
Pandemi sonrası yemek ve şarap tarihi küratöründen beklenilen ise dünyadaki yiyecek üretim, dağıtım ve tüketimini incelerken çok kültürlülüğü de göz önüne alması.
