Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Z kuşağı, çocukluktan çıkmış ama tam anlamıyla yetişkinliğe de erişmemiş bir geçiş sürecinde. Büyümeyi reddediyorlar, aileler, işverenler endişeli! Belki de bu yeni büyüme biçimi, gelecek için daha sağlıklı bir başlangıç.

Z kuşağının Kidulthood’ evresi

‘Büyümek’ uzun zamandır kariyerin ve kişisel hayatın doğal ilerleyişiyle eşdeğer tutuluyor: Mezuniyet, iş, ev, evlilik, çocuk, terfi, daha büyük bir ev… Ancak Z kuşağı bu çizgisel beklentiye artık uymuyor. Aslında, birçok açıdan hiç büyümemeyi tercih ediyor. Ya da daha doğrusu, büyümeyi yeniden tanımlıyor.

Haberin Devamı

Bugünün 20’li yaşlarındaki bireyleriyle konuştuğunuzda duyacağınız şeyler çoğunlukla şu üç eksende toplanıyor; anlam, esneklik ve aidiyetsizlik. Onlar, 2008 krizi sonrası dünyaya gözlerini açan, pandemiyle üniversiteye adım atan ve artık yapay zekâ devriminin tam ortasında kalan bir kuşak. Geleneksel iş tanımlarına ve toplumsal başarı skalasına karşı temel bir şüphecilik taşıyorlar. Ve bu şüphe, onları sorumlulukla değil, çelişkili olarak daha fazla bilinçle hareket etmeye zorluyor.

Geleneksel anlamda büyümemeleri, aslında çok şeyin farkında oldukları anlamına da gelebilir. Ama bunun sonucunda üniversite eğitimlerini tamamladıktan sonra başka bir lisans eğitimi daha almak istemeleri ya da bir süre çalışmak yerine ailelerinin desteğiyle evde oturmayı tercih etmeleri gibi durumları da beraberinde getiriyor.

Kaçış mı yeni başlangıç mı?

Z kuşağının girişimciliği sadece ekonomik bir fırsat değil, aynı zamanda bir kaçış rotası olarak görülüyor. Türkiye merkezli yeni bir araştırmaya göre, bu kuşağın yüzde 84’ü bir gün kendi işini kurmak istiyor. Ancak bu motivasyonun ardında Silikon Vadisi fantezilerinden çok daha fazlası var: Kurumsal kimliğe yabancılaşma, iş yerinde anlam arayışı ve bağımsızlık arzusu. Bu bireylerin çoğu için girişimcilik, sınırsız tatil ya da hızlı zenginlik anlamına gelmiyor. Aksine, kurumsal yapıların dışında kendi değerlerine uygun, etik ve sürdürülebilir iş modelleri yaratmanın bir yolu. ‘Büyümek’, CEO olmak değil, kendi isteklerini gerçekleştirmekle eş tutuluyor. Çoğu bu yolda sermayeden çok cesarete ve dijital becerilere güveniyor. Ancak burada bir kırılma noktası var: Bu esneklik, birçok durumda yapısal güvencelerden mahrum kalmak anlamına da geliyor. Sigorta yok, iş güvencesi yok, emeklilik birikimi yok. Z kuşağı için ‘büyümemek’, güvenli kariyer yollarının da dışında kalmak anlamına geliyor.

Haberin Devamı

Sistemle uyumu reddediyorlar

İngiliz tarihçi Eliza Filby’nin deyişiyle bu dönem, ‘kidulthood’, çocuklukla yetişkinlik arasında sıkışan bir evre. Z kuşağı, çocukluktan çıkmış ama tam anlamıyla yetişkinliğe de erişmemiş bir geçiş sürecinde. 30 yaşına kadar evde kalmak, kariyer değişikliği yapmak, anlam aramak, freelance çalışmak ya da ‘hiç çalışmamak’ gibi tercihler bu kuşağın doğası hâline geldi.

Oxford Üniversitesi kariyer işleri direktörü Jonathan Black, bu kuşağın mezuniyetten birkaç yıl sonra bile hâlâ ne yapmak istediğini bilmediğini ya da yaptığı işi ‘anlamsız’ bulduğunu söylüyor. Bu, bir yetersizlik göstergesi değil. Bilakis, bu neslin iş yaşamına dair daha yüksek beklentileri olduğunun bir işareti. Z kuşağı ‘çalışmak için yaşamak’ değil, ‘anlamlı bir yaşam için çalışmak’ istiyor. Eğer bu anlamı bulamazlarsa büyümeyi, sistemle uyumlu hâle gelmeyi reddediyorlar.

Haberin Devamı

Beta kuşağı geliyor

Alpha ve şimdi de Beta kuşağının yavaş yavaş gündeme gelmesi, Z kuşağının artık ‘en genç’ olma ayrıcalığını da kaybetmeye başladığı anlamına geliyor. Beta kuşağı, yapay zekâ, biyoteknoloji ve küresel dijital entegrasyonla büyüyecek. Onlar için VR destekli sınıflar, kişisel yapay zekâ danışmanları ve kripto-finans sistemleri sıradan olacak. Kısacası, Z kuşağının ‘dijital yerlilik’ iddiası bile birkaç yıl içinde nostaljik bir kavrama dönüşebilir.

Z kuşağının büyümeyi reddetmesi, kuşaklar arası bir rekabetin de göstergesi. Onlardan sonra gelen kuşaklar daha hızlı adapte olacak, daha erken sorumluluk alacak ve muhtemelen daha ‘yetişkin’ görünecek. Z kuşağı ise anlam arayışında oyalanacak.

Ancak belki de bu gecikme, özünde daha kalıcı bir dönüşümün kapısını aralıyor. Çünkü Z kuşağı, içinde bulunduğu sistemin sunduğu yetişkinliği reddediyor. Şunu da unutmamak gerekiyor: İnsan beyni 25 yaşına kadar gelişimini tamamlamıyor. Ancak Z kuşağı 16 yaşında girişimci, 20 yaşında influencer, 22 yaşında tükenmiş birey oluyor. Bu hız, büyüme sürecinin fiziksel değil ama psikolojik olarak nasıl bastırıldığını gösteriyor.

Z kuşağının büyümemesi zayıflık değil, tercih olarak da algılanabilir. Eski başarı kalıplarının yerini sorgulama, keşfetme ve dönüştürme süreçleri alıyor. Belki de bu yeni büyüme biçimi, hepimizin bilmediği bir gelecek için daha sağlıklı bir başlangıç olabilir.

Z jenerasyonunun lüks tüketimle sınavı

Vitrine değil, içeriğe bakıyorlar. Önceki nesillerin aksine lüks markaların büyüsüne kolayca kapılmıyorlar. Onlar için etiket değil, etik önemli. Lüks kavramı, uzun süre boyunca statü göstergesi, başarı simgesi ve estetik yatırım olarak görüldü. Oysa Z kuşağı için bu tanımlar yetersiz. Bu jenerasyon, aldığı ürünün nerede üretildiğini, kim tarafından yapıldığını ve gerçekten değerini hak edip etmediğini sorguluyor. Bir çanta çok pahalıysa malzemesi ve yapım süreci sorgulanıyor: “Bu gerçekten bu kadar eder mi?” YouTube’da videolar izleyerek büyüyen, TikTok’ta sürdürülebilirlik tartışmalarıyla şekillenen bu kuşak, artık markalardan şeffaflık, toplumsal duyarlılık ve gerçek bir hikâye talep ediyor. Lüks artık sadece nadirlik değil, anlam da taşımalı. Çünkü onlar için asıl lüks, gösteriş değil özgünlük.