Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sayın Nimet Çubukçu, Konu Adalet Bakanlığı’nı ilgilendirdiği halde ben size yazıyorum, çünkü her şeyden önce bir annesiniz. Her anne gibi, bahsedeceğim konunun bir çocuk için anlamını hissedersiniz.
Size yazıyorum, çünkü bir hukukçusunuz. Bu konuda hukukun ve insan onurunun nasıl çiğnendiğini fark edersiniz.
Size yazıyorum, çünkü İstanbul Barosu’ndayken Çocuk Hakları Komisyonu’nda, çocuk mahkemelerinde görev yaptınız. Çocuklara yapılan bu zulümden haberdarsınız.
Size yazıyorum, çünkü Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı’sınız. Acil bir çare bulup yaralı çocuklarımızı kurtarmalı, vicdanlarımızı rahatlatmalısınız.

Konu: Tacize, tecavüze uğrayan çocuklar
76 yaşındaki, Vakit yazarı Hüseyin Üzmez’in 14 yaşındaki bir çocukla, ailesinin oluruyla yatağa girmesine ilişkin davayı herhalde siz de bizimle aynı ruh bulantısıyla izliyorsunuz.
Bu bulantıyı artıran şey, Adli Tıp Kurumu’nun “Bu ilişkiden çocuğun ruh sağlığının olumsuz etkilenmediği” yönünde bir rapor uydurma çabası oldu. Bu çaba, kurum üyesi bir insaf sahibinin istifasıyla ortaya çıktı ve önlendi.
İnsaf sahibi üye, çarşamba gecesi Canlı Gaste’de konuğumdu. Çocuk psikiyatristi Doçent Dr. Ayten Erdoğan, kendisini istifaya götüren o toplantıyı, gözleri dolarak anlattı.
Toplantıdan önce, dosyayı günlerce incelemiş ve mağdurenin ruh sağlığının bozulmuş olabileceğine hükmetmiş. Toplantıda bu görüşünü söylemiş. Ama 7 kişilik kurulda kendisinden başka hiçbir üye bu görüşe iştirak etmemiş. Çocuk psikolojisi alanında uzman olmadıkları halde 76 yaşında bir adamla yatağa girmenin, 14 yaşındaki bir kız çocuğunun psikolojisini bozmayacağına peşinen hükmetmişler. 

“Cehennem hayatı yaşadım”
Doç. Erdoğan sonrasını şöyle anlattı:
“7 kişilik kurulda benden başka ‘Çocuk zarar görmüştür’ diyen olmadı. Toplantıyı terk etmek zorunda kaldım. O günden sonra bir cehennem hayatı yaşadım. 1 hafta süresince idareden baskılar geldi. Orada kalırsam çocukların bu yanlış sistem içinde değerlendirilmesine katkıda bulunacağımı düşündüm. ‘Dışarıya çıkarsam, yanlışlıkları duyurabilirim’ dedim ve istifa ettim.”

1 kişi günde 70 çocuğu muayene edebilir mi?
Sayın Çubukçu,
Uygar dünyada hükümet devirebilecek bir skandaldan bahsediyoruz. Ama ilginizi istediğim konu bu değil... Adli Tıp’a baskılar alenileşmiş olsa da, süren bir davaya müdahalenizi talep edecek değilim.
Doç. Erdoğan da, mülakatımızda hukuka saygısından, Üzmez davasının ayrıntısına girmedi; ama bu davanın gölgesinde kalan, daha devasa bir sorunu gündeme getirdi.
Dinleyenleri dehşete düşüren ayrıntılar verdi.
Söylediklerinden bir kısmını aktarmak istiyorum:
“Kurulda görev yaptığım 4 ay içinde yanlışlıkları bas bas bağırarak söyledim. Kurulda tek bir çocuk psikiyatristi vardı ve tüm Türkiye’den, görüş soran dosyalar yağıyordu. 4 ayda 1000 çocuk muayene ettim. 1 kişi günde en fazla 10-12 kişiyi muayene edebilir. Oysa benden önceki kurul günde 70 çocuğa bakıyormuş. Muayenede bir ifadeyi gözden kaçırırsanız, ciddi hata yapar, yanlış karar verebilirsiniz. O yüzden sayıyı her gün 12 çocuk, 5 yetişkinle sınırladık. Ama öyle bir yığılma var ki, bazı vakalarda 2011’e tarih veriliyor.” 

“Tecavüz kurbanı 10 kez muayene edilir mi?”
“Çocuk Koruma Kanunu’na göre, tecavüze uğrayan çocuğun bir kez ifadesi alınır. Oysa gördüğüm tüm olaylarda çocuklar, uzman olmayan kişilerce 5-6 kez muayene ediliyordu. 10 kez muayene edilen

Sayın Çubukçu Kurtarın bu çocukları
çocuklar vardı. Her seferinde ‘Nerene soktu, ne kadar soktu’ diye olayın ayrıntıları soruluyor, adeta o sahne yeniden yaşatılıyordu. Çocuklar bunu istemiyor, ağlıyor, kendilerini yerlere atıyorlardı.” 

Tecavüzcüyle kurban aynı otobüste
“Çok çarpıcı bir şey söylemek istiyorum: Adliyenin ödeneği olmadığından çocuklar ve saldırganlar, mahkemeye toplu halde gönderiliyorlar. Yani çocuk, tecavüzcüsüyle aynı otobüste mahkemeye gidiyor. O çocukları görüyordum; ‘Aynı otobüste nasıl döneceğiz?’ diye korkudan titriyorlardı. Eski kurul üyelerine, Başsavcı’ya ‘Bu nasıl olabilir?’ diye sordum; ‘Hep böyledir’ dediler. Ben bıraktığımda durum hâlâ böyleydi.”

“Uyumlu ol, karıştırma!”
“Bunların çocuklar için son derece zararlı olduğunu anlatmak için dilekçeler yazdım. Bazıları işleme konmadı, bazılarına da cevap verilmedi.  Buna karşın, ‘Uyumlu ol. Bir şeyleri değiştirmeye çalışma’ mesajları aldım. Sorunları üstlerine yani Adalet Bakanı’na, Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na ilettiklerini sanmıyorum.
“Bunlara göz yummak, meslek ilkelerime, vicdanıma, ahlakıma aykırıydı. Çocuğu korumam gerekirken taciz eden konumuna düşüyordum. Durmak bir şey kazandırmazdı. İstifa ettim.”

Tecavüzcü  devlet
“Devlet bu kadar vahşiyken derinine ne hacet?” diyesi geliyor insanın...
Nasıl olur da, tecavüze uğramış bir kız çocuğunu yasaları çiğneyerek, 10 kez kalabalık kurullar önüne çıkarıp “Sana ne yaptı, anlat” diyebiliriz?
Nasıl o çocukları tecavüzcüsüyle aynı araçla mahkemeye sevk edebiliriz?
Ödeneksizlik böyle bir hoyratlığın mazereti olabilir mi?
Sayın Çubukçu,
Bir anne, çocuk hakları konusunda çalışmış bir avukat ve Aileden Sorumlu Bakan olarak, hepimiz adına yazıyorum size...
Lütfen tecavüzcülerden kurtaramadığımız bu çocukları bari devletin tecavüzünden kurtarın.