Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Tam kapanma, biraz açık kalsın !

Valla tam da böyleyiz. Büyük Covid’ler göçü gerçekleşti ve herkes Akdeniz, Ege sahillerine akın etti. Otobüs, metro istasyonları insan seli oldu, ek seferler kondu. Marketler adeta yağmalandı, yiyecek içecek stoklandı. Zannımca yurdum insanı, tam kapanmayı, tam yayılma, tam kaçışma olarak algıladı.

Ortalık karışık, sinirler gergin. Ayva çiçek açmış da yaz gelecek mi belli değil. Kışı evde geçirdik, baharı pas geçtik, yaz da böyle mi geçecek diye herkes panik. Dijital platformlar dahil izlenecek dizi, film kalmadı, evde yemek yapmaktan bunaldı. Boyamadır, kitaptır, müziktir bir saatten sonra onlar da baydı. İçerdekiler daraldı, dışardakiler hastalandı. Valla dünyanın şaftı kaydı!

Haberin Devamı

Yapacak bir şey yok, madem kaçış yok keyif almaya bakacağız. Trafikten, mobbingden, çalışmaktan, kendine vakit ayıramamaktan şikayet ediyordun ya dünya kadar vakit işte sana. Kravat, takım elbiseden nefret ediyordun, tüm gün eşofmanlasın ya. Evden çıkmayayım, tüm gün uyuyayım diyordun, buyur işte ‘Evde Kal’ıyorsun! Bunların hiçbirini yapamıyorsan genç-yaşlı, bebek-çocuk ölen onca insan içinde sağ çıkabildiğine şükret! mümkünse de başkaları için dua et!

Ya tamam anlıyorum, evlere kapanalı 1 yılı aştı, her şey okundu, izlendi, pişirildi, oynandı. ‘Deprem var-içeri girmeyin’ yerini ‘virüs var-dışarı çıkmayın’a bıraktı, beyinler yandı. Benim de içimdeki Pollyanna tinere başladı ama ne yapalım, hayal kurup önümüz bakalım!

Bakın en zor sınavı evlilikler veriyor bu süreçte, çiftler hiç çıkmadan, aralıksız olarak aynı evde. Bundan sağ çıkabilenlere gazi maaşı bağlatılmalı bence. Ayrıca beklentiler de değişmeli, çiftler evlenmeden önce; ‘Ben onunla aynı evde üç ay kalabilir miyim’ diye sormalılar kendilerine :)

Neyse ki bu kapanmada kuaförler sadece 18 gün kapalı. Daha uzun sürse memlekette sarışın kalmayacaktı. Allah muhafaza, çocuk anneyi babayı birbirinden ayıramayacaktı :)

Hazır ‘Tam Kapanma’ya geçmişken iştahım da bundan feyz alaydı. O da şöyle bir kapanaydı, izin belgesi de olmayaydı keşke! İtiraf ediyorum, sokağa çıkmaktan çok tartıya çıkmaya korkuyorum :)

Haberin Devamı

Buradan da salgın sonrası zengin olacak üç mesleği açıklıyorum;

Psikiyatristler, diyetisyenler, estetisyenler!

Sizi şimdiden kutluyorum!

………………………….*………………………………………………

Bu haftanın önemli günü Pazar! Milletçe omuz verip sahip çıktığımız, törenler, etkinliklerle kutladığımız, sosyal medyada belki de en çok paylaşım yaptığımız günlerden bir geliyor pazar günü; Anneler Günü!

Annelere alınabilecek hediyeler, yapılabilecek sürprizlerden bahsedecekken vazgeçtim birden. Annesiz çocuklar geldi aklıma, annesini kaybetmiş hatta onu hiç görmemiş çocuklar. Anne olmak isteyip de olamayanları, her anneler gününde içi kan ağlayanları. Sonra annesi vefat edenleri düşündüm, aldıkları çiçekleri annelerinin eline değil mezarlarına götürecek olanları. Parça pinçik oldu kalbim böyle düşününce. Yeryüzünde bir yuvasız kuşlar vardır, bir de annesiz çocuklar. Yalnız kalpleri tutunmaya çalışırken hayata, küçük elleri hep boşlukta asılı kalır. Ürkek halleri vardır onların, büyüseler de hep çocuk kalan telaşlı ruhları. Başarılı olsalar da hayatta, kendi çocukları olmuş olsa da, hiç iyileşmeyen yaralı yalnızlıkları. Nerede başı öne bir çocuk varsa gözleri yerde tutuklu, annesi yoktur onun, yüreği doğuştan karalı.

Haberin Devamı

Varoluşun Adem’den sonraki en büyük gerçeği anne; Karşılıksız sevginin, ete kemiğe bürünmüş şekli. Katıksız fedakârlığın, sonsuz sabrın, biberondaki süt hali. Geleceğe dair beslenen umutların, örtüsü açılmamış yatakların, uykusuz sabahların sessiz ama sancılı zamanların asalet timsali. Düşüp de dizi kanayan çocuğun, yüreği kanayan annesi vardır. Bedeni kor olup yanmış çocuğun ateşini, sesinden ölçebilendir anne. Bir şey diyeyim mi; Gözleriyle göremeseler de her şeyi kalpleriyle duyar anneler. Bir ses tınısında, bir kelime yazılışından anlarlar yavrularının mutsuzluğunu, umutsuzluğunu. Panter kesilir anne, çocuğunu korumak için olaylardan, haksızlıklardan, en çok da vicdansızlardan. Yara bere içinde kalsa da bedeninden çok yüreği, bırakmaz savaşmayı, uğruna ölümü kutsal saymayı. Tüm benliğini koyar ortaya; Aşkta ve savaşta, bir de yavrusu olduğunda, her şey mubahtır valla!

Ayakları altında uzanan cennetiyle, altında gül biten yumuşak elleriyle yüce Yaradan’ın el verdiği küçük tanrılardır anneler. Bir gün herkes gitse de kimseler kalmasa da yanınızda, o hep size kalandır. Hiç düşündünüz mü ; Allah her yerde olamazdı belki, kim bilir belki bundan anneliği yaratmıştır !

Birilerinde boşluk yaratan hiçbir şeyi kutlamayı sevmiyorum ama olsun;
Tüm annelerin, kendini anne hissedenlerin, herhangi bir canlıya annelik edenlerin, evladına hem anne hem baba olan kişilerin ve çocuklara bazı annelerden daha iyi anne olabilen erkeklerin günü kutlu olsun !

…………………………………………..*……………………………………

Gündem yine bir magazin olayına ev sahipliği yapıyor !

Sosyete denince ilk evvela iki aile gelir akla; Koç ailesi ve Sabancı’lar !

Gerçi sosyete, kalburüstü demekti bir zamanlar, kalite ile eşdeğerdi. Zamanla kalitenin yerini zenginlik aldı hatta almakla yetmedi, sosyete olmak için zenginlik artık tek kriterdi. Rahmetli Vehbi Koç’u, Sakıp Sabancı’yı hatırlıyorum, şık davetlerini, klas duruşlarını, memleket için yaptıklarını, ekonomiye kattıklarını !

Onca zenginlik içinde ne yaşadıklarını, paralarını varlıklarını kimsenin gözüne sokmazlar, mütevazi yaşarlardı. Hayır duası aldıklarına şahit olmuşluğum vardır çok kez, sempatiktiler, çok üstte ama aynı zamanda halkın da içindeydiler. Oysa son zamanlarda Sabancı ailesinde yaşananlara bakınca, üzülüyorum rahmetliler adına. Hacı ve Hakan Sabancı kardeşler, seçimleriyle hayatı yaşayış şekilleriyle şaşırtıyorlar, eleştirilerin de odak noktası oluyorlar.

Hacı Sabancı’nın Esra-Ceyda kardeşler nam-ı diğer Cicişlerle maceraları, neredeyse Meksika dizisi olacaktı. Oturdukları yalıda yapılan alemler, Cicişlerin Hacı’ya hitaben çektikleri çıplak videolar derken bu kez de Aygün Aydın isimli bir kızın söyledikleri, gündeme damgasını vurdu. Hacı Sabancı ile yazışmalarını, mesajları yayınlayan bu kız, sonunda da ağlayarak çektiği video ile hakaretler, ağıza alınmayacak küfürler savurdu. Hiç yakışmadı hiç !

Sabancılara da yakışmadı! Bence böyle konularla, çirkin mevzularla anılmamalı, soyadlarına layık olmalılardı. Burada susuyor ve sözü Ahmet Altan’a bırakıyorum;

Hayat, kutsal kitaplarda anlatıldığı gibi kat kattır; Habil’in Asma Bahçeleri gibi teraslar halinde yükselir. Bir terastan bir terasa sizi kadınlar götürür. Ve bugün durduğunuz teras, seyrettiğiniz manzara, gördüğünüz hayat, yanınızdaki kadının terası, manzarası, hayatıdır;

Hayatınız, seçtiğiniz kadındır !

 

CANSEN ERDOĞAN