Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

Kıbrıs’ın akıbeti için gözler Türk tarafının önerisi üzerine 27-29 Nisan’da Cenevre’de yapılacak “5+BM” toplantısında olacak. Toplantıya Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis’in yanı sıra üç garantör ülke, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin dışişleri bakanları da katılacak.

Cenevre’de yeni bir müzakere masası kurulmayacak. Yani bu toplantı, son olarak 2017’de İsviçre’nin Crans Montana kentinde yapılan toplantıların devamı niteliğinde değil. Toplantının temel amacı, tarafların çözüm konusunda vizyonlarını ortaya koymakortak bir zemin var mı yok mu, bunu anlamak.

Haberin Devamı

Federasyon defteri kapandı

Türk tarafı bu toplantıda “federasyon modelinin 53 yıldır müzakere edildiğini ancak bir sonuç alınamadığını” anlatacak, Rum tarafının gücü, iktidarı ve refahı paylaşmak istemediğini vurgulayıp vizyon olarak “eşit egemenliğe dayalı iki devletli çözüm” önerecek. Zaten Türk tarafı Crans Montana’da masaya “federasyon” formülü için son kez oturmuştu. Bu yüzden bundan sonra müzakerelere devam edilecekse, tarafların eşit statüde olduğu zemininden hareketle iki devletlilik ilkesi üzerinden hareket edilecek.

Türk tarafının beklentisi, bundan sonra müzakerelerin “iki devletli” çözüm temelinde devam etmesi. Eğer Cenevre’de 27-29 Nisan’da yapılacak toplantıda ortak zemin bulunabilir, çözüm için Türk tarafının da destekleyeceği bir vizyon mutabakat sağlanabilirse, işte o zaman yeni parametrelerin belirleneceği bir başka toplantı gündeme gelebilir ve müzakereler de ancak ondan sonra başlayabilir. Ama şu aşamada bunu söylemek için erken.   

‘İki devletli çözüm’  ilk kez masaya geliyor

Yatırımcının iki hatası

Bu haftanın en çok konuşulan konusu, hiç kuşkusuz kripto para platformu Thodex’te yaşanan iki milyar dolarlık vurgun iddiası oldu. Platformun sahibinin yurtdışına kaçması, yakalanabilmesi için hakkında kırmızı bülten çıkarılması, Türkiye’deki mal varlığına el konulması, başlatılan soruşturma kapsamında izlediğimiz gelişmelerdi. Hatta bunu, yeni benzer operasyonlar izledi. Bunun yanı sıra kripto paralarının güvenliği konusunu da hafta boyu konuştuk. İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cumhur Coşkun Küçüközmen’e göre aslında bu kriz göz göre göre geldi.

Haberin Devamı

Reklam ve CV

Prof. Küçüközmen, Thodex ile ilgili yatırımcıların fazla önemsemediği ancak gelişmiş ülke bankacılık denetim otoritelerinin kamuoyuyla paylaştığı ve kırmızı bayrak (uyarı) kategorisinde yer alan iki noktaya vurgu yapıyor: İlk madde yatırım yapmayı düşündüğünüz şirketin ya da kurumun reklamlarına, ikincisi de şirketin üst düzey yöneticilerinin özgeçmişine (CV) bakmak.

Küçüközmen, “Şirketin size sunduğu ürün reklamının ana amaçtan sapıp sapmadığına, reklamda hangi unsurların öne çıktığına bakmak oldukça önemli” diyor. Şirketin adını arama motorlarında reklam kelimesiyle birlikte görseller bölümünde arattığınızda Prof. Küçüközmen’in ne demek istediğini anlayacaksınız. İkinci temel nokta şirket sahibi hakkında bilgi sahibi olmak, kişinin özgeçmişi ve deneyimlerine bakmak. Thodex firmasının kurucusu ve CEO’su olan Faruk Fatih Özer’in 2008’de başlayan ve pek de parlak olmayan bir kariyeri var. Bir medikal şirketi ve oyun sitesinin CEO’su olması dışında, finans alanında herhangi bir deneyimi ve geçmişi yok. Prof. Küçüközmen, yatırımcının sadece bu verilerden bile şüphelenmiş olması gerektiğinin altını çiziyor. Küçüközmen, bu süreçte denetim mekanizmalarının yeterince hızlı işlemediğine dikkat çekiyor ve ekliyor:

Haberin Devamı

“100 milyon dolar ve üzerindeki meblağlar siyasi paradır. Bu meblağın üzerinde (özellikle kısa zamanda ve hızla) oluşan varlıkların otoritelerce takip edilmesi gerekir. Zira bu para ile borsaya giriş çıkış yapabilir, farklı piyasalarda işleyişi ve dengeleri değiştirebilirsiniz. Özetle parayı kötüye kullanabilirsiniz.”

Ülkelerde kripto para kullanımı:

(Statista verileri-2020)
1- Nijerya: Yüzde 32
2- Vietnam: Yüzde 21
3- Filipinler: Yüzde 20
4- Türkiye: Yüzde 16
5- Peru: Yüzde 16

‘İki devletli çözüm’  ilk kez masaya geliyor

Açıklamaya 24 saat kala

Her yıl 24 Nisan’a doğru gidilirken, Türkiye’de aynı gerilim, aynı endişe öne çıkıyor. ABD Başkanı, 1915 olaylarının yıldönümü kabul edilen 24 Nisan’da “soykırım” ifadesini kullanacak mı, kullanmayacak mı? Her yıl 24 Nisan’ın arifesinde Ankara-Washington hattı bu gerginlikle çalkalanıyor. Bu yıl da öyle oldu.

Bu satırları yazdığım sırada ABD Başkanı Joe Biden henüz o açıklamasını yapmamıştı. Ancak Ankara’daki genel hava ve beklenti de geçmiş yıllardan farklı görünüyordu. Zira bu kez Başkan’ın “soykırım” ifadesini kullanacağına dair kuvvetli işaretler geliyordu. Malum açıklamanın yapılmasına 24 saat kala Ankara’da sorulan temel soru şuydu: Bugüne kadar devlet politikası olarak “soykırım” kelimesini kullanmayan ABD yönetimi, bu kez bu ifadeyi kullanırsa bunun sebebi ya da zemini nedir?

Bu konuda ABD Kongresi’ndeki hava, önemli faktörlerden biri. 2019 Ekim ayında ABD Kongresi’nin iki kanadında da yani hem Temsilciler Meclisi hem de Senato’da 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanınmasını öngören tasarılar kabul edilmişti. Yani Türkiye, Kongre cephesini kaybetmişti. Bugün ABD yönetiminde, 47 yıl Senato’da görev yapmış, Kongre ile en yakın ve en uzun süreli bağlantısı olan bir isim var. Dolayısıyla bunun Biden üzerinde bir baskı unsuru olduğu, Türkiye’deki genel kanıydı.

Davalara bakış

Ankara en kötü senaryoya karşı planlarını iki temelde yaptı. Birincisi “soykırım” ifadesinin “siyasi” etkisi, yani Türk-Amerikan ilişkilerine yansımasıydı.

Tablonun bu kısmı pek iç açıcı değil, zira iki ülke zaten uzun yıllardır YPG’ye verilen silah desteği, FETÖ lideri Gülen’in iade edilmemesi ve Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400’ler yüzünden büyük gerilim yaşıyor. Ankara’daki diplomatlar, kullanılacak ifadenin bu gerileme bir tuğla daha koymak anlamına geleceğini düşünüyor. Bu açıklamanın tek taraflı olacağı, Washington yönetiminin kendi argümanlarını ortaya koymasından başka bir anlam ifade etmeyeceği belirtiliyor.

Peki bu ifadenin kullanılmasını pratik sonucu ne olacak? Ankara’nın bu konudaki asıl kaygısının, Federal hükümetin politikası ve tutumunun ABD Mahkemeleri’nde 1915 olaylarına ilişkin davalara yansıyıp yansımayacağı veya nasıl yansıyacağı olduğunu belirtelim. Türkiye bu ihtimale karşı yasal süreçleri inceledi. ABD’deki “Yabancı Egemen Bağışıklığı Yasası” ve bu yasa kapsamında yerel ve temyiz mahkemelerinde alınan kararlar, yargı bağışıklığı davaları incelendi. Buna göre hem Holokost hem de 1915 çerçevesinde açılan davalarda ABD’de temyiz mahkemelerinin verdiği ve “Yabancı Egemen Bağışıklığı Yasası”na takılan ve mahkumiyete götürülmeyen davalardaki emsal kararlar değerlendirildi. Ayrıca zaman aşımı konusunda verilmiş kararlar da göz önüne alındığında, ABD mahkemelerinde alınan kararların yaralayıcı sonuçlar açmaması gerektiği değerlendiriliyor.  

‘İki devletli çözüm’  ilk kez masaya geliyor