Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BU sıralar Çeşme’yi çok konuşuyoruz. Gerçekten de temmuz, ağustos aylarında Çeşme çok hareketli ve eğlenceli... Peki ya diğer aylar?
Bu konuda herkesin bir fikri var. Dinliyorum, izliyorum.
Herkes bir şeyler yapma çabasında...
Ama önemli olan, büyük ve akılcı projelerde birleşmek; Çeşme’yi iyi tanıtmak ve turizm sezonunu mümkün olduğunca yaymak. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok aslında...
Yapılabilecekler belli, dünyada öne çıkmış tatil beldelerinin izledikleri yol haritaları biliniyor.
Doğal güzellikler elbette önemli ama inanın bu yetmiyor; farklı olduğunuzu ortaya koymanız gerekir.
Kültürünüzle, tarihinizle, sanatınızla... Eğlencenizle, yemeklerinizle... Sağlık, alternatif tıp gibi ayrıcalıklarınızla... Ve elbette festivallerinizle...
Çeşme Deniz Şenlikleri ve Uluslararası Şarkı Yarışması’nın büyük yükünü üstlenen kişilerden biri olan Ege TV ve Radyo Ege İcra Kurulu Başkanı Erol Yaraş‘ın sözlerini pazartesi günkü Milliyet Ege’de okumuşsunuzdur. Yaraş, çok şey söylüyor da; bence en önemlisi şu cümle...
“Biz diyoruz ki, herkes taşın altına elini soksun. Bu bizim değil, Çeşme’nin festivali...”
Doğru değil mi?
Toplum olarak alkışlamayı değil, eleştirmeyi seviyoruz. Katkı yapmayı değil, seyretmeyi tercih ediyoruz. Çeşme Festivali’nin bütçesi 1 milyon TL civarında... Bu bütçeyle bundan daha iyisi zaten yapılamaz. Türk Sineması’nın Oscar’ı olarak kabul edilen Antalya Uluslararası Film Festivali’nin son bütçesi 21 milyon TL’ydi.
Altın Portakal’a ilgi her geçen gün artıyor. Oscar’lı oyuncular Antalya’ya geliyor. Ve daha da önemlisi Antalya giderek sinema endüstrisinin en önemli merkezlerinden biri haline geliyor. Antalya’nın tanıtımı için değmez mi? Elbette değer...


Dünya yapıyor biz niye yapmayalım?
ÇEK Cumhuriyeti’nde Prag’ın hemen yanı başındaki Karlovy Vary Film Festivali’nde her yıl binler toplanır. Venedik Film Festivali’nde de öyle...
Venedik Karnavalı, Avrupa’nın en fantastik karnavalı olarak bilinir.
İspanya’nın Pamplona kentindeki temmuzun ilk haftasındaki boğaların koşusu gibi...
Dünyada birbirinden ilginç festivaller düzenleniyor.
Ama turizm böyle bir şey... İnsanlar çok uzaklardan kalkıp bu festivallere gidiyor, takip ediyor. Çeşme de, Bodrum da; diğer tatil beldelerimiz gibi bunu başarabilmeli. Hele hele Çeşme gibi 45 günlük turizm hareketiyle sıkışmış bir tatil beldesiyseniz.


Cannes 12 günde yıllık kazancının yüzde 15’ini elde ediyor
CANNES Film Festivali’nin çoğunlukla medyaya yansıyan yarışma ve seyirlik bölümünün dışında, bir de yapımcıları, dağıtımcıları, kısaca sinemadan para kazananları ilgilendiren yönü de vardır.
Dünya filmlerinin görücüye çıkması, ülkelerin hem sinemalarını hem kendilerini tanıtmalarının yanında, festival boyunca aslında hiç de büyük olmayan Cannes, olağanüstü günler yaşar.
Şehrin otellerindeki 10 bin yatak kapasitesi bir önceki festivalin bitiminde çoktan rezerve edilir. Oteller yıllık cirolarının yüzde 15’ini sadece bu 12 günlük dönemde elde ederler.
Şehrin festival boyunca üçe katlanan nüfusuna ev sahipliği yapmak üzere çevre şehir, kasaba ve köylerindeki otellere, hatta sezonluk kiralanan evlere akın edilir. Stüdyo dairelerin 15 günlük kira bedellerinin 3 bin Euro’ya, hatta kiralanan özel villaların 100 bin Euro’ya fırladığı konuşulur. Festivale damgasını vuran gece partilerinin yapıldığı diskoteklerde, plaj lokantalarında yer bulmanız neredeyse imkansızdır.
Festival boyunca limana lüks gemiler ve yatlar demir atar.
Festival binasının yakınındaki üç büyük otelin 12 gün boyunca müşterilerine 30 bin şişe şampanya dağıtması da sinema sayfalarına yansımayan ekonomik bir gerçektir.
Belki içinizden, “Orası Cannes...” diyebilirsiniz.
Bu anlattıklarım Çeşme’de neden olmasın?