
Ekim ayı meme kanseri farkındalık ayı. Ben de bir kadın olarak her ekim geldiğinde, pembe kurdelelerin ardında yalnızca bir sembol değil, milyonlarca kadının hikâyesini görüyorum. Korkuları, mücadeleyi ama en çok da umudu. Bu ay, sadece bir takvim sayfası değil, farkındalığın, erken tanının, dayanışmanın ve kadın olmanın gücünü yeniden hatırlama zamanı.

Aslında bu ay hepimize kendi bedenimizi dinlemeyi, onu ihmal etmeden korumayı ve sağlığımıza sahip çıkmayı hatırlatıyor. Günümüzde meme kanseri yalnızca genetik bir kader değil; yaşam tarzı, çevresel etkenler ve özellikle beslenme alışkanlıklarımızla yakından ilişkili. Her sekiz kadından biri ise ömrü boyunca bu riskin altında. Artık biliyoruz ki farkındalık sadece hastalıkla savaşmak değil, her gün attığımız küçük adımlarla bedenimize daha bilinçli davranmak demek. Beslenme de bu süreçte hem koruyucu hem destekleyici bir rol üstlenebilir. Dikkat edilmesi gereken beş adımı bu ay yeniden hatırlayalım istedim.
1- Bitki bazlı beslenme
Sebze, meyve, tam tahıllar, baklagiller gibi bitkisel kaynaklar lif, antioksidanlar, fitokimyasallar ve polifenoller açısından zengindir. Bu bileşenler oksidatif stresi azaltabilir, hücre DNA’sını koruyabilir ve inflamasyonu baskılayabilir. British Medical Journal’da yayımlanan çalışma bitkisel ağırlıklı beslenmenin meme kanseri riskini anlamlı düzeyde azalttığını ortaya koymuş. Özellikle yüksek lifli diyetlerin kanser hücrelerinin çoğalma riskini azalttığı sonuçlar arasında.
European Journal of Epidemiology dergisinde yapılan bir diğer araştırmada ise yedi Avrupa ülkesinden 258 bin 343 kadın değerlendirilmiş ve daha yüksek meyve, sebze, kuruyemiş, baklagiller, tam tahıllar, bitkisel yağlar ile kahve/çay alımıyla karakterize sağlıklı bitki bazlı diyetlerin meme kanseri riskinde yüzde 11’lik bir azalma ile ilişkili olduğu bulunmuş. Yani meme kanserinde de koruyucu beslenme kalkanları arasında Akdeniz tipi, bitki bazlı diyetler var.
2- Sağlıklı yağlar ve omega-3
Balık, ceviz, keten tohumu gibi besinler omega-3 yağ asitleri içerir. Bu yağ asitlerinin anti-inflamatuar etkileriyle meme dokusundaki zararlı süreçlere karşı koruyucu rol oynayabileceği düşünülüyor. Araştırmalar, düzenli omega-3 tüketiminin meme dokusundaki hücresel stres yanıtlarını hafifletebileceğini gösteriyor. Haftada iki kez yağlı balık tüketmek ya da bitkisel omega-3 kaynaklarını diyetinize dahil etmek önemli bir destek sağlar.
3- İşlenmiş gıdaları sınırlama
Modern yaşamın hızlı temposu, çoğu zaman bizi hazır ve paketli gıdalara yöneltiyor. Ancak bu ürünlerin çoğu, trans yağlar, rafine şekerler ve katkı maddeleriyle dolu. Raf ömrü uzun gıdalar yerine taze, sade ve olabildiğince doğal besinleri tercih etmek, hem genel sağlık hem de meme sağlığı için sessiz ama güçlü bir önlem. Pişirme yöntemlerine de dikkat. Kızartma yöntemleriyle yüksek ısıda pişirilen yiyecekler kanser gelişimine zemin hazırlayabiliyor.
4- Vücut ağırlığını kontrol altında tutma
Sağlıklı kiloda kalmak, sandığımızdan çok daha fazlasını ifade ediyor. Özellikle menopoz sonrası dönemde fazla yağ dokusu vücutta östrojen üretimini artırarak meme dokusundaki hücresel büyümeyi tetikleyebiliyor. Araştırmalar, ideal vücut ağırlığını koruyan kadınlarda meme kanseri riskinin belirgin şekilde düşük olduğunu gösteriyor.
5- Melatoninin bilinmeyen etkisi
Melatonin hücre yenilenmesinden hormon dengesine, bağışıklık sisteminden antioksidan savunmaya kadar pek çok biyolojik süreci yönetir. Yapılan çalışmalar, gece vardiyasında çalışan kadınlarda melatonin üretiminin azaldığını, bu durumun da östrojen dengesini bozarak meme kanseri riskini artırabileceğini ortaya koymuştur. Bu yüzden uyku hijyeni yalnızca dinlenmek için değil, hormonal ve hücresel dengeyi korumak için de kıymetli.