Rahşan Ecevit, Bülent Ecevit demektir.
Rahşan Ecevit ne söylerse Bülent Ecevit söylemiş sayılır.
Bu nedenle de; Rahşan Hanım şunu söyledi, bunu söyledi demek, ne Nazmiye Demirel'in, ne Berna Yılmaz'ın söylediklerine benzer, ne de Olcay Baykal'ınkine...
Hele bu sözler Bülent Ecevit'in günlerdir ortaklık kurmakta tereddüt gösterdiği MHP ile ilgiliyse...
* * *
PEKİ öyleyse Ecevitler durdu durdu da, kendilerinin de, kamuoyunun bir bölümünün de DSP'nin muhtemel ortağı olarak gördüğü MHP için neden böyle ağır bir çıkış yaptı?
Belediye başkanlarının çoğu değişti.
Ama hızla, hevesle işe girişen varsa bizim haberimiz yok.
Oysa yabancılar, İstanbul'u "süper kent" olmaya aday ilan etmişler.
Haber şöyle:
"World Future Society adlı, merkezi Washington'da bulunan Dünya Geleceği Araştırma Merkezi'nin ekonomi ve teknoloji uzmanlarından McKinley Conway, İstanbul'un, 'süper kent' olmaya aday olduğunu açıkladı."
Biz bu tabii süper kente, İstanbul'a, onun güzelliklerine ne katkıda bulunuyoruz?
Türkiye Avrupa Birliği'ni unuttu.
Unutmasaydı, Avrupa'ya topyekün ve sürekli baskı politikası uygulaması gerekmez miydi?
Her fırsatı kullanmak ve her mekanda ortaklık isteğimizi vurgulamak.
İmkan varsa, gerekiyorsa, sonuç verecekse Avrupa'ya bu amaçla şantaj bile yapmak.
Ama tüm bunları bir yana bırakın biz neredeyse Avrupa Birliği'ni istemezmiş gibi bir havadayız.
Çünkü yine kendi içimize kapandık.
CHP'de sona yaklaşılıyor.
Bu mutlu son mu, kötü son mu; 22 Mayıs Cumartesi akşamı herhalde üç aşağı, beş yukarı belli olacak.
CHP için mutlu son ne olabilir, kötü son nedir?
Önceki akşam, yani kurultaya on gün kala TV'de kendilerine "yeni genel başkan adayları" denilen beş CHP'li tartıştı.
Fikri Sağlar, Hasan Fehmi Güneş, Ercan Karakaş, Celal Doğan ve Tarhan Erdem.
Tartışmada Tarhan Erdem konuşana kadar geçen süreyi izleyenler belki de şunu söyleyebilirlerdi:
Cumhurbaşkanı Demirel'in son sözü: "Devlette, devletin üniversitesinde türban olmaz."
ANAP Genel Başkanı Yılmaz'ın son sözü: "Halide Edip çıkardı, Merve de çıkartacak."Dün sabah Meclis toplanmadan okuyucuya ulaşan iki gazetede manşetti bu sözler.Dün son bir cümle de hükümeti kurmakla görevli DSP lideri Ecevit'ten geldi: "ABD vatandaşı olan Merve artık türbanını çıkartsa da milletvekili olamaz, Meclis'e giremez."Bu sözler on gün süren Merve gerginleğine konulan son üç nokta gibiydi.Ama onlardan önce FP'de Genel Başkan Kutan da olaya ilk noktayı koymuştu: "Meclis toplantısına Merve Kavakçı gelmesin."Ve dünkü toplantıda Merve yoktu.Bu onun gündemden düştüğünü göstermez. Ama hiç olmazsa uzlaşma için zaman kazanıldığını gösterir.O uzlaşma ise Meclis teamüllerine uymaktan, yasaları ve yargı kararlarını uygulamaktan geçiyor.MHP Antalya milletvekili Nesrin Ünal 2 Mayıs'taki Genel Kurul'da başını açan türbanlı milletvekili idi.Nesrin Ünal dün MHP Grup toplantısına da türbanını çıkartıp başörtüsü ile geldi.İş işten geçmediyse, bu
Günlük sorunlar içinde dalgalanıp duran siyasi partilerimiz, ideolojik yapılarını kuran, geliştiren birimlerden, ihtisas heyetlerinden, insanlardan yoksunlar ve üstelik bunun farkında da değiller. Bu nedenle yeni düşünceler üretemiyorlar.
Belki de onun için halkın güvenini kaybediyorlar.
Çünkü söylemlerini dayandırdıkları bir ölçüye, mihenk taşına; yani bir düşünceler bütününe, ideolojiye sahip değiller.
Bugün öyle, yarın böyle...
Bunun adına da politika diyorlar.
O zaman da vatandaş politikacılara, adeta sözüne güvenilmez kişiler olarak bakıyor.
Türkiye'de her şeyden önce toplumsal uzlaşma ihtiyacı var.
Bu, tabii, demokratik laik Cumhuriyet'in Atatürkçü ilkelerinden ödün vermeden olacak.
Çağdaş olmak bunu gerektiriyor.
İran'da Merve için yapılan gösterideki kadınları gördük. O bizim "referandum" meraklılarına sormak gerekir; Türk kadını o kıyafete bürünmek ister mi?
* * *
YARIN Meclis açılıyor.
"Meclis'te türban" tartışmasının zararına bakın.
Türkiye'nin yönetim çarkı 2 Mayıs'tan beri durdu.
Allah'tan iş dünyası; işvereniyle, işçisiyle çalışıyor da Türkiye gemisi yol alıyor.
Ülkemizin zaafı istikrarsızlık.
Her yıla bir başka hükümet düşerse istikrar nasıl sağlanır?
Üstelik bu hükümetler de o bir yıl içinde tartışma, kavga ve karşılıklı ithamlarla vakit harcayan hükümetlerse...