Doğan Heper
TÜRKİYE'nin ne yapıp edip istikrarı yakalaması gerek.
İstikrarsızlıktan yakınan ekseriyet, sorumluluğu siyasi parti liderlerinde buluyor.
Yıllardır bu böyle.
"Şu 3 - 5 lider Türkiye'yi huzura kavuşturamadı, hep birbirlerini yiyerek, didişerek Türkiye'ye zaman kaybettiriyorlar, kan kaybettiriyorlar" diye liderler eleştirildiler, eleştiriliyorlar.
Şu yeni hükümet bir dönüm noktası olabilir mi?
Demokrat Türkiye Partisi, DYP ve ANAP uzlaşıp, anlaşıp bütünleşse ve güçlü bir merkez sağ oluşsa.
Temennisi bile zor ama, sağın bütünleştiğini gören Baykal ile Ecevit de uzlaşsa, kuvvetli bir merkez sol oluşumun temelini atsa.
Bugünkü haliyle kalacaksa bir de marjinal RP olsa.
BBP'yi saymıyorum, o zaten harakiri yaptı.
* * *
BBP deyince şu son 55. hükümetin kuruluşuyla geldiğimiz noktada kimlerin kaybettiği de akla geliyor.
Çiller kaybetti, Erbakan kaybetti, Aydın Menderes kaybetti, Yazıcıoğlu kaybetti, Hasan Celal Güzel kaybetti. Bunlar ilk akla gelenler... Siz çoğaltın.
Aydın Menderes önceki akşam Kanal 7'de yine uzun uzadıya tekrarlarda bulundu...
O konuştukça insanın aklına ister istemez RP'li Hasan Hüseyin Ceylan'ın onun için söyledikleri geliyor...
* * *
SEZAR'ın hakkını Sezar'a vermek gerek.
Erbakan iktidarı, başbakanlığı kaybetmede Çiller'in kurbanı olduğu halde hiç de dikkati çekecek kadar sinirlenmedi. Çiller'e kızsa bile bunu belli etmedi.
Başbakanlığı doğru dürüst, bir beyefendi politikacıya yakışır şekilde gülümseyerek Yılmaz'a devretti.
Siyasi olgunluğun ne demek olduğunu gösterdi.
Bu sözler fuzuli olabilirdi, ama Çiller'le mukayese ortamı doğunca Erbakan'ın davranışı önemli oluyor.
Ve bu davranış farkı Çiller'in iktidarda aldığı zayıf notu muhalefette de muhafaza edeceğini gösteriyor.
* * *
ŞİMDİ Türkiye'nin genç, dinamik, kültürlü, Türkiye'nin iç ve dış sorunlarına vakıf bir Dışişleri Bakanı var.
İsmail Cem.
Cem'in işi zor. Çünkü görevi devraldığı Tansu Çiller iyi bir Dışişleri Bakanı olmadı. Kendini iç politikaya verdi. Ama onu da başaramadı.
Avrupa Birliği konusunda iddialıydı ama Türk kamuoyuna genelde yanlış, daha doğrusu hayali bilgiler sundu.
O,
"oldu olacak" dedikçe Türkiye'nin AB ortaklığı meçhule doğru mesafe aldı.
Geçen gün Çiller Dışişleri Bakanı olarak iç politikadan zaman bulup son dış görevine gitti. Hollanda'daki AB toplantısına.
Ve dönüşte toplantıyı öyle anlattı ki, Türkiye adeta AB'ye hemen kabul edilecek ülkeler arasına alınmış gibi.
Türkiye'de ona nedense ezbere destek olanlar da var.
Tesadüfen dinlediğimiz DYP'li işadamı, milletvekili, Dışişleri Komisyonu Başkanı Sedat Aloğlu da, Çiller'in katıldığı bu toplantının Türkiye için başarılı olduğu kanısındaydı.
Başarıyı anlama konusundaki ehliyetini de
"Ben bu işi yıllardır takip eden bir insanım", diye izah ediyordu.
Alman Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel toplantıdan kısa bir süre sonra eğer bu konuda açıklama yapmasaydı Türkiye, AB'deki pozisyonunun Çiller'in anlattığı gibi parlak olduğunu zannedecekti.
Ama bakın Kinkel, Çiller'in burada anlattıklarına sanki cevap verirmiş gibi konuştu:
"Türkiye'nin AB'ye kabul edilmesi mümkün değildir."
AB'ye üyelik milyonlarca Türk'ün amacı, hedefi, vazgeçilmez tutkusu; ama buraya girmek gerçekçi insanların, politikacıların çabasıyla mümkün olacak.
İki gün sonra doğru olmadığı ortaya çok net olarak çıkacak hayali tablolar çizerek amaca varabilir mi, Türkiye'ye hizmet edilebilir mi?
Edilemeyeceği anlaşıldı.
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr