ERBAKAN'a bakarsanız Türkiye'de her şey iyiye gidiyor.
Türkiye'ye bakarsanız pek de öyle değil.
Başbakan'ın iyimserliği nereden geliyor, anlamak güç.
Güç, çünkü iyimserliğinin dayandığı noktalar meçhul. Söylediklerinin çoğu, somut değil, soyut.
Somut olan, hayat pahalılığı.
Somut olan, 5 milyon liralık banknotla enflasyonun ne hallere geldiğinin ispatlanışı.
Somut olan, 5 ayda petrol ürünlerine, tüpgaza 5 kez zam yapıldığı, sigaranın her ay zam gördüğü. Kalabalık ailelerin ekmek bile almakta zorlandığı.
Somut olan, faizlerin düşmediği. Dövizin yükseldiği...
Somut olan, Hazine'nin borçlanma ihtiyacının sürdüğü.
Somut olan, denk bütçenin bir aldatmaca olduğu.
Somut olan, yeni maaş zammı müjdeleri ile bütçenin daha da zorlanacağı.
Çalışanlar arasında eşitsizlikler yaratıldığı ve bunun milyonlarca memur, işçi ve emekli ile aileleri arasında huzursuzluklara neden olduğu.
Önceki gün Ankara'da yapılan "çalışanlar gösterisi" boşuna mı son yılların en kalabalık gösterisi oldu?
* * *
ERBAKAN, Güneri Cıvaoğlu ile TV ekranında söyleşirken bize bunları düşünme fırsatı verdi.
Onun; "Türkiye'de rejim sorunu olmadığını, istikrarlı bir hükümetin görevde olduğunu" üstüne basa basa anlatmasını da ilginç bulmamak imkansız.
Hangi istikrarlı hükümet?
DYP Genel Başkanı'nın adeta RP'ye teslim oluşunun sağladığı görüntüdeki istikrar mı bu?
Tatbikattaki iki hükümet görüntüsünün verdiği rahatlık mı?
Bakın Erbakan D - 8'lerle toplantı yaparken DYP Genel Başkan Yardımcısı Gölhan, aynı dakikalarda ne demeç veriyordu: "Türkiye kendine geri kalmış ülkeler arasında yer ayıramaz. Türkiye Avrupa Birliği'nden vazgeçemez. Biz Batı ile bütünleşeceğiz. Bunu kimse engelleyemez..."
* * *
"VATANDAŞA her hafta bir müjde veriyoruz.
İstikrarı sağladık.
Ülkede değişimi başlattık.
Türkiye kendi dengesini kurmaya başladı. Artık büyük adım atıyor.
Borç alma yerine dışarıya borç ödüyoruz.
Kara delikler kapandı.
Demokrasinin zaferi olan toplumsal uzlaşma Türkiye'de başladı.
Rant ekonomisinden reel ekonomiye geçerek adil düzeni getirdik. Sömürü ekonomisi bitti.
Laiklik inançlara saygıdır. Devlet, millet bugün bu nedenle kaynaşıyor.
Gerçek demokrasi, gerçek laiklik yerine oturduğu için bugün Türkiye'de rejim sancısı bitti, sistem oturdu.
Türkiye bütün dünyayı etkilemeye başladı. Jacques Chirac, Kohl, Major, `D - 8'i izliyoruz, biz de bu ilkeleri uygulayacağız', diyorlar."
Bunları söyleyen Başbakan olunca, insan bu pembe tabloya inanmak istiyor. Ama önce Erbakan kendisi samimi olarak inanıyor mu?
* * *
ERBAKAN; "Muhalefette ve iktidarda oluşuna göre durumunda, söylediklerinde ve tutumunda hiçbir fark olmadığını" da öyle izah ediyor ki... Aynen çizdiği güllük gülistanlık Türkiye tablosu kadar insanı hayrette bırakıyor.
Hoca konuşursa başına iş açacak konulara girmemekte de maharetli, en önemli konuda, Susurluk'ta hep topu taca atıyor.
Bu arada ilginç bir şey öğreniyoruz:
"Önümüzdeki dönem için RP ile DYP arasında Erbakan'ın Cumhurbaşkanlığı, Çiller'in Başbakanlığı konusunda bir anlaşma yok."
Bu bir fedakarlık sayılabilir!..