Doğan Heper
ÜÇ gün süren Genelkurmay brifingleri dün bitti.
Brifingler açık seçik gösterdi ki Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesine dayanarak Cumhuriyet'i iç ve dış tehlikelere karşı koruma ve kollama kararlılığındadır.
Gerekirse silah da kullanılacak.
Bugünkü iç tehlike, irticadır.
İrtica PKK ile işbirliği halindedir.
İrtica dış ülkelerden destek almaktadır.
Ve irtica kendisine engel olan en büyük gücü, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni de hedef göstermektedir.
Nihai amaç; Türkiye Cumhuriyeti'nin niteliklerini değiştirmek,
"siyasi İslam"ı gerçekleştirmektir.
Refahyol yasal gerekleri yerine getirip irticaı önlemek yerine irticaı desteklemektedir.
163. maddenin yokluğu irticai çevrelere serbest propaganda imkanını sağlamıştır.
İrtica kadrolaşmakta. Orduya, bürokrasiye, polise yerleşmek istemektedir.
İslami devlet amacına hizmet edecek sermaye desteklenmekte teşvik edilmektedir.
Milli Güvenlik Kurulu kararları savsaklanmaktadır.
Başbakan'ın tarikat liderlerine yemeği. Sincan olayları ve bu olayların baş sorumlusunu Adalet Bakanı'nın ziyareti. Şevki Yılmaz ve Hasan Hüseyin Ceylan'ın davranışları siyasi İslama desteğin işaretleridir.
Bu durumda tarafsız kalmamak ana görevdir.
Ne pahasına olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri değiştirtilemeyecektir.
* * *
BRİFİNGLERDEKİ bu tespitler gösteriyor ki;
Sorumlu görülen Refahyol hükümetidir.
Bir ülkede Silahlı Kuvvetler'in ülkenin geleceğinin tehlikede oluşundan iktidardaki hükümeti sorumlu tutmasına herhalde şimdiye kadar rastlanmamıştır.
Bu düşüncelere kamuoyunun büyük kısmı da katılmaktadır.
Brifinglerdeki hava da bunun tanığıdır.
* * *
ŞİMDİ ne olabilir?
Askerler siyaset yapmadıklarını, Anayasal ve yasal görevlerini yerine getirdiklerini belirttiklerine göre itham edilen hükümetin yapacağı tek şey kalmaktadır. İstifa.
İstifa ülke için en yararlı ve en gerçekçi yol olarak görülmektedir.
Silahlı Kuvvetler tarafından bu derece ve bu şekilde itham edilmenin bir adım ilerisi darbedir.
Türkiye'de hiç kimse darbeyi temenni etmediğine göre çıkış yolu, tıkanıklığı aşmanın yolu Refahyol hükümetinin gitmesi, yenisinin kurulmasıdır.
Bu tartışılmayacak kadar acil bir sorundur.
Brifingleri izlemeyenler belki bu kanıyı abartılı bulabilirler, ama istifayı olmazsa olmaz bir gerek olarak görmenin hiç de abartılı bir yanı yoktur.
* * *
DURUM, benzetme yanlış sayılmazsa;
"ya Refahyol, ya Silahlı Kuvvetler", daha doğrusu onların savunduğu dünya görüşü tercihine gelip dayandı.
Öyleyse karar Çiller'in.
O Silahlı Kuvvetler'in ısrarını kendi başbakanlığı için kullanmaya kalkarsa belki başbakan olur ama bu yanlış olur.
Dün 3.5 saat süren Erbakan - Çiller - Yazıcıoğlu pazarlığı bu konuda sonuç vermemiştir.
Refahyol dışında yeni hükümet sonucunu doğurmayacak pazarlıklar, formüller kaosa çözüm olamayacaktır. Kargaşayı ağırlaştıracaktır.
Refahyol'un çekilmesi yönünde atılacak adımlar hedefe varırsa, Türkiye şimdilik de olsa kaostan çıkmış, nefes alacak bir süre kazanmış olacaktır.
Bu açıdan bakınca Çiller'in hala başbakanlık peşinde koşması abesle iştigaldir.
Çünkü Refahyol kaldıkça durum değişmeyecektir.
Öyleyse yapılacak olan ayın 18'ini beklemeden, yeni bir hükümetin oluşması için ilk adımı atmaktır.
Bu adımda Çiller öncülüğü alırsa geçmişteki hatalarını unutturma imkanına da kavuşmuş olacaktır.
Önemli olan DYP - ANAP - DSP ve CHP'nin uzlaşıp beklenen yasaları çıkartacak, Türkiye'de hayatı normalleştirecek, tansiyonu düşürecek bir hükümeti kurma başarısını bir an önce göstermeleridir.
Bunun için yarın geçtir.
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr