Dr. Sevgi Ekiyor

Bağışıklık sistemimiz bizi hastalıklardan koruyan ve hasta olduğumuzda onlarla savaşan bir defans mekanizmasıdır. Bağışıklık sistemimizi pandemi süreci boyunca güçlü tutmak bizi koronavirüsten de koruyacaktır. 

Glutatyon tedavisi en önemli antioksidanlardan bir tanesidir. Dolayısıyla C vitamini ile beraber vücuda karışarak bir sürü mekanizmayı devreye sokar. Bizi alerjilerden koruyan, diri ve canlı tutan bir supplementer olan glutatyon; bir ilaç değildir. Glutatyon tedavisi bir destek tedavisidir. 

Yılda 6’dan fazla enfeksiyon geçiren, alerjileri olan ve tiroid, şeker gibi hastalıkları bulunan kişiler glutatyon tedavisinden mutlaka yararlanmalıdır. Glutatyon tedavisi bağışıklık kuvvetlendirme, alerjileri geçirme, enfeksiyonlardan koruma ve şeker regülasyonu sağlama gibi birçok fayda sağlar. Bunun dışında daha güçlü ve daha sağlıklı olmak isteyen herkes glutatyon tedavisinden haftada 1 kez, 4 doz olacak şekilde yararlanabilir. 

Glutatyon tedavisi akne, leke, vücutta karıncalanma ya da döküntü gibi problemler yaşayan kişilerde de etkilidir. Bu neden

Kök hücre tedavisi kendi dokularımızdan üretilen kendi kök hücrelerimizin çeşitli pasajlarla çoğaltılması ile hazırlanan flakonların problemli olan bölgeye mezoterapi yöntemi ile uygulanmasıdır. 

Vücudumuzda kök hücrenin en çok bulunduğu doku kemik iliğidir. Bunu yağ dokusu takip eder. Kemik iliği biyopsileri daha komplike ve riskli işlemler olduğu için genelde kök hücre üretimi için yağ aspirasyonları tercih edilir. Bunların yanı sıra kulak arkasından lokal anestezi ile alınan küçük deri biyopsilerinde de yine laboratuvar ortamında fibroblast üretimi yapılabilir. Bu yöntemde aynı zamanda yine bir kök hücre tedavi yöntemidir. 

Hangi bölgelere uygulanabilir?

Özellikle yüz bölgesi başta olmak üzere boyun, eller, gerdan gibi cilt gençleştirme amaçlanan birçok bölgeye uygulanabilir, iz tedavilerinde kullanılır. Bunların yanı sıra kök hücre tedavisinin uygulanması ile cilt onarılmaktadır ve yenilenmektedir. Kök hücreli yağ enjeksiyonu hasarlı doku üzerine

Benler ya da bir diğer adıyla nevüsler vücudun deri içeren herhangi bir bölgesinden kaynaklanan deriden kabarık veya deri seviyesinde olan iyi huylu oluşumlar olup büyüklüğüne, rengine, vücuttan kabarıklığına, histopatolojik tipine, köken aldığı hücrelere, davranış şekline göre polip, papül, makul gibi çeşitlilik gösterebilirler. 

Bazı benler hayat boyu iyi huylu olurlarken, bazıları yaşamın bir döneminde olumsuz bir hale gelme ve maligniteye dönme potansiyeli taşımaktadırlar. Bu nedenden dolayı bu oluşumların belirli periyotlarla kontrol ve takip edilmesi, uzman hekimce gerekli görüldüğü durumlarda ise cerrahi yollarla bulunduğu yerden çıkartılması gerekmektedir. 

Renginde koyulaşma gösteren, rengi koyu siyah mora dönen, boyutlarında artış olan, kenarları düzensizleşen, üzerinde yara açılan ve kanama yapan benler mutlaka bir plastik cerrah tarafından değerlendirilmelidir. 

Vücuttaki bu oluşumlar cerrahi yöntemlerle alınabileceği gibi lazer kullanılarak da tedavi edilebilmektedir. Ancak lazer yöntemi ile

Ozon tedavisinin bilinmesi gereken en önemli özelliği 'alternatif tıp' olarak değil, tedavi etkilerinin bilimsel olarak kanıtlanmış etkisi yüksek bir tedavi yöntemi olduğunun bilinmesidir. Almanlar tarafından “kan yıkama” olarak adlandırılan ozon tedavisi, pek çok hastalıkta kullanılmıştır ve kullanılmaya devam etmektedir. Ozon terapisinin en önemli özelliği, hastaya ve hastalığa özgü olarak pek çok farklı yollarla verilebilmesidir.

Cilt yaşlanmasından doğan istek ile cilt gençleştirme işlemi için pek çok şey duyuyoruz ve uyguluyoruz. Yapılması gereken pek çok işlem var. Bunlardan biri de ozon terapi yöntemi. Ozon sayesinde oksijenin dokular tarafından daha iyi kullanımı sağlanır. Bağışıklık sistemi harekete geçirilerek cildinizdeki farklılığı görebilirsiniz.

Ozon tedavisi sonucunda yenilenmiş, daha sıkı ve pürüzsüz bir cilde sahip olursunuz. Ozon tedavisi ile deri kan dolaşımını artırarak bu işlemlerin gerçekleşmesinde önemli rol oynar. Ozon tedavisi ile artık daha temiz, yenilenmiş, yumuşak ve daha gençleşmiş bir cilde

Sıcaklık, soğuk havalar, güneş görme oranı ve kuru havalar dönemsel olarak saç dökülmelerini etkileyebilir. Dolayısıyla kış aylarında maruz kalınan kuru ve soğuk havalar sebebiyle saç dökülmelerinde bir artış gözlemlenebiliyor. Su kaynağındaki değişiklikler suyun içeriğindeki mineral miktarını etkilediği için aslında seyahat ettiğimizde bile dönemsel saç dökülmeleri yaşayabiliyoruz. Çok fazla fön çekilmesi, sprey kullanılması ya da saçlara uygulanan dip boyaları da saç dökülmesini etkileyen dış faktörler arasında yer alıyor. Ancak bu dış faktörler dışında dökülme görülen, günde 100 adetten fazla saç kaybı yaşayıp patolojik bir tanı alan kişilerde sağlık sorunları gözlemleniyor.

Bu hastalıklara dikkat!

Tiroit, demir eksikliği, B12 anemisi gibi hastalıklar saç dökülmesine sebep olabilir. Bu nedenle vitamin ve mineraller saç açısından oldukça önem taşır. Bunun dışında sebebi bilinmeyen ya da genetik faktör taşıyan saç dökülmeleri de

Saç dolgusu tedavisi, saç dökülmesine karşı uzun araştırmalar sonucu geliştirilen ve 7 biyomimetik peptit, hyaluronik asit ve vitaminlerden oluşan yeni bir enjeksiyon tedavisidir. Saç dolgusu, saç derisine saç köklerine nüfuz eden, saçların yeniden çıkmasını ve uzamasını sağlayan ve saç köklerinin aktivitesini artıran çeşitli aktif maddelerden oluşur. Bu özel bir formül, saç köklerine direkt uygulandığı için oldukça etkilidir.

Bu benzersiz formül içerisindeki enzim, mineral, vitamin ve kan dolaşımını teşvik eden ve saç köklerini gençleştiren aktif maddelerin ortak görevi saç dökülmesini durdurmaktır. Özellikle hyaluronik asit saç köklerini nemlendirir ve fibroblastları uyarır. Biyomimetik peptitler yeni kolajen üretimini uyarırken; saçları stres, zararlı güneş ışınları gibi saç folikülü hücrelerinin apoptozisine neden olan dış etkenlere karşı korur. Özellikle saçları boyalı, boyadan hasar görmüş kadın hastalarda bu uygulamayı

* Yaz mevsimine girdik diyebiliriz. Güneşle beraber yüz ve cilt lekeleri de yeniden birçok insanın sorunu haline gelmeye başladı. Cilt lekelerinin tek sebebi güneş midir, nelere dikkat etmek gerekir?
Cilt lekelerinin tek sebebi olmasa da en büyük sebebi güneştir diyebiliriz. Sezondan bağımsız, her gün mutlaka koruyuculuğu yüksek bir güneş kremiyle cildimizi korumamız gerekiyor. Güneşe maruz kalan ciltler daha çabuk lekeleniyor ve daha çabuk yaşlanıyor. Bunun yanı sıra pigmentasyon yani lekelenme problemleri hormonlar, hamilelik, gebelik geçmişi, spiral kullanımı, ailevi genetik yapısı, bazı vitamin değerleri, kazalar, solaryum, yanlış tedaviler ya da cilt sorunlarına bağlı olarak da ortaya çıkabiliyor. Ancak uygun tedavi yöntemleri ve lekelenme oluşmadan alınacak önlemler bu sorunu en aza indirebiliyor.  

* Leke tedavisini nasıl yapıyorsunuz?
Cilt lekelerini tedavi etmek için cilt yapısı tanımak, derinlemesine ele almak ve sorunun nedenini iyice anlamak gerekiyor. Bunun sonuçlarını da cilt yapısına odaklanarak yapılan tedavilerin başarı oranlarından görebiliyoruz.

Günümüzde selülit tedavisinde kullanılan pek çok yöntem bulunmaktadır. Bunların çoğu cilt tonunu iyileştirmek, fazla yağı azaltmak ve / veya mikro dolaşımı iyileştirmek için başarılıdır, ancak tekrarlayan subkütanöz fibrozisin neden olduğu ‘’çukurlar/gamzeler’’ üzerinde etkili değildir.

Spherofill uzun vadeli selülit tedavisi sağlamasının yanında en acısız yöntemlerden biri olma özelliğine sahiptir. Tek seansta gerçekleşen bu tedavi selülitin yaygınlığına bağlı olarak yaklaşık bir saatten daha az bir sürede tamamlanabilir. Spherofill tedavisi selülit görünümünü azaltmak için kullanılan ve ameliyat gerektirmeyen bir prosedürdür. Minimal invaziv bir işlemdir ve genel anestezi gerektirmez. Spherofill teknolojisi, cildinizin hemen altındaki bağ bantlarını tedavi etmek için bir iğne boyutunda Radyo Frekans desteği olan bir yöntem kullanmaktadır.

Etkinliği oldukça yüksek olan bu yöntemde tüm bunlara ek olarak işlem biterken cilt altına bırakılan proteolitik solüsyonun