ERGEN VE CİNSELLİK-II

29 Ağustos 2013

Ergenlikte anneden gelen cinsellikle ilgili tavsiyeler, gençleri etkiliyor

2002 yılında Minnesota Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, annelerin çocuklarının hayatlarına müdahil oldukları ve onlarla cinsellikle ilgili değerleri paylaştıklarında 13-19 yaşlarındaki gençlerin cinsel deneyim yaşamaya olan ilgisinin azaldığı görüldü.
Bu çalışmaya göre;
1- Ergenler, annelerinin onların kesinlikle seks yapmalarını istemediklerini bilirlerse çoğunlukla yapmıyor.
2- Anneyle çocuk arasındaki bağın kuvvetliliği, tek başına sözden çok daha etkili.
3- Anneler çocuklarına korunmayla ilgili öğütler verirlerse ergenler bunu annenin seksi onaylamaması olarak görmüyor.
4- “Bizim ilişkimiz gayet iyi” diyen annelerin, 14-15 yaşındaki çocuklarına bakıldığında bunların cinsel deneyim yaşadıkları ama annelerinin bundan haberinin olmadığı görüldü.

Yazının Devamı

ERGENLİKTE CİNSELLİK

26 Ağustos 2013

Anneler, babalar çocuklarınız erken yaşta cinsel deneyim yaşıyor olabilir

2011 yılında Amerika’da, liseli gençlerle ilgili bir araştırma yapıldı. Gençlerin yüzde 33.7’si bundan önceki üç ay içinde cinsel birleşmede bulunduklarını söyledi. Bu grubun yüzde 39.8’i, son sekslerinde prezervatif, yüzde 76.7’si doğum kontrol hapı kullandığını belirtti. Yüzde 15.3’ü dört ve dörtten fazla kişiyle seks yaptığını anlattı. Yüzde 47.4’üyse cinsel birleş mede bulunmadıklarını açıkladı.
2009 yılı Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) verilerine göre, 40 eyalette 13-15 ve 24 yaş grubu arasında cinsellikle bulaşan hastalıklara yakalanların sayısı, 4.5 milyon kişi. AIDS’e yakalanaların sayısıysa 8 bin 300. 15-19 yaşlarındaki genç kızların 400 bini de çocuk dünyaya getirdi.

Cinsellik yaşı neden düştü?
Amerika’da, ergenlerin neden bu kadar erken yaşta cinselliği yaşamak istediklerine dair birtakım araştırmalar yapıldı. Buna göre sebepler;
1- Çevresel faktörler,

Yazının Devamı

ORGAZM BEYİNDE Mİ?

22 Ağustos 2013

Her 4 kadından biri orgazm zorluğu çekiyor. Kadınların yüzde 5 ila 10’u hiçbir zaman orgazm olamıyor. Kadının orgazm olması oldukça önemli ve erkeklere hiçbir zararı yok

ABD’de Rutgers Üniversitesi’nde Psikolog Prof. Komisaruk ve arkadaşları, kadınların beyinlerinin orgazm öncesinde, sırasında ve sonrasındaki beyin hareketliliğini gösteren ilk animasyon filmini yaptılar. Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme makinesinin içine bir kadının uzanmasını istediler. Yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi, mastürbasyonla uyarım esnasında gönüllünün beyin aktivitesindeki artış ve değişimler kaydedildi. İlk aktivite, genital bölgeye dokunulmasıyla algı korteksinde oldu. Ardından duygular ve uzun süreli hafızayı içeren beyin yapılarının toplandığı yer olan “limbik” sistemde hareketlilik tespit edildi. Orgazma yaklaşıldıkça hareketlilik, beyincik ve ön korteks kısımlarına geçiş yaptı. Bunun sebebi, artan kas gerilimi. Orgazm sırasında ise, hareketlilik hipotalamusta doruğa çıktı. Hipotalamus, “oksitosin” adı verilen, mutluluk hissi yaratan ve uterusu daraltan bir hormon salgılanmasından sorumludur. Böylece orgazm sırasında bütün beyinde uyarılma yaşanır.

Keyif ve mutluluğun yolu
İnsan

Yazının Devamı

BEYNİN HASTALIĞI “ŞiZOFRENi”

19 Ağustos 2013

Biz doktorlar beynin bir rahatsızlığı olan şizofreniyle mücadele ederken, bu da olacak iş mi?

Tekirdağ’da şizofreni hastası Ali Çelebi’nin, polis dayağı sonrası hayatını kaybetmesine Şizofreni Dernekleri Federasyonu tepki gösterdi. Başkan Doç. Dr. Haldun Soygür, bu ölüm karşısındaki sessizliğin, şizofreni hastalarının, ailelerin ve hekimlerin acısını artırdığını söyledi. Dernek olarak emniyet görevlilerini, ruhsal hastalığı olanları tanımaları ve nasıl davranmaları gerektiği konusunda eğitim almaya davet ettiler.
Bazı ülkelerde hastalığı aile içinde ilaçsız tedavi etmeye yönelik programlar varken, bizde polisin hastayı dayakla öldürmesi, “Acaba polisler psikiyatrik hastalıklarla ilgili ne kadar bilgi sahibi?” sorusunu akla getiriyor. Bu hastalarda kişiye zarar verileceği hezeyanları olabiliyor ve karşı tarafa direnç gösterebiliyorlar. İşitsel halüsinasyonlardan, özellikle davranışları hakkında yorum yapanlardan rahatsız olabiliyorlar.

Beynin olgunlaşma süreci bozuluyor
Şizofreninin, 15-22 yaşları arasında beynin olgunlaşma sürecinin bozulmasıyla ortaya çıktığı çalışmalarda görülüyor. Şekilde, Thompson ve arkadaşları yüksek fMRI teknolojisiyle normal ergenle

Yazının Devamı

MUCİT MÜSLÜMAN OLUR MU?

15 Ağustos 2013

AVM’leri, lüks araçları, geniş konutları ve sonsuz alışveriş seçeneklerini keşfeden meraklı beyinlerin gelişmesini destekleyici programlarımız olmalı

Bayramda Hürriyet Gazetesi’nde, İngiliz ateist, evrimci, biyolog ve yazar Dawkins’in paylaştığı, “Dünyadaki tüm Müslümanların aldığı Nobel ödülü sayısı Cambridge Üniversitesi bünyesindeki Trinity Koleji mensuplarının aldığından azdır. Gerçi onlar (Müslümanlar) da Orta Çağ’da harika şeyler yaptılar” tweet’inin büyük gürültü kopardığından bahsediliyordu. Devamında, “Cambridge Trinity Koleji ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa dışında dünyadaki tüm ülkelerden daha fazla Nobel ödülüne sahip. Neden bir başka gruptan değil de Müslüman Nobellilerden bahsettim? Çünkü sık sık a) toplam sayıları b) bilimleri hakkında övünmeler duyuyoruz. Birçok insan ateistlerin kaç tane Nobel aldığını soruyor. Araştırmak gerek. Ben de bilmek isterim. Sanıyorum ki oranı çok yüksektir ve artmaktadır” diye ekliyordu.

Bakanın cevabı
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Twitter hesabından, “Irkçı yorumunuzla ilgili birkaç düşünce” diyerek Dawkins’e verdiği cevabında: “1-Evet, Müslüman dünyasının daha fazla demokrasiye, daha fazla açıklığa ve eğitime daha fazla

Yazının Devamı

PROF. KÖKNEL’E CEVABEN

12 Ağustos 2013

Sevgili okurlar, gündem sebebiyle uzun zamandır veremediğim bir cevabı bugün köşemden vermek istiyorum. Zira doğru bilgilendirme son derece önemli

Nisan ayında sayın Defne Samyeli ile gerçekleştirdiğimiz röportajın Milliyet Pazar ekinde yayımlanmasının ardından Prof. Dr. Özcan Köknel, karşıt görüşte bulunarak düşüncelerini okur temsilcisi sayfasında paylaşmıştı.
Görüşleri tıp bilimiyle örtüşmediği gibi eksik inceleme ve araştırmaya dayalı. Köknel tarafından ileri sürüldüğü üzere; halkın ve hastaların yanlış bilgilendirilmesine sebep olan benim röportajım değil, aksine kendisi tarafından ileri sürülen asılsız ve bilimsel dayanağı olmayan iddialardır. Bu nedenle cevap niteliğindeki bu yazımı, köşemde herkesin okuyabileceği şekilde yayımlamam, kamu yararı açısından son derece önemli.
Prof. Dr. Özcan Köknel tarafından atıfta bulunulan Türk Psikiyatri Derneği’nin 2006 yılında yayımladığı bilimsel dayanaktan yoksun olan, ilana hala daha körü körüne bağlı kalarak, atıfta bulunan görüşlerinin gerçeği yansıtmadığıdır. Araştırılırsa, 2006 yılından, 2013’e kadar geçen 7 senede QEEG ile ilgili bin 54 tane daha yeni hakemli yayın eklendiği kolaylıkla görülebilir. Ayrıca QEEG ile

Yazının Devamı

ALZHEIMER’DA YENİ TEDAVİ UMUDU

8 Ağustos 2013

Kliniğimde gerçekleştirdiğim çalışmalarda hastalığın tedavisinde kullanılan bazı ilaçların beyin dalgalarını olumsuz etkilediğini gördüm. Neurofeedback yöntemiyse hastalarda olumlu sonuçlar verdi

Alzheimer hastalığının tedavisinde bilişsel gerilemenin, fonksiyonel ve davranışsal bozulmanın yavaşlatılması çok önemli. Tedavi edici müdahaleler arasında hem ilaçlı hem de ilaçsız yöntemler kullanılır. Bunlar, hastalığın ilerlemesini yavaşlatan ve hayat kalitesini artırmaya yönelik yöntemler. Halen, “demans”ın ilerlemesini yavaşlatabileceği düşünülen temel ilaç tedavisi, Donepezil. Ancak bu yavaşlama 1 yıl içerisinde en fazla 6 ay.
Kliniğimizde beyin dalgalarının kayıtlamasını yaptığımız bazı Alzheimer hastalarında ilaçların beyin dalgasını düzeltmediğini, aksine olumsuz yönde etkilediğini görüyoruz. Bu durum, kişiye özel tedaviler uygulanması gerekliliğini destekliyor. Neurofeedback (NF) çalışmaları, normal yaşlanan kişilerde ve demansta olumlu sonuçlar verince biz de hastalarımızda uyguladık.

Örnek vakalar
72 yaşındaki erkek hasta, iki senedir Alzheimer teşhisiyle Donezepil kullanıyordu. Hasta, ilacın dikkat, hafıza sorunlarını düzeltmediğini, hayattan zevk almadığını,

Yazının Devamı

ALZHEIMER TEŞHİS VE TEDAVİSİNDE YENİ TEKNOLOJİK YAKLAŞIMLAR

5 Ağustos 2013

“Anne ve babamız yaşlanıyor. Onlar da Alzheimer olabilir mi, ne yapacağız?” sorusunu çok sık duyuyoruz

Demans (bunama), bilişsel fonksiyonların kaybı olarak tanımlanmaktadır. Buna, düşüncede, hafızada, mantıkta, iletişimde, kişilik ve bilişsel hızda bozulma dahildir. Demansın en yaygın çeşitleri, alzheimer ve vasküler (birden fazla damar enfarktüsüne bağlı) demans hastalığıdır.
Alzheimer hastalığı, demansın en yaygın formudur. 65-74 yaş arasındaki yüzde 5 ve 85 yaş üstündeki yüzde 50 insanı etkileyen, beynin ilerleyen ve dejeneratif bir hastalığıdır. Alzheimer’ın bilinen tek bir nedeni yoktur; ancak birkaç faktör vardır ki, bunlar da hastalığın ortaya çıkmasında yüksek oranda etkilidir.
Apolipoprotein E varyasyonu, bu hastalığın oluşumuyla ilintili genetik bir faktördür. Kafa travması alzheimer’a neden olabilir. Hastalığın en belirgin özellikleri, beynin normal organizasyonunu ve fonksiyonunu bozan amiloid plaklar ve düğümlü nöronal liflerdir. Bunlar, önce beynin temporal lobunda, yani hafıza ve konuşmadan sorumlu alanda görünür. Aynı bölgelerde beynin elektrik akımında değişiklikler ve “teta” dediğimiz yavaş beyin dalgalarında artma, alpha-beta dalgalarında ve beynin

Yazının Devamı