Joker Kuyt

12 Kasım 2012

Fenerbahçe ile Orduspor ligin keyifli bir mücadelesini sergilemekteydiler Saracoğlu çimeninde. Hele Sow’un başlarda attığı golün yanında sonlarda oyuna giren Sezer’in mükemmel sayısı sonrası onu alnından öpmesi, Fenerbahçe taraftarının gözlerini yaşartacak kadar bir takımdaşlık bütünleşmesinin fotoğrafıydı adeta yarışmada.
Geçtiğimiz haftalarda oynadığı 90 dakikaları hep tenkit edip bir hayli hırpaladığımız sarı-lacivertli takımdaki orta saha hastalıkları dünkü maçta olumlu bir iyileşme içerikli pozisyonlarla göze batmaktaydı. Neden? Çünkü Meireles, Mehmet Topal, Cristian hatta Stoch yani Fenerbahçe orta alanı tam kadroyla görev yapmakta, hem hücuma çıkışlarda hem defansif pozisyonlara girip, kapanmakta önemli görevleri özenle başarmaktaydılar...
Hele Kuyt’ın sağ kanattaki pas alıp, verme zarafetleri, hücuma dönük sivri deparları, ekip arkadaşlarını ateşleyici tavırlarıyla dünkü maçın joker futbolcusu haline getirmekteydi bizce bu sarışın oyuncuyu.
Ayrıca Kuyt’ın sağ kanattaki geniş alanı sahiplenerek futbolunu yorumlaması Gökhan’ı çok rahatlatmaktaydı... Öyle ya geçmiş zamanlarda hem rakip takımın kanat oyuncusunu kontrolde tutmak hem sağ kulvardaki derin boşlukları

Yazının Devamı

Avrupa’da tam yol

9 Kasım 2012

Fenerbahçe, kendi evinde ağırladığı AEL’in maçın başlarındaki cılız direnişine karşın oldukça zengin bir futbol gösterisi, ilk yarıda şov halinde geçen hücum etkinliğiyle renklendirmekteydi Saracoğlu’ndaki müsabakayı...
Sadece beş-altı dakika süren AEL’in çıkışına Fenerbahçe orta alandaki kesif top hakimiyeti ile cevap veriyordu. Cristian-Meireles-Kuyt hatta Stoch’un top alışverişleri ve dikey kullanımdaki paslaşma gösterileri ilk 45’te iki güzel golün sahibi haline getiriyordu sarı-lacivertli ekibi...
Burada Kuyt’ın futbol özelliklerini dikkatle işaretlememiz gerektiğini sanırım... Bu futbolcunun formasına iyice ısınış havası dışında çabuk top kullanma ustalığını, boşa kaçıp kendini gösterme maharetlerini ve takımı ateşleme konusundaki profesyonelliklerini alkışlamak gerekir... İlk goldeki topu çalışı ve ilk filelere vuruşundaki bilgelik çok önemliydi doğrusu... Eğer vuruşu yerden yapsaydı AEL defans kalabalığına çok da doğal olmaz mıydı bu önemli Avrupa Şampiyonası’nda...
* * *
Maçın ikinci yarısında ilk devredeki iki farklı sonucu korumanın ince hesapları göze çarpmaktaydı Fenerbahçe’de... Yan-ileriye kullanılan “garanti paslar” dışında biraz da “zamana oynama”

Yazının Devamı

Fena mı olurdu?

4 Kasım 2012

Fenerbahçe ligde yaşayabilmenin sıcak duyguları içinde yarışan Akhisar’ın sahasında kazanmasına rağmen gelecek adına umut verici bir futbol gösterisi sergilemenin öylesine uzaklarındaydıki...
Sarı-lacivertli ekibin Alex sonrası oldukça sarsıntılı bir orta saha kaosunun içinde olduğu açıkça ortadadır... Bu bölgedeki sarsıntı yani oyun kurucu isim ve isimlerin netleşmemesi sarı-lacivertli takımda önemli bir sorun olarak görünmektedir. Cristian gibi tekniği üst düzey bir futbolcunun Alex’in gidişinden hemen sonra orta alan bölgesindeki pas ve hücum ayaklanmalarını sahiplenmesi gerekmez mi? Ama dün gece gördünüz... Akhisar’ın futbolu oynayarak kazanmak amaçları taşıyan saygın taktiği ve uğraşları yanında Cristian ve Fenerbahçe orta alanının bir kaç gözalıcı paslaşma ve organize hücum ağırlıklı fotoğrafları çarptı mı gözlerinize? Sanırım “HAYIR” diyeceksiniz bu görüşümüze... Öyleyse, zaten özürlü defans kurgusundan sakatlık veya eksiklik sebepleriyle bir türlü kurtulamayan sarı-lacivertli ekip bu çok önemli noksanlarını yüklü sezon programı içinde nasıl olupta giderebilecek, merak ederim...
Akhisar’ın organize ve tutarlı futbol uğraşları karşısında Fenerbahçe’yi ayakta tutan ve

Yazının Devamı

Çürük dişler!

30 Ekim 2012

Alex sonrası dış ve iç maçlara büyük bir istek ve disiplinle sarılan sarı-lacivertli ekip Antalya’ya sadece sakat oyuncuları sebebiyle pes edip teslim olmuştu sanki...
Kendi sahasında hiç yenilmediği Antalya’nın Saracoğlu’na gelişinde gizemli bir Şifo Mehmet hesapları seziliyordu Antalya on biri sahaya yayılınca... 4-5 yıldır emek verdiği kırmızı-beyazlı takıma bu sezon yepyeni bir şekil vermişti Mehmet kardeşimiz... Öyle olmasa ligin henüz erken haftalarında zirvenin hemen altına yerleşip ligde en belalı ekibin Antalya olacağının sinyallerini verip bereketli maç puanlarını yığabilirmiydi ligin kazanç torbasına?
Hepsi dört dörtlüktü ama Diarra-Isaac-Tita üçlüsü makineli tüfek mermileri gibi Fenerbahçe defansına tahrip edici ataklar yaparak zaten korkular içinde oynayan Serdar ve Bekir’in bölgelerine kolayca-girip çıkıyorlardı yukarıdaki maharetli isimler... Sarı-lacivertli orta alanın defansif güçsüzlüğü berbat bir ağızdaki diş çürükleri gibi sırıtmaktaydı iki gol sayısı Fenerbahçe ağlarınla buluşunca ev sahibi ekibin filelerinde...
Krasiç tempolu ve topla oynamayı seven bir isim... İyi ama ikili-üçlü rakip kalabalığının içine girerek adeta kuyudan top çıkarmak gibi bir

Yazının Devamı

Zorlu yarış mutlu son!

26 Ekim 2012

AEL Limassol ile Fenerbahçe’nin C Grubu’ndaki puan kapışması ilk yarıda ev sahibi takımın oyun ve gol pozisyonu üstünlüğüyle noktalanıyordu Limassol’da...
Aykut Kocaman’ın elindeki sakatlar listesinin dışındaki isimlerle kurduğu ekip, kazanma arzularından önce “kontrollü oynayıp kaybetmeme” üzerine kurulmuş bir taktik anlayışıyla yarışıyordu sahada... Öyle ya hücum düşüncelerinin pek az göründüğü maçta AEL hem orta sahadaki üstünlüğünü hem de hücum ve gol pozisyonları zenginliklerini sarı-lacivertli ekibe kabul ettirerek oynuyorsa eğer, 45 dakika boyunca o zaman bu futbola “defans futbolu” demek zorunda kalmazmıyız? Ayrıca ilk 45’te sahanın en göze batan sarı-lacivertli futbolcusu yaptığı müthiş kurtarışlarla kaleci Volkan olduğuna göre gelin bu maçtaki ilk yarıdaki üstün tarafı sizler tanımlayınız bizim yerimize...
Sow’un gölgesine bile anında markaj kelepçelerini giydiren AEL savunması sarı-lacivertli ekibin kanat çıkışlarını da kontrol altına alıp Gökhan ve Caner’in hareketlenmelerini ustaca önleyince Fenerbahçe’nin sayı yaratma şansları da tesadüflere kalıyordu böylece...
Cristian’ın buluştuğu toplarla aradığı şut imkanları da AEL defansının disiplinli ayakları ve

Yazının Devamı

Fener sevinmeli

21 Ekim 2012

Bursa Atatürk Stadı’nda kıyasıya bir lig kapışması ve de futbol gösterisi yaşanmaktaydı yeşil-beyazlılar ile Fenerbahçe arasında...
Bursaspor’un maçın başlarında kurduğu ağır baskı ve hücum üstünlüğü sarı-lacivertli ekibi zorluyor, Fenerbahçe yaklaşık 20 küsur dakikalık bir zaman diliminde tek atak şansı dahi yaratamıyordu Bursaspor kalesine...
İşte böylesi bir şaşkınlık anında da Serdar’ın kendi kalesine atmak zorunda kaldığı “kontrpiye sayı” geliyordu tempolu ve zevkli yarışmanın ekranlarına...
Fenerbahçe’nin biraz da ayılıp kendine gelmesi oluyordu sanki kalesine attığı şanssız gol... Derlenip, toparlanmaya başlayan geri dörtlü doğru paslarla Bursa alanına çıkmaya başlıyor, orta sahadan ise Baroni-Caner-Sow ve zaman zaman Selçuk’un çıkardıkları kontra ve uzun paslar Bursa’yı kendi oyun alanına itiyordu. Biraz da fiziksel gücü azalmış görünen yeşil-beyazlılar Fenerbahçe’nin ağırlıklı futbol üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalıyorlardı yarışmada... Sağ kanattan Krasic’in yaptığı ortaya Sow’un çaktığı kafa vuruşu beraberlik sayısı olarak ağlarla kucaklaşınca hem tribün hem de ekran başındaki Fenerbahçe tutkunları derin bir nefes alıyorlardı sanırız...

İkinci 45’e

Yazının Devamı

Jokerler nerede?

17 Ekim 2012

Eksik bir kadroya rağmen Macaristan önünde oldukça tempo yaratan ve dar alanlardan hayli çabuk paslarla çıkıp deplasmanda başarılı bir oyun çıkaran bir milli takım vardı ama oyunun sadece ilk 15 dakikasında...
Mevlüt’ün golüne kadar uzanan ay-yıldızlı kadronun sahadaki isabetli paslaşma şablonları Macarları da etkiliyor, defansta boğuşmaktan hücum şanslarına muhtaç bir zaman dilimi yaşıyordu ev sahibi ekip... Ancak Türkiye’nin ikinci sayıyı bulmak için çırpındığı bir andaki Macar hücumunda yediğimiz gol buram buram bir “Volkan kabahati” olarak sırıtıyordu maalesef...
Halbuki Nuri-Hamit-Emre-Tunay-Mevlüt gibi isimler gayet çalışkan, çabuk düşünen, çabuk oynayarak Macarları biraz da şaşırtan millilerin yediğimiz “şok gol” sonrası oyundan düşmesi ve Macarların atak üstünlüğü sağlayarak oyunu bizim alanımıza yığması zamanlarında sona eriyordu yarışmanın ilk 45 dakikası...
* * *
İkinci yarıya ne istediğini bilerek giren genç Macar ekibi oluyordu doğrusu... Daha dakika dolmadan Macarların soldan kestiği topa sağ yandan sokulup, gol vuruşunu yapan ve Volkan’ı kolayca avlayan Szalai’nin yanındaki defans oyuncularımızın bir çoğu neden rakipten kaçıp kademe denilen gerçeği berbat

Yazının Devamı

Hayal kırıklığı

13 Ekim 2012

Milli Takımın Romanya önündeki halini gördükten sonra gruptan çıkma şansımızı nasıl olur da parlak görebiliriz...
Abdullah Avcı hocanın Milli Takımların alt seviyelerinden başlayarak geldiği A takım teknik adamlığı koltuğuna fazla lafımız olamaz... Çünkü, Türkiye Ligleri’ndeki “yabancı kargaşası” akılcı kararlarla azaltılıp yaş ve kaliteli futbolcu sınırlaması da getirilmediği sürece ay-yıldızlı formadan daha büyük zaferler beklemek, “hayal”dir bizce...
Gördünüz, defanstan gol bölgelerine kadarki çıkışlar asla organize paslaşma diyaloglarıyla başlamıyor. Sağ ve sol kanat çıkışlarında büyük bir sessizlik hakimdi oyun süresince... Özellikle sağ kanatta Gökhan Gönül ile Hamit’in birbirine uyumsuzluğu ilk yarıda sağ kanat çıkışlarını kilitledi adeta... Sol çizgide olması gerekenler ise tam bir hayalkırıklığıydı takii Sercan oyundan alınıp yerine Emre Çolak girene kadar... Böylesine kararsız bir on bir varlığından bir futbol bütünlüğü yaratabilmek, çok da zordur tabii... Takım oyunu olarak bu kadar beceriksiz kalırsanız önümüzdeki deplasman yarışmalarından ne umudunuz olabilir ki...
Rumen takımına dikkatle bakarsanız Hagi’li zamanların görkemli kadrosuna ait izler

Yazının Devamı