
Geçen hafta Teknofest alanına gittim. Daha kapıdan girer girmez kalabalığın enerjisi, gençlerin gözlerindeki ışık ve gökyüzüne yükselen heyecan bana sadece bir festival değil, aynı zamanda geleceğe dair bir umut izlenimi verdi. Artık Teknofest yalnızca teknoloji şirketlerinin gövde gösterisi değil; şehirlerimizin vizyonunu da sahneye taşıyor.
Yıllarca belediyeler denilince akla hep aynı şeyler gelirdi: yollar, kaldırımlar, parklar, çöp kamyonları. Bugün ise tablo çok farklı. Belediyeler artık yalnızca altyapı hizmetleriyle değil, gençlerin hayallerine ortak olma çabasıyla da öne çıkıyor. Teknoloji stantlarında yer alarak gençlerle aynı dili konuşmaya çalışıyorlar. Çünkü biliyorlar ki yarının şehirleri, bugünün gençlerinin fikirleriyle kurulacak.
İlk durağım Konya Büyükşehir Belediyesi’nin standıydı. Kapsül Teknoloji Platformu, gençlerin âdeta cazibe merkezi olmuştu. Öğrendim ki Kapsül’ün desteklediği 32 takım, tam 192 genç Teknofest’te finale kalmış. Üstelik yalnızca teknik altyapı değil, danışmanlık ve mentörlük desteği de verilmiş. Bir belediyenin bu kadar yakından gençlere dokunması, onları sürecin parçası haline getirmesi gerçekten kayda değer.
Sonrasında Selçuklu Belediyesi’nin standına uğradım. Burada Selçuklu Gençlik Meclisi, kendi rüzgârını estiriyordu. Millî Teknoloji Hamlesi vizyonuyla hazırlanan projeler, kazandıkları ödüller ve gençlerin heyecanı standın her köşesinde hissediliyordu. Hatta Selçuk Bayraktar ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır’ın standı ziyaret etmesi, gençlerin moralini daha da yükseltmiş. Bu tabloyu görünce, belediyelerin yalnızca bugünü değil, geleceği de inşa etmeye talip olduklarını hissettim.
Elbette Teknofest’in sahnesinde büyük markalar da vardı. Turkcell’in 5G ile kıtalar arası otonom sürüş demosunu izlerken, geleceğin yanı başımızda olduğunu düşündüm. Petlas’ın 22 farklı hava aracına lastik üretmesi gurur vericiydi. BYD’nin şovu, Hepsiburada’nın yapay zekâ hackathonu ve Trendyol’un e-ticaret vizyonu da kalabalığın en merak edilen köşelerinde ziyaretçilerle buluşuyordu.
Ama bütün bu dev markaların yanında belediyelerin varlığı bana şunu düşündürdü: Gençlerle aynı dili konuşmayı başaran yerel yönetimler, geleceğin şehirlerini bugünden inşa ediyor. Yollarla değil, fikirlerle, projelerle, hayallerle.
Lezzet yolculuğu
Teknolojiden mutfağa doğru bir adım atalım. Çünkü aynı tarihlerde Türkiye’nin iki ayrı şehri, gastronomiyle sahneye çıkıyor.
İlk durak Bursa. 26-28 Eylül’de yapılacak 4. Uluslararası Gastronomi Festivali, “Rota Yeniden Oluşturuluyor” temasıyla kentin tescilli lezzetlerini dünyaya tanıtacak. Yerel üreticiden şeflere, sanatçılardan zanaatkârlara kadar geniş bir katılımın olacağı festivalin amacı çok net: Bursa’nın gastronomi markasını uluslararası ölçekte daha da güçlendirmek.
İkinci adres ise Adana. 9. Uluslararası Adana Lezzet Festivali bu hafta İstanbul’da “Kuşaktan Kuşağa” sloganıyla tanıtılacak. Adana’nın dillere destan mutfağı; ciğer şişinden sumaklı soğana, çörek otlu keçi peynirinden su böreğine kadar birçok lezzet, basın mensuplarına ve konuklara sunulacak. Bu sadece bir lezzet şöleni değil; aynı zamanda Adana’nın kuşaktan kuşağa aktarılan kültürel hafızasının da bir yansıması olacak. Üstelik asıl büyük buluşma ekim ayında yaşanacak. 9-12’de düzenlenecek festival için Türkiye’nin dört bir yanından vatandaşlar Adana’ya akın edecek. Yalnızca mutfağın zenginliği değil, kentin misafirperverliği de bu yolculuğun parçası olacak. Kısacası eylül ve ekim ayları, hem Bursa’nın hem de Adana’nın sofraları üzerinden Türkiye’nin gastronomi rotasını yeniden çiziyor. Bizlere de bu yolculuğa eşlik etmek düşüyor.
Sağlıcakla kalın.