
Osmanlı tarihine bakınca hep padişahlar, savaşlar, anlaşmalar konuşulur. Ama arka planda kalan öyle karakterler vardır ki, hikâyeleri en az koca imparatorluk kadar ilginçtir. Bugün size, Sinan Paşa’nın donanmasına esir düşmüş bir İspanyol denizcisinden bahsedeceğim: Pedro de Urdemalas. Nam-ı diğer Hekim Pedro.

1552’de, Ponza Adaları açıklarında Osmanlı kadırgalarının eline geçen sıradan bir esirdi o. Ne hekimdi, ne de saraya girecek kadar eğitimliydi. Fakat kader dediğimiz şey bazen bir insanın dudaklarından çıkan tek bir cümleyle değişir. Pedro’nun cümlesi şuydu: “Ben doktorum.”
Bir yalanın ardındaki cesaret
Kendi ifadesiyle, gemide kürek çekmek istemiyordu. “Hekimim” dedi. Aslında tek dayanağı, eline geçen bir tıp kitabıydı. O kitabı didik didik etti, hastaları iyileştirmeye başladı. Ve düşünün ki; yanlış tedavi sonucu biri ölse, suçu “Allah’ın takdiri” diye Tanrı’ya yükleyip sıyrılmayı bile planlamıştı. Yani, işin içinde hem bir cesaret hem de insanın hayatta kalma içgüdüsü vardı.
Bugün sosyal medyada “fake it till you make it” diye dolaşan klişenin 16. yüzyıldaki ilk örneklerinden biri gibiydi Pedro. Önce sahte doktor, sonra gerçekten hekim…

Mihrimah Sultan’ın tedavisi
Şansa bakın ki yolu Sinan Paşa’nın saray çevresine kadar uzandı. Bir gün, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan hastalandı. Pedro, sultanın nabzını tuttu, diline baktı, 12 gün boyunca tedavi etti. Ve genç sultan iyileşti. Düşünün, Osmanlı sarayında, padişahın kızının başında bir İspanyol esir… Ama artık esir değil, “Hekim Pedro” idi. Bu tedavi ona özgürlüğünü kazandırdı.