Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       BAŞKENT, 75. yıl kutlamaları, çeteler, kasetler, o arada bekaret tartışmalarıyla gündemin alt sıralarına itilen "hükümet ve seçim" konusunu bir sonuca bağlayamadı.
       Kasım'ın ilk haftasıyla birlikte, "Yılmaz - Baykal protokolü ve hükümetin ömrü" yeniden gündemin ilk sıralarına tırmanacak gibi görünüyor.
       Netleşmesi beklenen iki konu var:
       1- Hükümetin ömrü,
       2- Seçim tarihi.
       Hükümetin ömrü, bu kez değişik bir iktidar - muhalefet ilişkisine bağlı. Hükümetin düşmesi muhalefetin muhalefetine değil, aksine hükümeti desteklemesine bağlı. Eğer, CHP desteklerse, hükümet düşecek. Böylece siyasi tarihimizde ilk kez, muhelefet "destek verdiği" için hükümet düşürmüş olacak.
       Bu çelişkinin nedeni Yılmaz - Baykal protokolü. Protokol gereği, CHP destek verip Meclis'te bekleyen önemli tasarıların yasalaşmasını sağlarsa, buna karşılık Başbakan Yılmaz da istifa edecek.
       Bu koşullarda hükümetin ömrü CHP'nin tavrına bağlı. Destek olursa hükümetin ömrü Aralık sonunda bitecek, köstek olursa hükümetin ömrü uzayacak.
       Seçim tarihine gelince...
       Erken seçimi daha da erkene alma girişimleri sonuç vermedi. CHP, seçimin Aralık veya Şubat'a çekilmesine sıcak bakmadı. Mevcut protokole uyulması gerektiğini, Aralık'tan sonra oluşturulacak "düşük profilli" hükümet modeliyle daha önce kararlaştırıldığı gibi 18 Nisan'da seçime gidilmesinde ısrar etti.
       İktidar partileri de seçimin daha da erkene alınması isteğinden vazgeçtiler.
       Hükümet, CHP dışındaki muhalefet partilerinin desteğini alarak daha erken bir seçim tarihi belirleyebilirler mi?
       Şimdilik Başbakan Yılmaz'ın, Başbakan Yardımcısı Ecevit'in ve DTP lideri Cindoruk'un böyle bir eğilimi yok.
       Yılmaz ve Ecevit, Aralık ayında seçim yapılmasının artık mümkün olmadığını, Şubat önerisinin de, Ramazan, bayram, okul tatili gibi gerekçelerle kabul görmediğini düşünüyorlar. Bu durumda da erken seçim tarihinin değiştirilmesi beklentileri yok.
       İktidar partilerinin üzerinde durdukları konu, hükümet sorunu.
       Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit, seçime bu hükümetle gidilmesini savunuyor.
       "Anayasa'nın tarafsızlığı güvence altına almak amacıyla öngördüğü kurallar zaten işletiliyor" diyerek, üç bakanlığa tarafsız atama yapıldığını anımsatan Bülent Bey, dün bu konudaki sorularımızı yanıtlarken, şu değerlendirmeyi yaptı:
       "Sayın Baykal'ın düşük profilli hükümet dayatması Türkiye açısından sakıncalıdır. Düşük profilli hükümet, icraat yapamayacak hükümet demektir. Oysa, başta çetelerle mücadele, ekonomik sıkıntılar, PKK'ya dönük politikanın zayıflamaması için güçlü ve icra yeteneği olan bir hükümete gereksinim var. Kaldı ki, Sayın Başbakan'ın istifası halinde ortaya bir belirsizlik çıkacak. Liderler bir isim üzerinde anlaşsa bile, başbakan tayini Sayın Cumhurbaşkanı'nın yetkisindedir. Böyle bir anlaşmanın kendisini bağlamayacağını Sayın Cumhurbaşkanı da birkaç kez vurguladı. Bu koşullarda, CHP'nin dayatması ülkeyi bir siyasi belirsizliğe sürükler ki, bunun da maliyeti ve sorumluluğu ağır olur."
       Bülent Bey, CHP lideri Baykal'ın hükümete ve Başbakan Yılmaz'a karşı tutumunu değerlendirirken de şöyle diyor:
       "Bir yandan hükümete Meclis'te destek olacağını söylüyor, bir yandan insafsız sayılabilecek bir üslupla Başbakan'ın `Yüce Divanlık' olduğunu söylüyor. Bir dayatma ve inat politikası izliyor. Çelişkili ve tutarsız bir tutum içinde."
       Kasım ayında CHP'nin Meclis'te alacağı tutum, protokolün ve dolayısıyla hükümetin akıbetini belirleyecek.
       Koşullar, 11. Yılmaz - Baykal zirvesini gündeme getirecek gibi görünüyor.




Yazara E-Posta: F.Bila@milliyet.com.tr