Yazarlar Geceden güne

Geceden güne

21.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Geceden güne

Geceden güne

Ali SİRMEN

SEVGİLİ,
Bu hafta salı ve çarşamba günleri Van'daydım. Dönüşteki, İstanbul'un üstünde, 45 dakika dolaştıktan sonra, sarsıla sarsıla piste indiğimiz güç uçak yolculuğunu, Yeşilköy'den Cihangir'e iki saat araba ile gelmemi ve oradan üstümü değişip, Levent'teki HBB stüdyosuna, yine iki saatte gitmemi saymazsan, çok güzel bir yolculuk oldu.
Van'a ikinci gidişim. Orayı seviyorum.
Yanlış anlama Sevgili, salt, Van'ın yurdun bir parçası olmasından kaynaklanmıyor sevgim.
Çünkü ben "yurdun her parçası sevilir" diyenlerden değilim. İnsanların yurdun kimi yerlerini fazla sevmemek hakları da var.
Van'ı sevdiren insanlarının güzelliği, yumuşak başlı ve sevecen oluşları.
Galatasaray maçından çıkışta, otobüste havaalanına gitmek üzere, fotoğrafçı arkadaşları beklerken, kafileden biri, Coşkun Özarı'ya seslendi:
- Coşkun abi, dedi, şimdi başka bir kentte olsaydık, bu otobüs taşlanmaz mıydı?
Doğruydu. Van'ın uygar insanlarının yenilgiyi de kabul eden bir spor anlayışları var.
Oysa bu yoksul kentimizde, Vanspor öylesine önemli ki. Ama yine de onlar yenilgiyi taşkınlığa çevirmiyorlar.
Bakma sen Antalyaspor maçından sonra çıkan olaylara. Öylesine çok kışkırtma üstüste gelmiş ki, o gün.
Evet Van'ın insanları çok hoş ve sevecen. Hele bir "başım üstüne" diye teşekkürleri var ki, insanın içi kıpır kıpır ediyor.
Van ve insanları güzel, ama yoksullar. Oysa bu kentimiz ve dolayları bir zamanlar hayvancılıkta ne kadar ileri gitmişti. Üstelik güzel Van Gölü çevresinin altında koskoca bir tarih yatıyordu ve buraları önemli bir turistik merkez olmaya doğru yöneliyordu.
Kısacası Van, kalkınmanın eşiğine gelmişti.
Ve o sırada Van, PKK darbesini yedi. Şimdi hayvancılık gerilemiş, turizm sıfır mesabesine inmiş durumda.
Gölde var olduğu söylenen canavar da, canladıramamış turizmi. Canavar'ın tek etkisi adının orada yapılan peynirlerden birine verilmesi.
Bu yoksulluğun yanısıra, kimi tarikatların Van ve dolaylarını üs haline getirmesiyle, kimi gerici akımlar da filizlenmeye başlamış.
Ne gariptir ki, gerici akımlar eğitim kurumlarıyla da geliyor. Üniversite içinde odaklanmış kimi kişilerin yanısıra, lise düzeyindeki bazı eğitim kurumlarında da, hocalar vasıtasıyla yayılmaya çalışılıyor hurafeler.
Örneğin, Fethullah Hoca'nın Serhat Lisesi'nde kimi öğretmenler, yemeği çatalla yemenin günah olduğunu bile söylüyorlarmış.
Fethullah Hoca'nın eğitim kurumlarında irfan arayan ve kendi oturdukları sofraya, "eğer o da sağ olsaydı benimle birlikte orada olmak isterdi" diyerek, Deniz Gezmiş'in anısını kendilerine siper edenlere, aidiyeti cihetiyle, ithaf olunur bu olay.
Sevgili, Van'da çok şey güzel de, çok erken akşam oluyor. Salı günü akşam ezanı saat 16'da okundu; 15 dakika sonra da hava kararmıştı.
Bu kısa gündüzler insana ne kadar hüzün veriyor değil mi?
Anımsıyor musun Sevgili? Yıllar önce böyle kısa ve karanlık günlerin birinde, seninle Beyoğlu'nda kol kola, şarkılar söyleyerek, neşe içinde yürüyorduk.
O zamanlar yaşlı gördüğüm, benim şimdiki yaşımda olması gereken bir hanım sormuştu:
- Nedir sizi bu kadar neşelendiren çocuklar?
- Bayram var efendim, bayram, deyip, yürümüştük.
O arkamızdan şaşkın şaşkın bakıyor ve söyleniyordu:
- Allah Allah, bugün ne bayramı varmış ki?
Oysa gerçekten bayramdı, çünkü o karanlığa karşın o gün dönümü olmuş ve gün geceyi yemeye başlamıştı. Bundan büyük bir bayram olur muydu, kuzey yarımküredeki canlılar için.
Sevgili, o bayrama iki gün kaldı.
O gün sen de, yine sokaklara çıkıp, çocuklar gibi şenlik yapacak mısın?
Yap! yap! İyi olur. Sakın içindeki çocuğu öldürme!


Yazara Email A.Sirmen@milliyet.com.tr