Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

Rusya-Ukrayna Savaşı, bilinen dengeleri altüst ederken, Avrupa’da adeta Soğuk Savaş’ın yeni bir evresi yaşanıyor. Sovyetler’in dağılmasıyla ara verilen bu dönemin parametrelerine, Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve Ukrayna’yı işgaliyle geri dönülmüş gibi.

Soğuk Savaş’ın bitiminde bağımsızlıklarını kazanan irili ufaklı birçok ülke Batı Avrupa topluluğuna katılırken, Sırbistan ve Belarus gibi ülkeler Moskova ile organik ilişkilerini sürdürdü. Eski Soğuk Savaş döneminde saflar netti; Avrupa kıtasında kimse arafta kalmamıştı. Arafta görünse de tarafsızlık ilkesinin arkasına sığınan önemli bir ülke İsviçre idi.

Haberin Devamı

Bern yönetimi, tarafsızlık sayesinde ne NATO’ya ne de Varşova Paktı’na katıldı; yaşam tarzı Batı ile örtüşse bile her iki askeri topluluğa da eşit mesafedeydi. İsviçre, Bosna veya Kosova savaşlarında dahi tutumunu değiştirmeyerek bu tarafsızlığını uzun süre koruyabildi. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’nda gelinen nokta, Bern yönetimini zımnen de olsa taraf seçmeye mecbur bırakıyor.

Bu durumun temel sebebi, Avrupa ülkelerinin İsviçre savunma sanayiinden aldığı silah ve teçhizatların yeniden ihracat (re-export) hakları konusundaki kısıtlamalar. Bu kısıtlamalar, Avrupalı müttefiklerin bu silahları Ukrayna’ya bağışlayamamasına yol açıyor ve müttefikleri rahatsız ediyor.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, İsviçre’nin önde gelen gazetelerinden (NZZ) birine verdiği demeçte, bu kısıtlamaların ‘İsviçre’ye yönelik güven karinesini ciddi anlamda sarstığını’ vurguladı. Pistorius, İsviçre Parlamentosu’nun yasal değişiklik sürecini hızlandırmasının, ülkenin güvenilir bir partner olduğunu göstermesi için önemli bir hamle olacağını belirtti. İsviçre Savunma Bakanı Martin Pfister de, Parlamentoya acil çağrıda bulunarak, savunma sanayii ürünlerinin üçüncü ülkelere ihracatı konusundaki sınırlamaların kaldırılmasını talep etti.

İsviçre Parlamentosu, bir Kornelyus ikilemi ile karşı karşıya: Sınırlamayı sürdürmek, Hollanda, Almanya veya İsveç’in aldığı zırhlıların Ukrayna’ya bağışlanmasını engellemek, zımnen Rusya’yı desteklemek anlamına geliyor. Sınırlamayı kaldırmak ise Ukrayna’ya destek verip Rusya’yı karşısına almak anlamına geliyor. Her iki durumda da İsviçre’nin “tarafsızlığına” gölge düşecek.

Haberin Devamı

Öte yandan, İsviçre Cumhurbaşkanı Karin Keller-Sutter, ABD ile gümrük tarifeleri bilek güreşini kaybetmiş durumda. ABD’nin getirdiği %39’luk gümrük vergisi, İsviçre sanayisini üretimin bir kısmını ABD’ye kaydırmayı düşünmeye itiyor. Ayrıca, AB’ye yakınlaşma istemeyen İsviçre, ABD’den kaybettiği pazar paylarını Brüksel ve Çin ile ilişkilerini derinleştirerek telafi etme çabasında. Bu hamleler de tarafsızlık ilkesine halel getiriyor. Tüm bu gelişmeler, “taraf olmayan bertaraf olur” sözünün yeniden geçerli olacağı bir döneme girildiğini düşündürüyor.

Avrupa Siyasi Topluluğu anlamlı mı ?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un başlattığı Avrupa Siyasi Topluluğu (AST), diplomatik bir amaca ulaşmaktan çok, ‘görkemli bir tanışma toplantısı’ veya ‘yan gösteri’ haline geliyor sanki. Danimarka’nın ev sahipliği yaptığı 7. toplantıda, İHA tacizi ve güvenlik önlemleri dışında somut sonuçlar alınamadı.

Haberin Devamı

Beklentilerin düşük olması ve Politico’nun tabiriyle AST’nin ‘hızlı flört’ (speed dating) etkinliğine benzemesi, platformun geleceği hakkında şüphe uyandırıyor. Zira AST, zaten var olan AB, Avrupa Konseyi, G7, NATO gibi zirvelerin gölgesinde bir yan toplantı forumu olarak kalıyor. Oysa büyük umutlarla kurulmuştu. Zira Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra, AB üyeliği isteyen ülkeler de dahil olmak üzere Avrupalı ülkelere yeni bir işbirliği alanı sunmak amacıyla başlatmıştı. Macron’un heyecanı, Avrupalıların jeopolitik iştahını sanki karşılayamadı.

AST’nin kaderi, tıpkı Nicolas Sarkozy’nin başlattığı Akdeniz için Birlik girişimi veya İngiltere’nin 1998 yılında ölü doğan Avrupa Konferansı fikri gibi, büyük ölçüde Macron’dan sonra gelecek Fransa liderinin kararlılığına bağlı olacak. Katılımcı ülkeler, AST’yi yararlı buldukları sürece sürdürecek, ancak misyonunu tamamlarsa fişi çekmekten çekinmeyeceklerdir. AST’nin sıcak operasyonel gündem yerine, ağırlıklı olarak stratejik ve taktiksel bir gündem planlamasına odaklanması, geleceğini güvence altına almasının tek yolu olabilir.

Haberin Devamı