Şu türbülans içinde yapılması en az gereken şey “bedelli askerlik”tir.
Tasarı hazırmış, kararı seyahat dönüşü Başbakan Davutoğlu verecekmiş.
Biliyorum, böyle bir yasadan gerçekten yararlanması gerekenler var.
Ama...
“Zamanlama” sakat.
Sınırlarımızın kıyısı alev alev...
Devletler, özerk yönetimler, haydut devletler kuruluyor.
Siyasetin bilgelerinden Tarhan Erdem dün “süreç” görüşlerini anlatıyordu.
Çok önemsenmesi gereken bir şey söyledi:
“Önce hedef belirlenir.
Sonra o hedefe yürümenin takvimli yol haritası belirlenir.”
Kelimesi kelimesine böyle değil ama söyleminden algıladığım buydu.
Gerçekten...
“Süreç” ne için?
Çözüm sürecinde bir hareketlenme var.
Ama...
Pratiği ne?
.....................
Öncelikle belirteyim.
“Her gün gazeteler ve televizyonlar üzerinden açıklamalar yaparak” bu süreç bir yere varamaz.
Sürecin tarafları kendi açılarından “algı” inşa etmeyi amaçlayarak bol bol laf üretiyor.
Bir zamanların ünlü tango sesi -sonradan ABD’ye yerleşen- Celal İnce’nin şu şarkı sözlerini hatırlayalım...
Washington’la Ankara
San Francisco’yla İzmir
Benzerler birbirlerine
Doyulmaz güzelliklerine...
.....................
Türkiye-ABD dostluğunun zirve yaptığı yıllarda bu “güzelleme” dillerde dolaşmıştır.
Atatürk dün gene sevgi selleriyle anıldı.
Çağının diğer liderlerine bakınız.
Hitler...
Sevgilisiyle birlikte sığınağında intihar etti.
Stalin...
Mezarını bilen var mı, bilenler de uğruyor mu?
Mussolini...
İSRAİL’e ilk gittiğimde
“Bu bir mucize gibi” demiştim.
Çöl...
Bildiğin çölü yeşertmişler.
Parklar, geniş muntazam yollar, yükselen binalar, çiftlikler...
Bu kez Dubai’de de “Mucize gibi” diye düşündüm.
3-5 yılda bir Dubai’ye giderim.
Siyaset gerdi de gerdi. Size de “daral” gelmiş olmalı.
Cumartesiye yumuşak iniş yapalım.
.....................
Gazeteciliğe ilk başladığım yıllardı.
Sanıyorum 1962...
Dönemin siyaset dünyasında “CHP’nin harika çocuğu” diye anılan Adana Milletvekili Suphi Baykam’a bir röportaj için gitmiştim.
İsmet Paşa Atatürk’ten sonra “Cumhuriyet’in ikinci adamıdır.”
Dış politika tecrübesi bir “ummandır...” (okyanus)
Sadece “Türkiye’yi II. Dünya Savaşı dışında tutabilmiş olmak” bile onun “dehasını” gösterir.
Evet...
Türk milleti buğday yerine süpürge tohumu yemek zorunda kalmıştır. Bez, şeker, karneyle kıtı kıtına verilmiştir.
Çok sıkıntı çekilmiştir.
Ama...