İçki mekânlarına "kırmızı çizgi" için Başbakan Erdoğan, Anayasa'nın 58. maddesine gönderme yapıyor ve "amacın, gençleri kötü alışkanlıklardan korumak olduğunu" söylüyor.Peki... Bu konuda bilinçli çağlara ulaşmış orta yaşlılar ve yaşlılar neden "kırmızı çizgilerin içindeki karantina bölgelerine" sürülsün?Zaten içkili mekânların nerelerde olamayacağı yasal düzenlemeyle Özal döneminde belirlenmişti."Camilere, okullara 300 metreden daha yakın olmamak..."Turistik yörelerde bu kurala "esneklik" öngörülmüştü.Anlaşılır bir nedeni vardı.İbadet yerlerinin ve gençlerin, bar, diskotek, meyhane ve içkili lokantalardan nispeten uzak tutulmaları toplumun değerler yargısıyla örtüşebilirdi.Ama... Bu hukuk düzenlemesi ve uygulama zaten varken, içkili mekânlara "kırmızı fenerli genelev" ya da "kumarhane" muamelesi yapmak ve "ahlaki karantina bölgeleri" yaratmak, "anlaşılır/anlatılır" şey değil......................Gerçekten... Dünyanın pek çok ülkesinde genelevler bir yörede toplanmıştır.Kumarhaneler de, bir belirli bölgeye hatta farklı coğrafyalara sürülür.Toplum dokusunun içinde bulunmamalarını -bazı ülkelerin ahlak anlayışları nedeniyle- doğal karşılamak mümkün.Sayıları giderek azalan genelevler, kentlerin belirli bölgelerine yoğunlaşmıştır. Amsterdam'da kadınların vitrinlerde sergilendiği kırmızı fenerlerle aydınlatılan genelevler müşteriden çok "turist" çeker.ABD'de kumarhaneler sadece çölün ortasında bir bölgeye sürülmüştür. Las Vegas böyle oluşmuştur.Buna karşılık... Almanya, Fransa, Monte Carlo, Londra'da kumarhaneler, kentlerin içindedir.....................Ama... İçki içilen mekânların böyle "ahlaki karantina bölgelerine" alındıkları örnek yoktur.Ne Batı'da, ne de İslam dünyasında...İslamda yasak varsa tam uygulanır. Evlerde "kaçak" içilir.Ya da Dubai gibi örneklerde içkili yerler Paris'ten, Londra'dan, New York'tan farksızdır. Kent dokusu içindedir.Ayrıca da Türkiye'de Anayasa'nın 58. maddesi bunca yıldan sonra, "kayıp ada" gibi yeniden mi keşfediliyor?..Ve yeniden yorumlanıyor........................Türkiye, AB ile görüşmelere başladı.Tarama sürecinde...Yasalar ve uygulamalar taranırken kent dışına sürülen içkili lokantalar, barlar, kafeteryalar, diskotekler nasıl izah edilir?.. Hangi ruh, beyin ve yaşam uyumudur bu?Yemeklerinde birkaç kadeh kırmızı şarap alma geleneği olan ve çocukların, gençlerin de bu geleneği paylaştıkları, hatta kilise ritüellerinde bile şarap olan Avrupa kültürü, bu uygulamayı "kendisinden" sayabilir mi?Elbette "alkol almamak" bir kişisel tercihtir.Bireylerin inanç yorumu ya da yaşam tarzı olarak buna saygılı olmak için AB mercekleriyle bakmak şart değil.Ancak hadise, "kamu dayatması" halini alırsa, bunun "Anayasa'sında laik Türkiye Cumhuriyeti" kimliğiyle örtüşmesi mümkün değildir.Laik bir ülkede başkalarının özgürlüklerine tecavüz etmemek koşuluyla içki, "lezzet, yaşam tarzı, kültür" boyutunda bireylerin tercih hakkıdır.Bugün belediye tesislerinde alkol servisi yapan mekânları "ahlaki kırmızı çizgiler coğrafyasına" sürgün etmek, yarınlar için kuşku yaratır.Yarınlarda da belediye ve kamu tesislerinde "Helal et uygulaması mı başlatılacak?" soru işaretleri gündeme taşınır.Avrupa ile bütünleşirken laik Türkiye, dini kuralların değil etki alanına girmek, tam tersine uzaklaşmalıdır.Tekrarlıyorum... Bunu yapmayanlar/yapamayanlar/yapmayı içlerine sindiremeyenler, AB'nin bağnazlarını eleştirirken "AB, Hıristiyan kulübü olmamalıdır" söylemini kullanmak hakkını yitirirler.... Ki bu söylem, Türkiye'nin en güçlü dayanağıdır... g.civaoglu@milliyet.com.tr AB için "Hıristiyan kulübü olmamalı" diyenlerin "içki yasaklarıyla" İslam kuralları uygulamaya hakları yoktur. Çelişirler.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025