Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Venedik

İtalya’da “Türk” denince akla tarihin derinliklerinden kalma “Anne... Türkler geliyor” kelimeleri gelir.
Artık bunu “gülerek, şaka gibi” söylüyorlar.
Venedik bu “Türkler” korkusunun bir bakıma ilk duyulduğu coğrafya.
Otelimizin “tıraş bıçağı, tıraş kremi, diş fırçası” gibi ıvır zıvır satan dükkânında “Anne Türkler”in öyküsünü dinliyorum.
Benim de bildiğim öyküyle örtüşmekte.
Özeti şu:
“Venedik Türk (Hun) korkusuyla kuruldu...”
Otelin görevlisi bu genç kız üniversite öğrencisi.
“Antropoloji” okuyor.
Tarihten yapraklar şöyle:
.........................

Venedik dolaylarındaki coğrafyada yaşayan nüfus kuzeyden “Hun Türkleri”nin İtalya’ya saldıracağını öğrenince kurtuluş çaresi aramaya başlarlar.
Hunlar, belki çizmenin ortalarına, altlarına inemeden durduru-labilirler.
Ama...
Kuzey’de-kiler yutulacak ilk lokma olacaktır.
Nihayet çare olarak denizin ortasında bir yerleşme alanı yaratmaya karar verirler.
Zaten Roma yerleşimleri olarak birkaç adada toplu yaşam vardır.
O adalar kümesini merkez alarak suya çakılan kazıklar üzerinde bir kent inşa ederler.
Kentin adı: “Venedik...”
Antropoloji okuyan otel görevlisi öykü için “genel inanç, Kuzey’den Hunların geldiğiydi ama şimdilerde genel bir ifadeyle -barbarlar- diyoruz.”

GENE TÜRKLER

BU tarih satırlarını yazmaktan amacım “Venedik’e Türklerin gene gelişlerini” anlatmak...
Gerçi, “Anne Türkler geliyor” haykırışlarının tek nedeni Hunlar değil.
Barbaros’ların, Turgut Reis’lerin dönemlerinde de Türkler İtalya kıyı şehirlerini çok kez vurdu.
Korku saldı.
Hatta...
“Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’dan sonra Roma’yı da almak hedefine kilitlendiği”, bu nedenle de büyük kaygılar, korkular yaşandığı söylenebilir.
Günümüze gelelim.
.......................
Türkler bu kez silahlarıyla değil “kültür ve sanat bagajlarıyla” geliyor Venedik’e...
Dünyanın en saygın “Venedik Bienali” için gelen Türkler doldurmuştu uçağı.
Bienaldeki Türk pavyonu da hayli iddialı...
Sarkis Zabunyan’ın eserleri sergileniyor. (Soykırım iddialarının yüzüncü yıldönümünde sanatının yanı sıra politik açıdan da Sarkis Zabunyan güzel bir seçim.)
Ama...
Türkler sadece onların yapıtları değil, bienaldeki diğer önemli çalışmaları da görmek için de buradalar.
.......................
Küreselliliğe soyunmuş sanatçılar bienal zamanlarında başka mekânlarda özel sergilerini açarlar.
Türkiye’nin “global” sanatçısı Ahmet Güneştekin de onlardan biri.
Bundan önceki 55’inci Venedik Bienali’nde, sanat yazarları tarafından “izlenmesi gereken 10 sergiden biri” olarak gösterilmişti. Bu kez de ses getiren bir sergi açtı.
Vivaldi’nin konserler verdiği, öğrencilerine dersler düzenlediği “La Pieta” tarihi kilisesinde yapıtlarını sergiliyor.

MİLİON TAŞI

SERGİNİN adı yukarıdaki “Milion Stone (Taşı)...”
İstanbul’un Yeditepe’sinden esinlenerek üst üste konularak yükselmiş bir heykel.
Bu tür yükselen anıtlar, taşlar “erkek egemen” toplumların “eril” bakışlarını yansıtır.
Erkeklik simgesi gibi yorumlanır.
Güneştekin’in, kilise girişinde bizi karşılayan bu yapıtında baş var, eller var, ayaklar var...
Ancak...
Cinselliği gösteren bir ifade yok.
“Eril” anlayışa karşı tavır bu.
Erkek ya da kadın fark etmez.
“Sadece insan” mesajı veriyor.
Venedik’ten izlenimleri yarın da sürdüreceğim.