Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şöyle bir söz vardır: “Bilgisiz fikir olmaz...”
Bütün samimiyetimle ifade ediyorum ki Ankara’nın “Kobani” politikasının ne olduğunu bir türlü anlayamadım.
Anlayan var mı, bilemem.
O nedenle yorum yapmakta -gerçekten- zorlanıyorum.
Ne “yandaşların” ne “karşıtların” korosundan da bir “çıkarım” yapabilmiş değilim.
..........................
Alt alta birkaçını tam ters köşeye yatışlarla sıralayayım.
- “Kobani’yi yöneten PYD neyse bizim için PKK’dır.”
- “PYD’ye silah verilirse, PKK’nın eline de geçer. Kobani’ye silah sevkiyatına karşıyız.”
- “Kobani’ye Türkiye’den silah ve orada savaşacak olanlar için koridor açmayız. Sadece Kobani’den sınırın bu tarafına geçen sivillere, yaralılara kapımız açıktır. Zaten 200 bin Kobanili burada.”
- “Bizim için PKK neyse IŞİD de odur. İkisine de karşıyız. (PYD PKK’nın uzantısıdır.)“
- “Türkiye üzerinden PKK’ya başka ülkelerden silah ve savaşçı sevkiyatına izin vermeyiz.”
Ve böyle art arda sıralandığında kendi içinde tutarlı bir politikayı yansıtan başka söylemler daha.
Ancak...
Kafayı karıştıran görüntülere, söylemlere, uygulamalara da işaret edeyim:
- “PKK’nın uzantısı PYD’nin eşbaşkanı Salih Müslim Türkiye’ye geliyor, devlet katında üst düzey görüşmeler yapıyor...”
- “ABD Başkanı Obama, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a telefon ediyor ve IŞİD’e karşı savaşan PYD direnişçilerine havadan silah kolileri atıyor. Peki ya -PYD’ye verilen silahlar PKK’nın eline geçerse- kırmızı mürekkepli kayıt ne oluyor? Siliniyor mu?”
- “Türkiye’nin PYD’yi PKK’nın uzantısı olarak görmesine karşın Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcüsü -bizim kanunlarımıza göre PYD terör örgütü değil- açıklaması yapıyor. ABD ile önce bu -PYD’nin statüsü- konusunda bir anlaşma yok mu? NATO müttefikimiz, Türkiye’ye kullanılması muhtemel silahları nasıl PKK’nın uzantısı bellenen PYD’ye veriyor? (Benim şahsi görüşüme göre, Amerika’dan çok önce Türkiye’nin PYD’ye destek vermesi gerekirdi. Başbakan Davutoğlu’nun Kürtlerin de Türklerin de devleti Türkiye söylemi bunu işaretliyor. Ama keşke Kobani olaylarının ilk gününde telaffuz edilse ve uygulamaya geçilseydi, çözüm süreci için psikolojik ortam da güçlenirdi.)”
- “Türkiye üzerinden şimdi de peşmergenin Kobani’ye geçmesi... Peşmerge de yabancı savaşçı... Herhalde ellerinde molotofkokteyli, bilye sapanlar, sopalar, satırlarla geçmeleri değil söz konusu olan. Silahlarıyla, el bombalarıyla belki de daha ağır silahlarıyla...”
.........................
İşte bunlar ve daha bir dizi “ortaya karışık” söylem, tavır, eylem ile kafam bulanık.
Sis perdesi içinde sürekli hareketler ama ne olduğu kesin değil hatta belli bile değil.
Elbette...
Masa başından “köşe kadılığı” yaparak ahkâm kesmek gibi kolay değil şu çivisi çıkmış Ortadoğu’da dış politika yapmak.
Üstelik Amerika’dan Rusya’ya, Çin’den Almanya’ya bütün büyük küresel güçler Ortadoğu kazanının ateşine odun atarken...
Ankara’nın bu çok duyarlı süreçte “pragmatik (değişen koşullara göre esnek)” dans figürlerine anlayışlı olmalıyız.
Ancak...
Türkiye’nin her vatandaşı gibi şu satırların yazarının ve ailesinin de kaygılarını dile getirdim.
Denizcilikte bir güvenlik kuralı vardır.
Ayın sırtüstü yattığı günler tehlikelidir, hava kabarabilir.
Denizciler “Ay yatakta, kaptan ayakta” derler.
Ve tekne alargadaysa çift demir atılır.
Koy da kıçtan kara yapmışsa çift halatla iki taraftan karaya bağlanır.
Ortadoğu’da “hilal yatakta” ve “bizim kaptanlar da ayakta” ama çifte demir atmak ya da çift halatla karaya bağlanmak da önemli.
1- “Çok büyük konuşmamak, sonradan silinecek kırmızı çizgiler çekmemek.”
2- “İç politika kaygılarıyla dış politika yapmamak.”