Ege'nin muhteşem günbatımında dünyanın en iyi baletlerinden Rudolf Nureyev, "dans ve şarabı" anlatmıştı. "Dans eğitimimi St. Petersburg Akademisi'nden aldım. Komünist yönetim, çarların başkentinde St. Petersburg'un, sanatın da başkenti olmasını rejimin onur sorunu yapmıştı.
Onlara göre, Moskova, sanatın da başkenti olmalıydı. Bunun için Moskova'da bizim St. Petersburg Akademisi'nin neredeyse aynısı sayılabilecek mimaride akademi binası yaptılar.
Bizim akademinin eğitim programını aynen uyguladılar.
Hocalarımızın en iyilerini kopararak Moskova Akademisi'nde görevlendirdiler.
Sonuç...
Moskova Akademisi'nden de çok iyi balerinler, baletler yetişti. Aralarında dünya çapında ün yapanlar oldu. Ama hiçbiri St. Petersburg'u bitirenler kadar iyi değillerdi."
Amerikan şarabı gibi
Nureyev bu dans gözlemini şarap paraleliyle vurgulamıştı.
"Amerikalılar da Fransızlar gibi iyi şarap üretmeye karar verdiler.
Önce, okyanus kıyılarında Fransa'nın Bordeaux (Bordo) yöresinin iklim ve toprak koşullarına en benzer coğrafyayı seçtiler. California'da şarapçılık böyle başladı.
Bordeaux'dan 100 binlerce asma getirdiler. Bordeaux ve çevresinden gemiler dolusu toprak taşıdılar. Bordeaux'un meşe fıçılarını bile getirttiler. Bordeaux'nun isim yapmış şarap ustalarına servet ödeyerek çalıştırdılar.
Gerçekten güzel şaraplar üretiyorlar.
Bazı markalarıyla Fransa'yı da zorluyorlar.
Ama... Bordeaux'nun büyük marka şaraplarının kalitesini hiçbir zaman yakalayamadılar."
Doğa müziği
Nureyev sonra, bulunduğumuz teknenin güvertesine sıçradı. Dalga, rüzgâr ve ağustosböceklerinin şarkısı eşliğinde "modern dans"a başladı.
Bizleri unutmuş gibiydi.
Klasik bale eğitimi almıştı ama özel yaşamında bazen modern dans yapardı.
Onu bize tanıtmış olan Yasemin Pirinççioğlu dostumuza bakışlarımızla "teşekkür mesajları" göndermiştik.
Peki dans - şarap... St. Petersburg - Moskova anlatımları nedendi? Az sonra anlaşıldı.
Bir süre doğayla ergonom dansı sürdürdü.
Tekrar yanımıza döndü. Buz içinde serinletilmiş bardağındaki rakısı hazırdı. Yudumladı.
"Bugün çok mutlu oldum" dedi.
Anlatmaya koyuldu:
"Botla karşıdaki adaya çıktım. Bu adada bir arazi satın almak istedim. Taşlarla örülmüş, duvarları kireç badanalı küçük bir köy evi yapacaktım. Elektriği olmayan, gaz lambasıyla aydınlanacak doğayla barışık bir ev.
Fakat adada eski Yunan'dan kalma yıkık evler vardı. Yapılanma yasakmış. Üzüldüm sanmayın. 20 - 30 yıl daha her yaz buraya gelebileceğimi ve her şeyin aynı kalacağını düşündüm. Mutlu oldum. Yıllarca şu pırıl pırıl sularda yüzeceğim. Aynı el değmemiş doğanın ortasında olacağım. Harikulade bir şey... Demek Türkiye, İspanya olmayacak. İspanya'ya özenmeyecek.
En güzel kıyılarını, ormanlarını, tarihi kalıntılarını beton istilasına terk etmeyecek. Doğaya beton saldırısının, barbarların uygarlıklara saldırısından farkı yoktur."
Cennete yolculuk
Nureyev'in âşık olduğu ada Ölü Deniz'in hemen yakınındadır. Karayla arasında oluşan dar boğazdan geçilerek Gökova'ya, Kalkan'a, Kaş'a, Antalya'ya doğru harikulade bir deniz yolculuğu yapılır.
Yol boyu özel kanunlarla korumaya alınmış Milli Parklar, SİT alanları, el değmemiş koylar, denizle öpüşen ormanlar, Xanthos - Patara gibi kumsallar içinde kadim uygarlıkların bugünlere uzanan izleri vardır.
Ben "orman niteliğini çoktan yitirmiş ya da betonlaşmış" yörelerin Hazine'ye para kazandırmasına karşı değilim.
Ama... İşin böylesine aceleye getirilerek güvenceler, kamuoyuna tüm açıklığıyla sunulmadan, yangından mal kaçırırcasına yasa çıkarmak ve Anayasa değiştirmek girişimleri kuşku veriyor.
Kıyılarımızın Nureyev'in uyardığı gibi İspanya gibi olma tehlikesinin ötesinde "Sultanbeyli" olmasından korkarım.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025