Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

15 yaşında bir çocuğun ya getirdiği güzel notlar nedeniyle kutlaması yapılır, ya doğum günü kutlanır.
15 yaşında çocuğun cenaze töreni mi yapılmalıydı?
Bu acı yüklü sözler, dün sabaha karşı yitirdiğimiz Berkin’in annesinden.
Dinlerken içim karardı.
15 yaşında bir çocuk ekmek almak için evden çıkıyor ve alnından vuran gaz kapsülüyle yere yığılıyor.
O günden beri hastanedeydi.
16 kiloya kadar düşmüştü.
Pazartesi akşamı onun durumunu yakından izleyen bir duyarlı sanatçı telefonda her titreşimi üzüntünün gri notalarını yansıtan sesiyle “galiba yarına bile kalmayabilir” demişti.
Ne yazık ki sözleri doğru çıktı.
Berkin yaşamdan koptu.
........................
Bu nasıl bir vandallıktır?
Ekmek almaya çıktığını bilirsin veya bilmezsin ama 15 yaşında çiçek açmakta olan dal gibi çocuğun alnına gaz kapsülünü nasıl nişan alırsın?
Hangi polis eğitiminde var böyle gaddarlık?
“Namluya havaya doğru 45 derece açı vererek tetiğe basmak” diye bir kuralın öğretilmediğine inanmıyorum.
Bilerek ve isteyerek, hırsla, öfkeyle çocuğun alnına namlunun doğrultulmuş olması genellikle paylaşılan yorum.
“Taammüden” öldürmek suçudur bu.
........................
Bunu yapan polisin (!) hala tespit edilmiş olmaması...
Suçun cezasız kalması...
Daha da acı...
Toplum vicdanı kanıyor.
Şiddet gösterilerine ve kullanımına dönüşmemek şartıyla toplumun tepkisini sokaklarda araması anlaşılır şeydir.
Türkiye’nin her yerinde gençler hatta diğer yaş kuşakları protesto için sokaklara, meydanlara, parklara akıyorsa bunun nedenlerinden -ağır basan- biri de katilin meçhul kalması / meçhul bıraktırıldığı kuşkularıdır.
Çiçek açmakta olan dal, kurumuş dala dönüştürülüp toprağa gömülürken buna neden olan vicdansızın aramızda elini kolunu sallayarak dolaşmasıdır.
İktidarın bu konuda sessizliğidir.
.........................
Sadece Berkin mi?
Ya Ali İsmail Korkmaz...
Abdullah Cömert...
Ethem Sarısülük...
Mehmet Ayvalıtaş...
Mustafa Sarı...
İrfan Tuna...
Onların bedenleri toprakta ama isimleri ile özdeş olmuş acıları milyonların yüreğinde.
Nur içinde yat Berkin...

Haberin Devamı

TRABZON MANZARASI
BABAM Sait Cıvaoğlu henüz 25’ine varmadan İşbank Trabzon Şube Müdür Yardımcısı’ydı.
Oturdukları evin geniş mermer merdivenleri önünde annemle çekilmiş bir fotoğrafları sonradan renklendirilmişti.
Yeşil çim üzerinde şezlonga uzanmış annem ve şezlongun koluna oturmuş olan babam.
Babam takım elbiseli ve kravatlı...
Sarışın Boşnak kızı annem şık bir yazlık giysi içinde.
İkisini de kaybettiğimde zaman zaman onların bu en sevdiğim fotoğraflarına bakarım.
Konuşuruz.
Anlattıklarını hatırlarım.
Trabzon’da çok mutluymuşlar.
Tenis oynarlarmış.
Balolar düzenlenirmiş.
Fener alayları, şenlikler, piknikler...
Her yer yemyeşil, Karadeniz’in mis gibi kokusu.
Trabzon işte benim çocukluk yıllarıma böyle girmiştir.
Daha sonraki yıllarda gazeteci olarak çok kez gittim.
Yeşil yumaklar halinde sahile kadar inen çay bahçeleri... Altı taş, üstü ahşap büyük evleri... Sisler içindeki yemyeşil dağları, iç kısımda olağanüstü güzel vadileri, yaylaları, akarsuları...
Kıpır kıpır canlı, neşeli, mizah ustası, çalışkan insanları...
...............................
İşte benim kafamdaki, gönül arşivimdeki Trabzon budur.
Pazartesi gecesi oynanan Fenerbahçe - Trabzonspor maçındaki görüntüler hiç “gerçek” Trabzon’la örtüşmüyordu.
Sanıyorum çok küçük bir azınlığın lekesi en çok Trabzonluları üzmüştür.
Bir futbol keyfimiz vardı.
TV’nin tartışma programlarından sığındığımız o vaha da karartıldı.