Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YA sonra?
Herkesin kafasında bu soru...
Elbette...
Sadece “vatandaş” değil, iktidardaki AK Parti karargâhında da sorunun cevabı aranıyor.
“Tedavi” için önce doğru “teşhis” ve “projeksiyon” gerekir.
AK Parti karargâhında değerlendirme çeşitlemeleri arasında şöyle kuşkulardan söz ediliyor:
‘Sonbaharda üniversiteler kıpırdayacak, sonra Kürt gruplar ileri sürülecek ve milliyetçi unsurlar da olup bitene seyirci kalmayacak.
Yani ilk perdede görünmeyen aktörlerin sahaya çıkması teşvik edilecek.
İşte bu yüzden olaylar doğru okunmalı.
Siyasi zafiyet yaratılmamalı.
Otoriter yönetim iddialarına prim verilmemeli.’
Böyle düşünenler “surda gedik açıldığı doğru” görüşündeler.
..........................
Ankara’nın nabzını iyi tutan SABAH gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu’ndan yansıttım bu satırları.
Kendi siyaset coğrafyasında safları sıklaştırmak amaçlı sert üslubun bir izahı olabilir bu.
Şimdilik sönmüş görünen ateşin sonbahar rüzgârlarıyla küllerinin savrulacağı ve kıvılcımlar saçabileceği kuşkuları söylemlere yansımakta.
Seçim sandıkları için tabanı canlı tutmak ve son tahlilde “tek çözüm” olarak göstermek...
“Demokrasi sadece 4 yılda bir kurulan sandıklardan çıkan oy sayısı değildir” diye başlayarak gösterilerden, sivil itaatsizlik eylemlerine, STK ve diğer kanaat önderlerinin kamuoyu oluşturan ifade yollarına kadar postmodern demokrasi karşısında daha katı bir duruş bu.
Belki...
“Çoğulcu değil, çoğunluk sistemi!”
..........................
Böyle bir bakış Türkiye’ye enerji kaybettirir.
Yorar.
Gerginliği tırmandırır.
AK Parti saflarını sıklaştırsa bile kendi çizgisinde olmayan görüştekileri “cepheleşmeye” itmek risklerine açıktır.
“Keskin sirke” politikaları kendi kabını da çatlatır.
..........................
Okan Müderrisoğlu karargâhtaki böyle düşünmeyen “ılımlıları” da anlatıyor.
Onlara göre durum şöyle:
‘.sahnedeki oyunun ilk perdesi bozulurken, aslında ikinci perdesine malzeme üretildi.
Evet, AK Parti tabanı; sandık dışına taşan, şiddete bulaşan, başlangıçtaki masumiyetini kaybeden olaylar dizisini görerek liderine sahip çıktı.
Bu tarafta saflar sıklaştırılırken, zıtlıkları ve bölünmüşlüğüyle düne kadar özgül ağırlığı düşük olan “karşı taraf” da bulmacanın parçaları gibi bir araya getirildi.
“Eskiden, AK Parti’ye oy vermedim ama adamların hakkını teslim etmek lazım. İyi iş çıkardılar” diyen kesimlerde asabiyet nöbetine tutuldu.
Bu görüşün taraftarlarının reçetesi gayet sade: “Ne yapıp edip daha kucaklayıcı mesajlar vermek, epeydir bekletilen demokratikleşme hamlesini hızlandırmak, moral motivasyonu güçlendirmek zorundayız.” ‘
...........................
Peki, Başbakan Erdoğan “karargahındaki” bu iki görüşten hangisine yakın?
Sanıyorum...
“İkisi arasında bir bileşkede duruyor. Sert üslubuyla ödün verilmemesi görüşünde olanlara yakın görünüyor.”
Ama...
“İcraatından bazılarıyla ise ılımlıların yanında” izlenimini veriyor.
Örneğin...
Gezi olaylarının analizini yapmak sosyo-psikolojik önlemleri saptamak için komisyonlar kurması.
Bir yandan polisin “destan yazdığını” söylerken öte yandan da gaz kullanmasını sınırlayan yeni kurallar getirmesi...
Söz gelişi...
“Gaz kullanmadan önce polisin anons yapması ve bir süre beklemesi... Kapalı alanlarda kesinlikle gaz kullanılmaması... İçlerinde kadın ve çocukların bulunduğu gruplara da gaz sıkılmaması... Hastane ve okul olan alanlarda gaz kullanımının yasaklanması...”
Bununla beraber...
“Cadı avı” algıları üreten baskınlar, sorgulamalar ve tutuklamalar sürmekte. Bunun nedeni sonbahar sendromuna önalmak mı?
Önümüzdeki süreçte AK Parti tabanında ufunet alındıktan sonra bu çizgide gevşemeler olabilir.
Ilımlıların etkisi ne ölçüdedir bilemem ama Amerika’dan AB’ye ve dünya basınına kadar uzanan Batı demokrasileri korosunun ibreyi “ılımlılardan” yana daha açık olarak yönlendireceği söylenebilir.
...........................
Son söz:
Duyarlı süreçlerde liderlerin etraflarında daima bu tür iki görüş farklılığı olmuştur. Tarih gösteriyor ki...
Sertlik yanlılarının, “olumsuz” sonuçlarda, dahli büyük olmuştur.