"Duayen" sözcüğü çok ucuzladı.. Artık hortumcuların bile "duayen" i var. O nedenle bunca deneyim ve bunca çileden sonra Süleyman Demirel için politikanın duayeni değil "ermiş" i diyorum. Onun tespiti şöyle:
"Üniversite başka şeye benzemez. Üniversiteyle didişen hiçbir siyasi iktidar iflah olmamıştır. Üniversite tekin değildir."
Yeni Yükseköğrenim Yasası bağlamında, - biz yaparız olur kafasındaki - hükümet ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Demirel'e kulak vermelidir.
İlk ciddi uyarı dün Üniversitelerarası Kurul'dan geldi.
Kurul, yaptığı açıklamada, "yeni Yükseköğrenim Kanunu'nu hazırlamak görevinin kendisine ait olduğunu, taslağı hazırlayarak hükümete sunacağını, bunun dışında, hükümetin dayatma yasasını kesinlikle kabul etmeyeceğini" duyurdu.
Üniversitelerarası Kurul, bütün üniversitelerden yeni bir Yükseköğrenim Kanunu için görüş isteme kararı aldı.
Bu görüşler Kurul'un oluşturduğu özel komisyonda incelenecek ve bir sistematik içinde yasa taslak çalışması ortaya çıkacak.
Bu çalışma, Üniversitelerarası Kurul'da son şeklini alacak. Milli Eğitim Bakanlığı'na, taslak önerisi olarak verilecek. Bakandan, bu çalışmanın hükümet yasa tasarısı aşaması için birlikte çalışma yapılması istenecek.
Yani...
"Üniversite Yasası'nın planı bizimdir.
Rötuşları, ince ayarları, uzlaşarak birlikte yaparız" deniyor.
Ve uyarı:
"Eylülde 2B yasasını yeniden çıkarmak üzere, TBMM'yi fevkalade toplantıya çağıracağınız ve bu arada hazırladığınız Yükseköğrenim Kanunu tasarısını da oylatacağınız yolunda duyumlar alıyoruz. Bunu aklınızdan bile geçirmeyin."
Buna karşılık, Milli Eğitim Bakanlığı da aynı mesajı tersyüz ederek üniversiteye gönderiyor.
"Yasa tasarısını hazırlamak görevi bizimdir.
Taslağı biliyorsunuz.
Üniversitelerarası Kurul olarak görüşlerinizi bildirin.
Uygun gördüğümüz önerilerinizi dikkate alırız."
Hükümet de dayatıyor.
Peki "çözüm yoksa ertele" formülü uygulanamaz mı?
Bakana böyle birkaç tarih ve o tarihlerin makul gerekçeleri duyuruldu.
Bakan Çelik, oralı değil.
"Ekimde bu oylama yapılacak ve iş bitecek" diyor...
Çok düşündürücü bir adımdan daha söz ediyor.
"Ekimde Anayasa'da değişiklik de olabilir."
Nasıl bir değişiklik?
Tahmini hiç de zor değil.
Bugüne kadar AKP'nin üniversite politikalarına karşı çıkılırken "Bu savunduğumuz Anayasa hükmüdür. Eğer karşıysanız, zorlamayın, değiştirin Anayasa'yı" deniyordu.
Son transferlerle, TBMM grubu, Anayasa değiştirecek çoğunluğa ulaşan AKP, o "duyarlı" adımı atabilir.
Ortalık toz duman olabilir.
Şimdi devrede TÜSİAD gibi kurumlar var.
Akılcı çözümler için uzlaşma formülleri araştırılıyor.
Boğaziçi Üniversitesi eski dekanı Üstün Ergüder ve Tosun Terzioğlu gibi isimler de sağduyu arayışlarına katılıyorlar.
Gerçekten...
"Akil" adamlara ihtiyaç var.
Yoksa...
Yükseköğrenim Yasası tasarısı, majestelerinin değil ama ampulün üniversitesini yaratır.
Örneğin...
- Yasa çıktığı andan itibaren - çıkarsa - YÖK ve Üniversitelerarası Kurul istifa edecek ve yükseköğrenim, yeni yönetimler oluşuncaya kadar 7 kişilik bir konseye bırakılacak. Tam yetkili bir konsey. Sanki eski Roma'nın konsüller heyeti. Görev süresi bile belirtilmemiş. Asacak, kesecek her şeyi yapıp egemenlik üsleri gibi yapacağı üniversiteyi - belki - birkaç yıl sonra yeni Kurul'a ve YÖK yönetimine verecek.
- Yeni kurulacak 18 ve bölünerek yeni hale getirilecek 17 üniversitenin rektörleri - sadece - Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'na önereceği 2 aday arasından atanacak.
- 53 bin üniversite yöneticisinden 26 bini yenilenecek.
Bunun adı da demokratik üniversite olacak.
Çatılarına kargaların konup bu iddiaya kahkahalarla gülmeleri için.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025