Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Türkiye, Irak'a asker gönderse, başı - kesin - derde girecek gibi görünüyor.
Çünkü Türk askerini isteyen kimse yok oralarda.
Açıkça "Türkler gelmesin, istemiyoruz" diyorlar.. Gerçi, yerel aşiret reisleri, dini liderlerden bazıları Irak'a nabız tutmak için gönderdiğimiz diplomatlara, askerlere ve istihbaratçılara kapalı kapılar arkasında farklı konuşmuş olabilirler ama hiçbiri açıktan açığa "Türk askeri gelmeli" mesajı vermiyor.
Türkiye'nin sesi gibi bilinen Türkmen Cephesi yeni başkanı bile "BM kararı olmadan Türk askeri gelmesin" anlamında konuştu.
Irak Yönetim Konseyi'ndeki Türkmen üye daha net "istemiyoruz" dedi.
Artık, bu aşamada asker göndersek, yardıma değil, işgale gelmiş gibi görülecek.
Sadece "ABD askeri gibi onlarla birlikte olacak her ulusun askerini vururuz" yolunda açıklamalar yapan yeraltı direniş örgütleri değil, Irak yönetimi de "hayır" tavrındaysa asker göndermenin faydası ne?

Bu tabloda Türkiye'nin asker göndermesi ABD'nin de başını ağrıtır.
Çünkü, Türkiye ile Irak yönetimi arasında kalacaktır.
Yeraltı örgütlerinin olası saldırılarına karşı Türk askeri gücü tavır koydukça, bu kez Irak Yönetim Konseyi reaksiyon gösterecektir.
Askerimizi halkla karşı karşıya getirecek bir hava oluşacaktır.
İlişkilerde altın kural "win - win" dir.
Yani "kazan - kazan..."
İki taraf ta kazanıyorsa, o ilişki sağlıklı ve ömürlü olur.
Hem Türkiye, hem ABD kazanmalıydı. Irak'a da katkı olurdu.
Oysa, şu aşamada asker gönderilmesi hem Türkiye'ye, hem ABD'ye kaybettirebilir.
"lose - lose " yani "kaybet - kaybet" hamlesi olur.
Irak'a da kazanım vermez.

Irak'tan esen bu olumsuz rüzgarlar, Türkiye'deki kanaat önderliklerini, kurumları, sivil toplum örgütlerini de etkilemiştir.
İlk tezkere ve onun ıskalanması sürecinde "Irak'a asker göndermenin" bayraktarları bile artık fotoğrafı iyi okumakta ve "olumsuz" bakmaktalar.
Bunun son örneğini TÜSİAD verdi.
Başkan Tuncay Özilhan, dün net bir dille, "şu aşamada Türkiye'nin Irak'a asker göndermesinin hiçbir yararı olmayacağını" söyledi.
"Irak'a gidelim" görüşündekilerin sayısı azalmakta.
Tabii...
Bütün bunları "şu aşamada" ihtiyat kaydıyla yazıyorum.

Olumsuz esintiler AKP'de de çatlaklar oluşturdu.
Dışa karşı, ancak çok dar ve güvenilir ortamlarda yakınma şöyle:
"Bizim gruptan tek başına bu kararın geçmesi çok zor. Fazla zorlamayı gerektirir.
Hem zorlar, hem sonuç alamazsak, güven yitiririz.
Grupta üç ayrı tavır var. TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın - Cumhurbaşkanlığının aday adayları arasında sayılıyor - etki alanındaki AKP milletvekilleri... İslam ekseninde politikaya yakın olan ve Erbakan çizgisini sürdürenler... Ve Erdoğan'ı -tam kabullenmiş olanlar... İlk iki gruptan Irak'a asker göndermek için tezkere oylamasına fazla güvenmek, düş kırıklığı ile sonuçlanabilir. En güvenilir formül, CHP'nin de olumlu oy kullanmasıdır. Belki kamuoyu baskısıyla bunu sağlayabilirdik ama artık kamuoyunu oluşturan kanaat önderleri, sivil toplum örgütleri de olumsuz safa geçtikleri için, CHP'den çok da umutlu değiliz."

MGK, Irak'a asker göndermek sorununu konuşmak üzere toplandığında fotoğraf buydu...
Ayrıca ortada şöyle büyük soru işaretleri de henüz cevapsızdı:
- Türk askerinin Irak'ta görev tanımı.
- BM'de Irak'a asker katkısı için bir karar alınıp alınamayacağı yolunda öngörüler.
- ABD'nin Kuzey Irak'ta PKK ve KADEK için "süpürge" çalıştırıp çalıştırmayacağı.
.....
Bütün bunlar bakınız hep edilgen bir politikanın parametreleri...
Türkiye ipotekler altında özgün politikalar üretmekte zorlanıyor.
IMF'den, 8 buçuk milyar dolar krediye, hatta uçaklarının yedek parçalarına kadar dikişler atmasın kaygısıyla "çıkış" bulmak hiç de kolay değil.
MGK açıklamasını bu spiralin içindeki dalgalanmalardan ayrı göremeyiz.