MİLLİ Takım’ın “çizdiği grafik” elbette hüzün verici.
Fatih Hoca’yı hedef alan eleştirilerin “teknik” boyutlarını tartışamam.
“İyi maç seyircisi” sınırları içinde kalan futbol bilgimi aşar.
Ama...
Fatih Terim için çeyrek yüzyılı aşkın bir sürece dayalı değerlendirmem var.
Milli Takım’da ve Galatasaray’da futbol tarihimize geçen pırıltıların altındaki imzadır.
Türkiye futbolunun başarılarla kanıtlanmış en iyi hocasıdır.
Bazı “eksili yıllar” da olmuştur ama “artıları” çok ağır basar.
Fatih Terim futbol adamı olmanın yanı sıra “sağlam karakterdir.”
Türk futbolcusunun hamurundaki mayadır.
.........................
Tartışmayı bir de şu boyuttan yapsak...
- Bir süredir “Türkiye” kelimesi siyasetçilerin söylemlerinde yerini “bu ülke” kelimelerine bıraktı.
Neden “Türkiye” veya “Türkiye’m” değil de “bu ülke” gibi “anonim” bir coğrafya tanımı?
“Türkiye” demenin bir sakıncası mı var?
Dilleri mi varmıyor?
“Birilerini” rahatsız mı ediyor?
- “Türk” ve “Türk milleti” kelimeleri de -genellikle- siyasetçilerin dillerinde “ambargolu...”
Bunun yerine “insanımız” ve “bu millet” deniyor.
“Türk” ve “Türk milleti” kelimelerini kullanmanın sakıncası ne?
Atatürk’ün nutuklarını hatırlayın.
“Türk milleti uludur, Türk milleti kahramandır, Türk milleti çalışkandır” diye seslenişlerini...
Ve Türk gençliğine hitabını... “Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
....... Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
“Türk” ve “Türkiye” kavramlarını yüreklerimize gururla taşınan “dövmeler” gibi kazımıştır.
- Ya Türkiye’nin (bu ülkenin değil, Türkiye’nin) bütün il ve ilçelerindeki devlet kurumlarının kapıları üzerindeki “T.C”leri kaldıran uygulamalar?
- “Atatürk” demek bile gittikçe ender rastlanır söylem oldu.
“Atatürk” yerine daha çok “Mustafa Kemal” deniyor.
Özellikle siyasetçinin tercihi bu.
..........................
Başka örnekleri de sıralayabilirim.
Böyle bir “Türk, Türkiye, T.C.” kavramlarının buharlaştırıldığı bir süreçte oturup “Türkiye Milli Takımı”nın aldığı başarısız skorları tartışıyoruz.
Ay yıldızlı formayı giyen o genç adamların Türkiye sevgisini asla tartışmam, bundan hiç kuşku duymam ama 2014 Türkiye’sinde 10’uncu Yıl Marşı Türkiye’sinin heyecanı hâlâ var diyebilir miyiz?
Her şey bir yana madem “10’uncu Yıl Marşı Türkiye’si” diye yazdım, Türkiye’nin doruklarında yer alan siyasetçinin “10’uncu Yıl Marşı”nı hedef alan ve “mehter marşı çalınsın” söylemini de yazın bir kenara.
Bu özünden uzaklaşma psikolojisi pek çok alana olduğu gibi futbola da olumsuz yansımakta.
Türkiye Cumhuriyeti’ni yücelten kavramlarının içlerini boşaltmak, bu güzel heyecanımızı sönükleştirmek içlerimize acı veriyor.
Spor sahalarına verilenler işte bu.
Eğer “milli heyecanı” hissettirebilmek önemliyse -ki çok önemli olduğuna inanıyorum- bunu çok iyi, çok güzel, çok anlamlı yapabilecek duygu zenginliğine ve köklü inanca sahip olan hoca Fatih Terim’dir.