Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

DÜNYA‘nın en iyi “fütüristi (gelecek yorumcusu)” Alvin Toffler daha 1980 yılında yazdığı “Üçüncü Dalga (The Third Wave)” adlı kitabında bugünlerin “siber saldırılarını” öngörmüştü.

Siber kıyamet teğet geçmiş...

“Teröristlerin de dijital devrimle birlikte ileri teknolojiyi çökertme eylemleri için koyabileceğini... Küresel finans elektronik haberleşme ağlarına gireceklerini, böylece dünyadaki finans sistemini harabeye çevirerek bir anda işlemez hale getireceğini... Askeri savunma sistemlerinin elektronik devrelerini felç edeceğini... Dünya elektrikle aydınlatma ağlarını bozacaklarını, küremizi karartacaklarını... Uçak tarifelerini, uçuş yollarını kontrol eden sistemleri karıştıracaklarını” yazmıştı.

KAOSA 5 KALA

ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım’ın Gezi eylemleri sürerken “hackerlerin Türkiye elektronik haberleşme ve finans sektörünün internet ağlarını çökertmek... Elektrik sistemlerini bozarak, kentleri karartmak için saldırılar yaptığını... Ancak... Bunlara karşı teknik savunmayla hepsinin akim bırakıldığını” açıklaması, kaosu teğet geçtiğimizi gösteriyor.
30 yıldan fazla süredir bilinen tehlikeydi bu.
21’inci yüzyılın başlarında dijital devrim nesillerinin donanımları geometrik diziyle yükseltirken, aralarından “hacker teröristler” de üredi.
Türkiye’ye yapılan bu “siber saldırılar” işte onların eylemi.
Ancak “zamanlaması” düşündürücü.
Siber saldırılar için Gezi eylemlerinin Türkiye’yi sardığı neden o “netameli” haftalar seçildi?
Tozun dumana karıştığı ortam, “kaosa dönüştürmek” istenmiş...
Gezi Parkı’nın “yeşile odaklı temiz eylemini” de arka plana itebilecek bir “dijital kıyamet” senaryosu yazılmış anlaşılan.
İçerde ve -küresel bağlantılarıyla- dışarıda, finans sistemini karartmanın ötesinde, güvenlik güçlerinin haberleşme ağını çökertmek -Bakan Yıldırım’ın da açıkladığı gibi- başta İstanbul, büyük kentlerin elektriklerinin kesilmesi ve “yağma” ortamının oluşturulması, AVM’lerin, dükkanların hatta konutların talan edilmesi gibi karanlık amaçlar apaçık ortada.
“Siber saldırılara” karşı daha önceden alınmış teknolojik önlemler için ilgilileri kutluyorum.

DÜZENLEME DUYARLIĞI

MİLLİYET’in “Anadolu kentlerinde buluşma” programlarından biriydi, Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım’ı dinliyordum. “Bilişim” teknolojisinde sörf yapan konuşması dikkat çekiciydi.
Konuyu bir uzman kadar ayrıntılı bilmenin yanı sıra “hükümetlerin uygulaması gereken siber politikaları, bilişim ve eğitiminin tabana yayılması” perspektifini de anlatmıştı. Konuşmasını nüktelerle süslemekteydi.
Kuru ve karmaşık teknik konuyu bile dikkat dağıtmadan dinletmeyi becermişti.
Bu bakımdan “siber saldırılar” için önceden alınmış tedbirler benim için “sürpriz” değil.
Öte yandan...
Gezi eylemleri sonrası “restorasyon” sürecinde internet düzenlemeleri telaffuz edilirken, bunun, “teknik-hukuk-özgürlük” üçgeni içinde çok “ince ayarla” yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Gezi eylemleri hepimize derstir. “Kabalık ve nobranlık” karşısında yükselen tsunamilerdir.
Gezi’nin öncüsü ve dinamosu olan “dijital gençlik” amacını aşan ve özgürlükleri sanal dikenli tellerle çeviren kaba yasaklar olursa, gene tepkiler geliştirebilir.
Çok duyarlı ve özenli olmak gerekiyor.
Hedef, “küfürler, ajitasyon, yalan haberler” ise bunu sağlamak için düzenlemeler “züccaciye dükkanına dalan fil” algılaması üretmemeli. Her zaman aynı ölçüt geçerlidir.
“İleri batı demokrasilerinde hangi özgürlükler varsa Türkiye’de de aynısı olmalı.
Ne fazla ne eksik...”