Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

BİR dost teknesiyle Bodrum’dan açıldık, Yunan adalarına yelken bastık; Kos, Leros, Patmos, Pserimos...
İlk izlenim...
Sanki “12 ada”nın Yunanistan’a geçtiği bir tarih aldatmacası.
Yunan adalarının koyları, limanları Türk bayraklarıyla donanmış.
Çoğu ABD bandıralı tekneleri ile tepelerinde Türk bayrakları dalgalanıyor.
İçlerinde Türklerin olduğunun işareti bu.
Barlar, restoranlar, plajlarında Türkçe konuşmalar baskın.
Çarşılar Türk turistlerle dolu.
Bataktaki Yunan ekonomisine Türkiye’den “doping...”
Yüzlerce bisiklet ve selelerinde Kuzey Avrupalı turist şortlu sarışınlar...
Adanın bir özelliği de bu.
Denize arkanızı dönün limanın sol tarafı şık mahalleler... Eski fakat bakımlı köşkler, ağaçların gölgelediği romantik caddeler ve yollar.
Eskiden ekabir Türkler de otururmuş bu yörede.
Şimdi gene varlıklı Türklerin tercihi.
Adada 1700 Türk var.
Önemli ve ağırlıklı bir topluluk.
Bir Türk karı kocanın işlettikleri “Caravelle...”
Bizi götüren taksi şoförü “adanın en iyi mekânına gidiyorsunuz” dedi.
Deniz kıyısında hoş bir yer.
3 kişilik bir grup Yunan müziği yapıyor.
Çoğu masada Türkler... Genellikle adalı, Türkiye’den gelenler de var. Rumlar azınlıkta.
Limonata gibi esen rüzgârla hiç terlemeden uzoları (Yunan rakısı) mezelerde balıklarda lezzet sörfü yaptık.
Adanın yerlisi Türkler Selanik yapısı anasonsuz rakı hediye ettiler.
Sohbet keyifliydi.
Hesap, İstanbul’da bunları yiyip içseydik ödeyeceğimizin 3’te biri kadardı.

Yunan adalarına komşu dopingi

Haberin Devamı


LEROS’TA DA TÜRKLER...
ERTESİ sabah demir aldık. Rota Leros...
Denizi pırıl pırıl.
Arkadaşlar akşam, çarşı turu yaparlarken kıyıdaki bir kahvedeydim. Garsona takıldım:
“Kahve istiyorum. Türk kahvesi mi diyeyim yoksa kafe grek mi?”
Delikanlı gülümseyerek cevap verdi:
“Hangisini derseniz deyin ama şekerli mi, orta mı, sade mi?”
Gece adanın ünlü bir balık restoranındaydık.

Yunan adalarına komşu dopingi

Adını, terasın önündeki değirmenden almış; “Melos...”
Çoğunluk gene Türklerdeydi.
Genellikle İstanbul’dan tanıdıklarımız.
Güzel şeyler yedik.
Erken kalkıp biraz kıyıda yürümeye çıktık. Gruptan iki arkadaş orada kaldı. Dönüşümüzde Yunanlılarla birlikte omuz omuza sirtaki yaparken bulduk onları.
Hesap geldi.
Gene İstanbul’la, Bodrum’la kıyaslanamayacak kadar ucuz...
Kos’ta “sahipleri Türk oldukları için bize torpil geçtiler” diye düşünmüştük ama Leros’ta da aynı “tuzsuz” hesap gelince Türkiye’de kazık yediğimiz kanısı derinleşti.

PATMOS’TA GÜMÜŞ TABAKLAR
LEROS - Patmos arası bir buçuk saat.
Limana kıçtan bağlandık.
200 metre ötede sade ve sevimli bir plaj vardı.
Havluları mayoları alıp oraya takıldık.
Boydan boya kum.
Denizin dibi de kum.
Su tertemiz.
Saatlerce orada kaldık.
Yüzdük, limonata ve kahve içtik.
Akşam tarihi manastırın bulunduğu tepeye çıktık. Yüzlerce yıllık aşınmış adeta cilalı taşlar, yörenin stilinde evler, kafeler, lokantalar... Huzur veren bir meydan.
Daha sonra adanın en iyi mekânlarından “Loca”ya geçtik.
Ada aşağıda dantel gibi uzanan koylarının bütün güzelliğiyle gözlerimize ziyafet çekiyordu.
Ve...
Lacivert denizde gümüş tepsiler gibi sıralanan Yunan adaları.
Hesaba gelince...
Gene inanılmaz ucuz.
Yunan adaları mı ucuz yoksa biz İstanbul’da, Bodrum’da kazık mı yiyoruz?
........................
Dönüşte bir adaya daha gittik ama onu yazmayacağım.
Burnumuzun dibinde.
Ne lüks restoranı var, ne alışverişe çıkılacak çarşısı, ne şık şıkırdak giyinip turlayarak hava atılacak “to see and to be seen (görecek ve görülecek)” rıhtımı...
Sadece 25 nüfuslu, içme suyu gibi temiz denizi, kumsalı ve kır evi gibi çardaklı 3 küçücük balık mekânı...
Bu yolculukta benim en sevdiğim saatler orada geçti...

Haberin Devamı

Yunan adalarına komşu dopingi

Haberin Devamı

BALKAN KÖFTESİNE BUYRUN
ARNAVUTLARIN aksiliği, kavgacılığı malum.
Arnavut’un lokantasına müşteri gelir sandalyeyi çekip masanın başına kurulur.
Lokanta sahibi Arnavut elinde defter kalem sipariş almak için sorar:
“Ne istersiniz?”
Müşteri anında ayağa fırlar soruya soruyla cevap verir:
“Sen ne istersin be?”
Bu kısa öyküyü Bodrum/ Müskebi’deki Bekriya-Köfte Balkania’nın Arnavut sahibinden dinledim.
Çiçek gibi temiz ve zevkli bir dükkân.
O kadar özenli ki sahibi kendine ait olmayan üst kata uzanan merdivenleri yeniledi ve üst katla birlikte boyattı.
Yakın zamana kadar bir özel hava yolu şirketinde yöneticiymiş.
Emekli olduktan sonra ağız tadıyla Balkan köftesi yensin diye açmış bu dükkânı. Kosova’da 150 yıllık aile sırrı olan “Tumbak Köftesi” artık “Bekriya Balkania Köftesi” olarak Bodrum’da da sunuluyor.
Başka Balkan yemekleri de var.
Ancak gözünüz korkmasın nazik ve hoş sohbet.
Balkan köfteleri de etin en iyi yerlerinden özel harman... Sinirsiz...
........................
Yalıkavak’ta “Boşnak köftecisi” açıldı ama henüz gidemedim.
Boşnak olan annemi anarak ağzımı şenlendireceğim.

Yunan adalarına komşu dopingi

WINDSURF AKADEMİDE “FİT” HİZMETİ
ÇAĞLA Kubat’ın Alaçatı’daki Windsurf Akademi’sinde bir ilk... Akademide bir mini “fit center” da kuruldu.
Kubat’la Sports Internatıonal işbirliği yaparak mini spor salonu ile üyelere -ücretsiz- hizmet sunuyor.
Çağla Kubat da hocalık yapmakta.
........................
Not:
İstanbul’a dönüşümde Türkiye’ye büyük acı veren PKK saldırıları olmuştu.
Onun ardından TSK’nın hava harekâtı...
O nedenle günlük yazılarım bu konulardaydı.
Ege izlenimlerimi “PAZAR KAHVESİ”nde yazıyorum.