Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son veriler, Akdeniz’in ve onun en kırılgan halkalarından biri olan Türkiye’nin yazları; yalnızca daha sıcak değil daha susuz yaşadığını gösteriyor. İklim krizinin yarattığı kırılganlık, yalnızca geleceği değil bugünü de tehdit ediyor.

Akdeniz sıcak noktasıysa, Türkiye merkez üssü

Bir zamanlar gece esintisiyle serinleyen şehirler, şimdilerde sabaha kadar ısınmış betonun buharında boğuluyor. Birçok kentte barajlar kurudu. Birçok kette yaşam ancak, zorunlu su kesintileriyle sürebiliyor. Su fakirliği kapıya dayanmış durumda.

İklim krizi, artık yalnızca bilimsel bir kavram değil! Musluktaki kesinti, tarladaki çatlak, uykusuz gecelerdeki ter damlası bu krizin yansıması. Son veriler, Akdeniz’in ve onun en kırılgan halkalarından biri olan Türkiye’nin yazları yalnızca daha sıcak değil daha susuz yaşadığını gösteriyor. Geride bıraktığımız temmuz ayında, metrekareye düşen ortalama yağış miktarında yüzde 50’ye yakın azalma yaşandı. İklim krizinin yarattığı kırılganlık, yalnızca geleceği değil, bugünü de tehdit ediyor.

Haberin Devamı

Yaz sadece uzamıyor, ağırlaşıyor

Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nden Doç. Dr. Doğukan Doğu Yavaşlı’nın Theoretical and Applied Climatology dergisinde yayımlanan çalışmasına göre, Türkiye’nin de içinde olduğu Doğu Akdeniz, artık hem gündüz hem de gece boyunca ‘bunaltıcı sıcaklara’ maruz kalıyor. 1950’den 2024’e uzanan dönemde, sıcak günlerin ve tropikal gecelerin sayısı ciddi şekilde arttı.

Ege kıyıları, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde artık yılda en az 30 gün boyunca sıcaklıklar 30 dereceyi aşıyor. Ama asıl değişim gecelerde: Vücut kendini soğutamıyor, kalp-damar sistemi dinlenemiyor. Özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalar için bu ‘dinlenememe hâli’, ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.

Gece serinliği yaşamsal önemde

Çalışma, yalnızca sıcaklık artışına değil, nem oranındaki yükselmeye de dikkat çekiyor. Yükselen deniz yüzeyi sıcaklıkları, artan buharlaşma ve buna bağlı nem, özellikle Doğu Akdeniz’de ısı stresini artırıyor. Geceleri düşmeyen sıcaklık, gün içinde biriken ısı yükünün atılamamasına yol açıyor. 2022 yazında Avrupa’da 10 binlerce kişinin ölümüne yol açan sıcak hava dalgası, gece serinliğinin ne kadar yaşamsal olduğunu dramatik biçimde ortaya koydu.

Haberin Devamı

Üstelik bu etkiler kırsalda olduğu gibi şehirlerde çok daha keskin yaşanıyor. Beton, asfalt ve camın yoğun olduğu kent merkezleri, gün boyunca emdiği sıcaklığı gece boyunca geri yayıyor. Bu da kentsel ısı adası etkisiyle, şehirlerin kırsal alanlara göre birkaç derece daha sıcak kalmasına neden oluyor.

Nemli sıcaklık, kuru sıcaktan daha sinsi

Araştırma, Akdeniz Havzası’ndaki ısı stresinin bölgesel farklılıklar taşıdığını da gösteriyor. Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun iç kesimleri, yılda ortalama 41 gün boyunca 41 derece ve üzeri sıcaklıklara maruz kalıyor. Batı Akdeniz’de ‘kuru sıcak’ dalgaları egemenken, Türkiye’nin de yer aldığı Doğu Akdeniz’de yüksek nem belirleyici faktör. Bu farklar, sağlık sistemlerinden tarıma, şehir planlamasından enerji kullanımına kadar her alanda etkili olacak uyum stratejilerinin ‘tek tip’ değil, yerel gerçekliğe uygun olması gerektiğini gösteriyor.

Haberin Devamı

İklim uyumlu su yönetimi

Araştırma, yalnızca riskleri değil, çözüm önerilerini de ortaya koyuyor. Türkiye’de özellikle kent içi yeşil alanların artırılması, rüzgâr koridorlarının açılması, gölgelik sistemlerin kurulması ve serinleme merkezlerinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu adımlar sadece konfor değil, halk sağlığı için artık zorunlu. Aynı zamanda su krizinin önüne geçmek için iklim uyumlu su yönetimi politikaları, kuraklığa dayanıklı tarım uygulamaları ve entegre havza planlamaları hızla uygulamaya alınmalı. Çünkü kuraklık artık gelecek değil, bugün.

Birleşmiş Milletler’e göre Akdeniz Havzası artık resmen bir ‘iklim sıcak noktası’. Ve Türkiye, bu haritanın tam ortasında yer alıyor. Gece serinliğini kaybeden, su kaynakları azalan, nemle kavrulan bir ülke... Bu tablo yalnızca iklimle değil, yaşam hakkıyla ilgili. Bu yüzden sormamız gereken soru artık şu değil: “Yazlar neden böyle oldu?” Asıl soru şu: “Bu yeni yaza nasıl dayanacağız?”