Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Büyük bir potansiyel var bu topraklarda. Yeter ki yerelin gücü ve dinamizmini destekleyecek bir politika ortaya konulsun. Nasıl üretildiği belli olmayan gıdalar yerine; üreticisini tanıdığımız, kullandığı tohum ve gübreyi bildiğimiz, zehirler konusunda hassas çiftçilerden alışveriş edebiliriz

Yediği nar nedeniyle bir çocuğun ölmesi, tarım zehirlerinin yol açtığı tehlikelerin boyutunu ortaya koydu. Son birkaç haftadır biz de bu köşede, o zehirlere ilişkin tespit ve araştırmalara yer veriyoruz. Haliyle yazıları okuyup endişelenen birçok okur, çözümü soruyor. Elbette kesin çözüm, analiz ve denetim. Ancak bu noktada ciddi eksiğimiz olduğu açık. Bu nedenle sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişmek için en akılcı alternatif yerelleşmek. Yani yerelden beslenip yerel üreticiyi desteklemek.

Nerede, kimin, nasıl ürettiği belli olmayan gıdalar yerine; üreticisini tanıdığımız, kullandığı tohum ve gübreyi bildiğimiz, zehirler konusunda hassas çiftçilerden alışveriş edebiliriz. Böylelikle hem o üreticiyi desteklemiş oluruz hem de mevsiminde hasat edilmiş, vitamin ve mineralden zengin besinleri tüketiriz. Sonuçta Anadolu gibi eşsiz bir coğrafyaya ve 4 mevsimin tüm renklerini yansıtan gıda çeşitliliğine sahibiz. Bu büyük bir avantaj. Büyük kentlerde de yaşasak hemen hepimizin yakın çevresinde oldukça zengin yerel besin vahaları var.

Haberin Devamı

Zehirsiz sofra yerelle mümkün



Ben bir bölümünü geçen hafta, CHP’nin İstanbul’da gerçekleştirdiği Tarımsal Kalkınma Zirvesi’nde görme fırsatını buldum. Stantlardaki renklilik ve çeşitlilik, nasıl bir zenginliğe sahip olduğumuzun kanıtıydı. Pazarda markette adını asla duyamayacağımız yerel sebze meyve çeşitleri, yerel bakliyat, tahıllar, tatlılar, marmelatlar, pekmezler, yerel otlar ve o otlardan yapılmış içecekler, sirkeler, yağlar... Hemen hepsi de kadın kooperatiflerinin imzasını taşıyordu. Seyitgazi’de üretimine başlanan mor patatesin besin değerini gözleri parlayarak anlatan kadınlar, Yarbaşı’nda ürettikleri yer fıstığı turşusu ve helvasıyla yepyeni bir lezzeti büyükşehre ulaştırıyordu. Saray’dan alaca karpuz gelmişti, Muğla’dan yayla kavunu. Yerel, atalık tohumlar ise, her ilçenin adeta vitrinindeki hazineydi.

Kadın üreticilerin farkı

Özellikle kadın üreticiler, atalık tohumlardan zehir kullanmadan yapılan üretimin değerinin farkında. Eskişehir Mahmudiye’de öze dönüş projesi başlatan bir grup kadın, zehirden arındırmak için topraklarında 3 yıl boyunca hiç tarım yapmamış. Şimdi de atalık tohumlarla yaptıkları sebzeli erişte ve tarhanaları “Nesibe Hatun” markasıyla 5 ülkeye ihraç ediyorlar. İşte böyle büyük bir potansiyel var bu topraklarda. Yeter ki yerelin gücü ve dinamizmini destekleyecek bir politika ortaya konulsun. Mesela İzmir Büyükşehir Belediyesi… Yerelin gücünü artırmak için, kooperatiflere büyük destek sağlıyor. İldeki ‘Halkın Bakkalı’nda sadece yerel üreticilerin ürünleri satılıyor. 4 üretici pazarında da çiftçiler aracısız tüketiciye ulaşıyor.

Haberin Devamı

Zehirsiz sofra yerelle mümkün



Başka bir tarım mümkün

Zirvede, kısa bir sohbet imkânı bulduğum İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, başka bir tarımın mümkün olduğunu göstermeye başladıklarını söylüyor: “Küçük üreticiye sahip çıkan bir tarım politikası aslında bütün toplumun dengesini sağlayan bir sonuç ortaya çıkarmış oluyor. Herkes pahalılıktan şikâyet ediyor ama kimse yanlış tarım sistemini konuşmuyor. Dışa bağımlı tarım sistemi yüzünden bu noktadayız. Hâkim tarım politikasının özünde tohumu değiştirmek var. Tohum hibritleştiğinde de her şeyde dışa bağımlı oluyorsunuz. Ondan sonra toprağınız kuraklaşıyor, susuzluk artıyor, köylü borç batağına sürüklenip tarlasını icrayla dev şirketlere satmak zorunda kalıyor. İşte İzmir’de biz, bu zinciri kırmaya çalışıyoruz. Aslında yaptığımız şey; atalık tohuma sahip çıkmak. Evet, verim belki hibrite göre biraz daha düşük oluyor ama kamunun gücüyle arayı kapatıyoruz. ‘Sen karakılçık ek kardeşim, ben sana devletin verdiği taban fiyatın 3 katıyla alım garantisi veriyorum’ diyoruz. Ben inanıyorum ki, yereli destekledikçe bu toprakların bereketi tekrar tüm ülkeye yayılacak.”
Yereldeki heyecan, tüketicinin ilgisiyle buluşursa gerçekten de gelecekte başka bir tarımı konuşuyor oluruz. Tabii bunun ön koşulu, küçük aile çiftliklerinin temiz ve sağlıklı üretime odaklanması.