Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Buraya yalnız zenginler mi giderdi?Lakin, cebinde para olan herkes değil!Yani cebine parayı koyan "Yekta"ya gidemez miydi?Niye gitmesin, elbette giderdi, ama "Yekta"nın havası, ağırlığı onları sarmayabilirdi.Bunun için "Yekta"nın müşterileri sayılı olmasa bile belliydi; ancak hoşlananların, yazılı olmayan kurallara uyanların gittiği bir yerdi.***GİDEREK "Yekta" benzeri yerler açılmaya, çoğalmaya başladı, bizim de yıllardır, kapısını açıp girdiğimiz yoktu.Geçen cumartesi akşam üzeri, önünden geçerken baktık sokakta, kapının önünde bir ilan "Her akşam Rum müziği", merak ettik girdik.Dekor, yerleşim, masalar, sandalyeler, duvardaki resimler değişmemiş, hatta yenileri eklenmiş, aynı sıcaklık aynı sevimlilik...Daha müşterileri gelmemiş, erken, o saatte gelen yok.Şöyle bir dolaştık, masaların üzerinde, "Yekta"nın tarihçesi ile İstanbul meyhanelerinin özelliklerini anlatan bir broşür var.***BROŞÜRE göre, "Yekta"nın bulunduğu bina mimar Vadat Tek tarafından 1910 yılında ev olarak yapılmış, mimarın kızı Selima Hanım elektrik mühendisi Yekta Işıtan ile evlenmiş, karı - koca 1949da Büyükadada bir restoran açmışlar: Yekta...Adadaki "Yekta" çok tutmuş, bunun üzerine Nişantaşındaki evin alt katını restoran haline getirmişler, adını da "Yekta" koymuşlar.Yıllar geçmiş "Yekta" kuşaktan kuşağa el değiştirmiş, ama ününü hep sürdürmüş..."Yekta"yı şimdi işletenlerden biri Büyükadalıların "Fıstık Ahmet" diye tanıdıkları Ahmet Tanrıverdi...***"YEKTA"yı bilenlerden soranlar olabilir:"Orası taverna mı oldu?""Fıstık Ahmet"e göre hayır:"Büyükada denilince akla gelen ilk şey Rum mezeleri ve müziğidir, İstanbul meyhanelerinin de özellikleri bunlardır. Biz bu özellikleri yaşatmaya çalışıyoruz. Gürültü patırtı yok, mikrofon hoparlör yok, akordeon çalan bir müzisyen var, masa masa dolaşıp çalar."***"FISTIK" Ahmet Tanrıverdi ilginç bir insan, "Zaman Satan Dükkan" adında bir kitabı var, "Büyükadadan insan manzaraları"nı anlatıyor; "Pavli Vasil, Pedre, Balıkçı Karlo, Gogo, Marangoz Cimo, Pateranın takımı, Rıfat Telgezer Cambazhanesi, Komiser Sarraf Niyazi ve Büyükadanın Lefterleri... Türküyle, Rumuyla, Ermenisiyle, geride kalan bir tarih dilimi içinde Büyükada mozayiği... (x)"***LAFA "Yektaya gitmek bir ayrıcalıktı" diye başladık nerelere geldik, 54 yılın "Yekta"sı...Ama şimdi sorarsanız, "Nasıl, beğendin mi, gidelim mi?" derseniz, biz gitmedik ki size tavsiye edelim, ya da "Aman haaa!" diyelim, lakin denemeye de değer gibi...Zaten bu işlerin de erbabı değiliz, erbabına soracaksınız, bizimki, şunun şurasında "nostaljik takılma" dediklerinden...————(x) Literatür Yayıncılık h.pulur@milliyet.com.tr 1960lı, 70li, hatta 80li yıllarda "Yekta"ya gitmek, yemek yemek bir ayrıcalıktı, İstanbulun birkaç lokantasından biri Nişantaşı ile Harbiye arasında, Vali Konağı Caddesindeki "Yekta"ydı, özellikle kadınların öğle yemeklerinde tercih ettikleri mekan burasıydı.