Yazarlar Hişt, hişt sakin ol!

Hişt, hişt sakin ol!

23.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Hişt, hişt sakin ol!

Hişt, hişt sakin ol

Yavuz DONAT

KONUŞMAYI daha önce dinlemiştik.
Ama dün bir de "tutanaklardan" okumak istedik.
İşte konuşmanın ilk cümlesi:
- Hariciyemizin monşerleri, dış politika denilince, daima Washington'dan, Moskova'dan Anadolu'ya bakmayı anladılar.
Dış politika, elbette eleştirilebilir.
Dışişleri mensupları da.
Ama bunun bir "usulü" vardır.
"Üslubu" vardır.
* * *
KÜRSÜDE Refah milletvekili.
Kürsüye "Refah Partisi TBMM Grubu" adına çıkmış.
Konuşuyor:
- ...... kafası ve yüreği, sömürge kültürünün işgali altında bulunan içimizdeki Truva atı hariciyeciler...
Bu üslup "TBMM kürsüsüne" taşınmayacak bir üslup.
Siyasetçi bir yandan "ağzına geleni" söyleyecek...
Bir yandan da "siyasete... Parlamentoya saygı" bekleyecek.
Bu mümkün mü?
* * *
AVRUPA Birliği kapısından geri çevrildik.
Türkiye'ye "büyük haksızlık" yapıldı.
Bütün Türkiye haksızlık karşısında "haykırdı."
Ve "aynı milletvekilimiz" kürsüde "aynı konuda" konuşuyor:
- Bu yenilgi, kuşkusuz, gayri milli Dışişleri'nin, monşer, jakoben ve Ortodoks politikalarının bir sonucudur.
* * *
BATI bizi dışladı.
Batı bizi incitti.
Evet, belki bizim de "eksiğimiz, gediğimiz" var.
Ama Batı'nın hiç mi "kusuru" yok?
AB kapısından geri çevrilmenin "suçu, günahı" Türk Dışişleri'nin mi?
Dışişleri'nin bir "hatası" olduysa, tabii ki eleştirilecek.
Ama kendi Dışişlerimize hakaret etmek neden?
* * *
YUKARIDAKİ "çirkin sözler" üzerine Meclis'te neler oluyor?
Tutanaklardan sunuyoruz.
Başkan:
- Efendim, gürültü etmeyin, bir anlayalım, arkadaş ne diyor.
Yalçın Gürtan (Samsun):
- İn aşağı oradan.
Başkan:
- Efendim, bir dakika.
Erdoğan Toprak (İstanbul):
- Sayın Başkan, yakışmıyor.
Ve "milletvekilimiz" konuşmasına devam ediyor:
- Bu yenilgi kuşkusuz Dışişleri'nin, monşer, jakoben Ortodoks politikaların bir ürünüdür.
Yani Meclis'in tepkisine "aldırmıyor."
"Pişman olmuyor."
"Hakareti"
sürdürüyor.
* * *
NEYSE, konuşma bitiyor, "Refah sözcüsü" iniyor.
Ve Refah'ın Grup Başkanvekili Temel Karamollaoğlu "aynen" şöyle diyor:
- Hariciye Bakanlığı mensupları için söylenen söz, bizim Refah Partisi olarak grubumuzu bağlayan bir söz değildir.
Bir milletvekili kürsüye "grubu temsilen" çıkacak.
Ama konuşması "grubu bağlamayacak."
Bu nasıl mantık?
* * *
GRUP adına kürsüye çıkanlar, konuşmalarını önceden "grup yöneticilerine" gösterirler.
Refah ya "bu uygulamadan" vazgeçti.
Ya da "takiye" yapıyor.
* * *
REFAH Partisi daha önce "küçük bir partiydi."
"Muhalefetteydi."
Galiba günün birinde "iktidar olabileceğini" hiç düşünmüyordu.
"Kendi elinin de taşın altına girebileceğini" aklına getirmiyordu.
O nedenle de "söylemler" sorumsuzluk örnekleriyle doluydu.
Hem sorumsuz ve hem de "demagoji ağırlıklı."
Ama sonunda Refah iktidar oldu.
İktidar sona erdi, şimdi "ana muhalefet."
Ve Refah "Türkiye beni ciddiye alsın" diye çırpınıyor.
İyi de, ciddiye alınmak için bir "siyasi kültür değişimi" gerekmiyor mu?
Refah'ın "yeni üsluba... Parti içi yeni kültüre" ihtiyacı var.

Yazara Email Y.Donat@milliyet.com.tr