Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önce bir düzeltme yapalım. Bu artış bütünüyle işverene yansıtılmadı. Artışı kısmen işveren, kısmen de hükümetin kamu gelirlerinden fedakarlığıyla sağlandı. Demek ki, yük paylaşıldı.Konunun iki yönü var. Biri üretim maliyeti. Diğeri sosyal taraf. Ücretler çok yükseltilince rekabet gücü olmuyor. Ancak düşük tutulunca da geçinmek mümkün olmuyor. 1999 Ocak ayında belirlenen asgari ücret net 59 milyon liraydı. O yıldan bu yana ücretler 5.1 kat artmış. Ama enflasyon bu ücretin satın alma gücünü aşındırmış.Nominal net asgari ücret sürekli artıyor. Öte yandan, reel ücret ise 1999 - 2001 ortasına dek sürekli düşüş gösteriyor.Ocak 2001e gelindiğinde asgari ücretle geçinenlerin satın alma gücü yüzde 18 oranında geriledi. Asıl gerileme ise Temmuz 2001 tarihinde oldu. Satın alma gücü yüzde 17 daha düştü. Diğer bir deyimle, ücret artışları enflasyon karşısında gayet sınırlı kaldı. İşçinin refahı azaldı. Ağustos 2001 tarihinde tekrar bir ücret ayarlaması ele alındı, ancak yine yetersiz kalarak, satın alma gücü iki yıl öncesinin neredeyse yarısına indi.Her krizde reel ücretler ciddi biçimde düşer. Ama ülkemizde asgari ücret zaten çok az. Neredeyse ayda 200 dolar maaşla geçinmeye çalışan bu kesim bu artışla 1999 yılındaki refah düzeyine bile gelememiş oluyor. Sadece krizde kaybettiklerini almış oluyor.Ancak son artışın reel boyutu elbette yüksek, yüzde 23ü aşıyor. Birdenbire satın alma gücünü telafi etmek pek doğru değil kuşkusuz.Aşağıdaki grafikte ise asgari ücretin işverene olan maliyeti görülüyor. Malum ihracatta emek maliyeti son derece önemli. Çünkü rakip ülkeler çok ucuz işçilikle ihracat yapıyor. Brüt asgari ücreti dolar ve euro sepetine böldüğümüzde kriz öncesi 228 birim olan ücret maliyetinin krizde 127ye, yani yüzde 80 oranında düştüğünü görüyoruz. Ancak krizden bu yana artış çok yüksek; yüzde 112! Elbette bunun bir nedeni döviz kurundaki değer kazanma. Ancak son zamla döviz bazında yüzde 49luk bir artış yapıldığı da göz ardı edilmemeli.En önemli taraf ise şu: Kriz öncesindeki döviz bazındaki ücret yüzde 18 kadar aşılmış bulunuluyor. İşte artışın kısmen devlet tarafından paylaşılmasının ardındaki gerçek de bu. Kısacası, ihracatçı da haklı, dar gelirli ücretli de. Artışa rağmen işçi daha fakir. Ama kur yüzünden ihracatçı için bu artış gayet olumsuz. Onceki hafta hükümet asgari ücreti yüzde 34.1 oranında artırınca kıyamet koptu. Bir yanda, işveren kesimi bu artışın ekonomik hedeflere uymadığına dayanarak eleştirmeye başladı, diğer yanda işçi de her zamanki gibi artışı yetersiz buldu. Bakan Başesgioğlu da her politikacı gibi, "yetersiz ama eldeki olanaklar bu kadar" dedi. hgunes@milliyet.com.tr