Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Gerçi özgürlüklerin de sınırı olabilir. Bu konuda toplumların ulaştığı bir konsensüs var: Özgürlükler kullanılırken geride kalanlara zarar vermemesi aranır. Başörtüsünün de kime zararı var ki? Başörtüsünün elbette kimseye özel bir zararı yok. Fakat kimileri bunun laik sisteme yöneltilen bir tehdit olduğunu düşünüyor. Kimi "ara yolcular" da kamuda hizmet verenlerin dinsel anlam taşıyan başörtüsüne karşı çıkıyor. Alanlar serbestçe giyinsin isteniyor. Başı şu veya bu biçimde örtülü kızların üniversite kapılarında kalmaları ve okuyamamaları elbette üzülecek bir durum. Herkes okuyabilmeli. Herkes özgürce giyinebilmeli. Özgürlüklerin sınırlanması tarihte hep tepki görmüş, sert tartışmalara yol açmıştır. Konuya her taraftan bakalım. Şu çene altı bağlama kepazeliğini hiç tartışmayalım. Ama diyelim ki, üniversitelerde türbana izin verildi. Yüzü görünen, ancak kara çarşaf içindeki bir kız sınıfa girebilecek mi? Yahut sakallı, sarıklı ve cüppeli bir erkek derslere girip oturabilecek mi? Yanıt hayırsa bu bir iç çelişkidir. Onun özgürlüğü neden sınırlanıyor? Gelelim kamu hizmeti verme ile alma konusuna. Öncelikle şunu anlamamız gerekiyor; yükseköğrenim kurumları gençlerin toplumsal hizmet verebilmek için yetiştirildikleri mekânlardır. Tıp okuyan bir genç topluma sağlık hizmeti vermek, hukuk eğitimi alan avukat ya da hâkim olabilmek için okur. Hobi olsun diye değil! Bu kurumlarda kamu hizmeti alınmaz, hizmet vermek üzere gençler yetiştirilir. Mesela tıp öğrencileri daha son sınıftayken intern olup hasta bakar. Bir başka bakış açısı dinsel inançların özgürce ifadesidir. Kuşkusuz üniversite kapısındaki öğrenciler Müslümandır. İslamda da örtünme vardır. Bununla beraber İslamın temel şartları da (5) ortadadır. Mesela örtünmeyi yerine getirip günde beş vakit namaz kılmayan bir kişi, örtünmeyip de günde beş vakit (farz) namaz kılan bir kişiye göre çok arkalardadır. İşte o nedenle üniversite kapılarındaki bu olguyu bir inanç zorunluluğu olarak algılamak zordur. Kaldı ki, kimileri gerçek saçlarını göstermemek için kafalarına peruk takıp (yani yapma bir saç gösterip) derse giriyor. Böylece ne fark etmiş oluyor?! Başörtüsü elbette bir inanç gereği. Allah'ın büyüklüğünün hidayetine ermeye ne denilebilir? Ancak baba ya da ağabeyin namus baskısıyla örtünen birçok kızın içinde bir eziklik yaşadığı da göz ardı edilemez. Yani sosyolojik olarak örtünme erkeğin bir baskılama olgusudur. Hele kadının kara çarşafa bürünmesini hangi makul insan özgürleşme ya da modernleşme olarak niteleyebilir! (unutmayalım köylü kara çarşaf giymez, kentli giyer!) İç çelişkiler Bu hafta eski bir asistanımız "Hocam siz eskiden üniversiteye veya derslere başı kapalı öğrencilerin girmesine aldırmazdınız. Şimdi neden karşısınız?" diye sordu. Yanıtladım: "Eskiden bunun siyasal bir malzeme yapılacağını, daha ileriye götürülmek isteneceğini, yargısıyla, üniversitesiyle rejimle bir hesaplaşmaya dönüşeceğini görmemiştim. Başbakan açıkça 'siyasal simge olsa ne olacak' dedi" dedim. Koşullar ve gelişmeler tutumların, fikirlerin değişmesine neden olabiliyor. Ama benim değişmem kimi eski Marksistlerin önce neo-liberal, zamanla muhafazakâr, geçenlerde de yeniden cayarak laisizm hakkında duyarlı olmalarından çok farklı oldu! hgunes@milliyet.com.tr Neden değiştim?