Yazarlar İki yıl sonra..

İki yıl sonra..

27.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

İki yıl sonra..

İki yıl sonra..

Altan ÖYMEN

FAİLİ meçhul cinayet..
Sanıklara işkence..
Türkiye'ye, insan hakları konusunda dışardan yapılan suçlamalar, en başta bu iki nokta üzerinde yoğunlaşıyor.
Aslında, bu suçlamaların "dışarıdan" yapılmasının bir önemi yok. Bunları biz, "içerde" kendimiz de görüyoruz. Birçoğumuz "Bu suçların sorumluları bulunsun, cezalandırılsın. Böyle şeyler artık olmasın" istiyoruz.
Ama, tabii, sadece "istemek" yetmiyor. Hükümet ve adalet mekanizmaları başta olmak üzere, bu konularla ilgili olan herkesin, üzerine düşeni yapmak için kesin bir kararlılık içine girmesi gerekiyor.
* * *
Faili meçhul cinayet..
Sanıklara işkence..
İkisinin de kurbanları çok. Ama çoğu halde, sorumlularının veya sanıklarının saptanması aşamasına hala gelinememiş. Bazı hallerde ise sanıklar saptanmış ama, dava sürecinde bir türlü gelişme kaydedilemiyor.
Yani, gerek Emniyet'in, gerek Adalet'in işleyişinde ciddi tıkanıklıklar var. Fakat şimdi burada, konuya genel yönleriyle bakmak yerine, iki somut vak'a üzerinde duralım. Bunlarda, o güçlüklere rağmen, çok geç de olsa, bazı bulguların belirginleştiği görülüyor.
* * *
BİRİ, Metin Göktepe davasıdır. Gazeteci Göktepe, bundan iki yıl önceki 7 Ocak günü gözaltına alınmış, ertesi gün cesedi bir parka bırakılmış olarak bulunmuştu. Başlangıçta, yetkili makamlar, Göktepe'nin gözaltına alındığını bile inkar etmişler "Duvardan düşmüş de o yüzden ölmüş" demişlerdi. Bu ve buna benzer "gizleme" çabalarının altındaki gerçek, neden sonra kendini göstermeye başlamıştı. O da, Gazeteciler Cemiyeti'yle diğer sivil toplum örgütlerinin çabaları, Meclis'te de CHP'yle bazı milletvekillerinin yürüttüğü araştırma girişimleri sonucunda..
Fakat, o gerçeğin gerektirdiği işlemler, gene de, her seferinde birtakım engellerle karşılaşmıştı.
O engellerin bir kısmının aşılması, gene büyük güçlüklerle - ve toplumdan gelen demokratik girişimlerin katkılarıyla - mümkün olmuş ve nihayet Afyon'da önceki günkü duruşma aşamasına gelinebilmiştir. O duruşmadaki ifadeler, Göktepe'nin gözaltında öldürülmüş olduğunu ortaya koyduktan başka, bunun sorumlusu olan sanık memurlarla birlikte, olaydan haberi olan, ama bunu gizleyen amirler hakkında da somut bilgi ve bulgular içermektedir.
* * *
"İŞKENCE" konusunda da, buna benzer bir örnek, iki gün önce yeniden güncelleşmiştir. Bu "Manisalı Liseliler" davasıdır. Onun da geçmişi iki yıl öncesine dayanıyor (26 Aralık 1995). Bir suç iddiasıyla gözaltına alınan öğrencilere yapılan işkencenin, sorumlu polisler hakkındaki davanın konusu olması gene hayli zaman almış, dava aşamalarındaki engeller gene güçlüklerle - ve gene toplumun ve siyasetin içinden gelen tepkilerin etkisiyle - aşılabilmişti. Ve nihayet, Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'nde mağdurların ifadesine başvurulması gününe gelinebilmişti.
Olaydaki işkence çeşitleri o kadar ağır ve yüz kızartıcıydı ki, Mahkeme, bunların anlatılmasının ancak gizli celsede mümkün olacağına karar verdi. Sanıklar, başlarına gelenleri, daha önce Savcılık'ta verdikleri ifadeleri tekrarlayarak, bir kere de kapalı kapılar ardında, yargıçlara anlattılar. Bunlardan, isim belirtilmeden gazetelere yansıyan bölümler tüyler ürperticiydi.
Burada da öğrenciler, kendilerine işkence yapan polisleri, gösterilen resimlerden "teşhis" etmiş bulunuyor. Yani olayın sanıkları bellidir. Teşhiste yanlışlık iddiasını öne sürseler bile, bunun araştırılıp gerçeğin saptanması, artık Mahkeme tarafından yapılacaktır.
* * *
EVET, iki olayda, iki yıl boyunca süren soruşturma ve dava sürecinde nihayet bu noktaya kadar gelinebilmiştir. Dileriz, bundan sonrasında yeni yeni engellemeler çıkmaz.. Veya çıksa da aşılır.. Ve bu iki korkunç olayla ilgili mahkeme kararları, kamu vicdanını tatmin edecek şekilde en kısa zamanda oluşur. Fakat bu dilekle birlikte, şunu da unutmamak gerekir ki, bu iki örnekten alınması gereken dersler vardır.Bunlara bir başka yazıda değineceğiz..


Yazara Email A.Oymen@milliyet.com.tr