İsmail Özelçinler

Ligin ikinci yarısına Fenerbahçe deplasmanıyla başlayan Göztepe’nin, güçlü rakibi karşısında ortaya koyduğu futbolla, bugüne kadar topladığı 30 puanın, asla sürpriz olmadığı açık ve net bir şekilde görüldü.

Maçın ilk 20 dakikasında Fenerbahçe’nin baskısını ve yediği golün şokunu üzerinden atan Göztepe, alışılagelmiş oyun tarzını ortaya koyarak oyuna denge getirdi.

Sarı kırmızılılar ikinci yarıya da iyi başladı. Rakibinin üzerine etkili ve kontrollu bir şekilde yüklendi. Yeni transfer Poko, oyuna girdikten kısa süre sonra Fener defansının hatasını değerlendirerek skora denge getirdi.

Göztepe’de, maçın 85. dakikasında Poko’nun getirdiği topla buluşan Castro’nun vuruşunda kaleci Volkan gole izin vermedi. Karşılaşmanın berabere bitmesi beklenirken, 90+4’te Kosanovic’in kendi kalesine attığı golle, Göztepe zorlu İstanbul deplasmanından puansız döndü.

Kısacası, Göztepe 2-1 yenik ayrıldığı karşılaşmada 2 gol attı ama sahadan puansız ayrıldı! Oysa sarı kırmızılılar, en azından 1 puanı hak eden bir oyun ortaya koymuştu.

Ancak Göztepe, Fenerbahçe karşısında sergilediği cesur ve akıllı futboluyla, gelecek haftalar için de umut verdi...

Bir takımı sevmek; tutkuyla gönül vermek, yendiğinde mutlu, yenildiğinde ise hüzünle sarmaş dolaş olmaktır...

Bir takımı sevmek; tribün desteğinde, her koşulda takımın yanında olması demektir...

***

Bir takımı sevmek, iyi gününde ve kötü gününde takımına sahip çıkmaktır...

Kısacası, takımına zarar verecek en küçük bir olaydan uzak durmaktır...

Ama maalesef; Türkiye’nin genelinde, taraftarlık kültürü her geçen gün büyük bir ivme kaybediyor.

Fanatizm ve holiganlık ön plana çıkıyor.

Uzağa gitmeyelim.

Geride bıraktığımız haftada, Göztepe’nin İzmir’de Beşiktaş’a 3-1 yenildiği maçta, taraftarların küfürlü pankart asması ve maçın hakemi Hüseyin Göçek’e koro halinde küfretmelerine, Başkan Mehmet Sepil tepki gösterdi...

Başkan’ın bu tepkisine sosyal medyada bazı taraftarlar kızdı, bazıları da hak verdi...

Peki, şimdi o tepki gösteren taraftarlara soruyorum...

Açtığınız küfürlü pankart ve hakeme ettiğiniz küfürler nedeniyle Göztepe’ye ceza gelecek.

Para cezası dışında seyircisiz maç oynama cezası da gelmesi olası...

Yani, çok sevdiğiniz ve gönül verdiğiniz takımınız, sizin yüzünüzden ceza alacak, belki de taraftarından yoksun maç oynayacak...

Böyle bir durumu içinize sindirebilecek misiniz?

Ya da; olsun, hiç değilse deşarj olduk rahatladık mı diyeceksiniz?

Türkiye, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’na talip olduğunu, adaylık dosyasında yer alacak şehir ve stadyumlarla ilgili olarakta karar verildiğini açıkladı.

Şehirler arasında başta İstanbul olmak üzere Ankara, Bursa, Antalya, Eskişehir, Konya, Gaziantep, Trabzon ve Kocaeli yer alıyor...

Ya İzmir?

Maalesef esamesi bile okunmuyor...

Gülermisiniz, ağlarmısınız...

Nüfusu 4 milyonu aşmış, Türkiye’nin 3’üncü büyük kenti, Avrupa’ya açılan penceresi...

Dünyada adını bilmeyen yok...

Ancak; 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası için yapılacak teklifte adı yok...

Sezon başında; sadece Göztepe değil, tüm futbolseverlere “Göztepe ilk 8 haftada 16 puanla 2. sırada yer alır” denseydi, acaba kaç kişi inanırdı?

Özellikle mevcut fikstüre bakıldığında, Göztepe bu 8 hafta içersinde Fenerbahçe, Trabzonspor ve Antalyaspor gibi güçlü kadrolara sahip takımlarla karşılaşacaktı...

Üstelik Göztepe, baştan aşağı yenilenmiş yepyeni bir kadroyla lige başlayacaktı.

En iyimser bir gözle bakanlar bile “Göztepe kümede kalsın başarıdır” görüşünü paylaşıyordu...

Kısacası, ben de aynı görüşteydim...

***

Ancak, özellikle vurgulamak istediğim bir konu var.

Sezon başlamadan önce, Göztepe Başkanı

O yıllar... Öyle 5-10 yılda değil sözünü ettiğim, geride bıraktığımız yıllar... 1970, 1980 ve 1990’lı yıllardan söz ediyorum. İşimiz, gücümüz futbol ve İzmir takımlarının bulunduğu konum...

Takımlarımızın ligdeki konumlarından çok, altyapıya verdikleri önemden söz ediyorum...

Özellikle Altay ve İzmirspor, kısmen Göztepe ve Karşıyaka...

Altay; Süper Lig’in, o dönemki tanımıyla Türkiye 1.Lig’in gediklisi.

1970’li yıllarda altyapısından B.Mustafa (Denizli), Miço Mustafa, Ayfer Elmastaşoğlu, Mustafa ve Ahmet Turgat kardeşler, Mithat Mıhçı, Bilal gibi isimler Altay altyapısında yetişip, A takımda başarıyla top koşturdular.

Sürekli 3 büyükler diye tanımladığımız Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın takibinde oldular.

***

1980’li yıllar ve sonrasında ise yine altyapıdan Reha, Akif, Serdar, Turgut Uçar, Alpay gibi isimler Altay kadrosunun temelini oluşturdular.

Geçtiğimiz hafta yeni sezona “Merhaba” dedik...

Maçlar, alınan sonuçlar ve sahaya yansıyan futboldan çok, gözlerden ve dikkatlerden kaçmayan bir ayrıntı vardı...

Bu ayrıntı bana göre Türk futbolunun geldiği iç acıtıcı durumdu...

Takımlarımızın sahaya çıkarılan kadrolarında, serbest bırakılan yabancı futbolcu oynatmaları açısından, son derece kaygı vericiydi.

Şöyle ki...

Süper Lig’deki tek temsilcimiz Göztepe, Fenerbahçe ile oynadığı sezonun ilk maçında, sahaya çıkan 11’inde tam 10 kişi yabancı uyruklukluydu. Türk futbolcu olarak ilk 11’de sadece Sabri Sarıoğlu vardı.

Üç büyükler olarak nitelendirdiğimiz takımlardan Galatasaray, Kayserispor karşısına 9 yabancı, 2 yerli futbolcuyla çıktı.

Bu rakam Beşiktaş’ta 8 yabancı, 3 yerli.

Şu anda huzur içindeyim ve sevincim adeta tavan yaptı sevgili İzmirliler...

İnanasım gelmiyor. Adeta şaşkınım...

Nihayet sporda, tabi özellikle de futbolla ilgili duyumlarım ve gelişmeler sadece beni değil, tüm İzmirli sporseverleri adeta mutluluktan havalara uçuracak...

Öncelikle stat konusu...

Başta Alsancak Stadı olmak üzere, Karşıyaka Yalı ve Göztepe Gürsel Aksel statları için düğmeye basıldı.

Yetkililerin, benimde aralarında bulunduğum özel bir toplantıda aldığı kararla önümüzdeki pazartesi gününden itibaren statların temel atma işlemleri hemen başlayacak ve en geç 2018-2019 sezonunun ikinci yarısına 3 statta mutlaka yetiştirilecek...

***

Bitmedi...